At this time traducir turco
7,995 traducción paralela
At this time, we are not certain if this new information will change the direction of the investigation.
Şu anda, bu yeni gelişmenin kesin olarak soruşturmanın yönünü değiştirip değiştirmeyeceğini bilmiyoruz.
I don't want to tell you your business, Henry, but I feel I owe it to your father to provide my wise counsel at this time.
Sana işini nasıl yapacağını söylemek istemem, Henry ama şu an sana öğüt vermeyi babanın bana sağladıkları için borçluyum.
The resident shave been cooperative, but we have no leads or suspects whatsoever at this time.
Mahalle birlik olmuş durumda, ama herhangi bir kanıt veya şüpheli şuanlık yok.
I cannot elaborate at this time.
Şu an çok fazla detaya giremem.
So, I cannot, at this time, join you. But I wish you well...
Bu yüzden size şimdilik katılamam ama başarılı olmanızı dilerim.
How long at this time of night will it take me to get to the Downtown Airport?
Gecenin bu vaktinde Downtown Havalimanı'na gitmem ne kadar sürer?
Do you know anyone else handling high explosives at this time of night?
Gecenin bu saatinde ağır patlayıcı işle uğraşan başka birini tanıyor musun?
Where you're going to find that at this time of night, I have no idea.
Gecenin bu vaktinde onları nereden bulacağın konusunda bir fikrim yok.
All right, everyone, so, uh, at this time, we would normally be serving dinner.
Tamam, herkes, bu zamanda,... normalde yemek servisi olurdu.
The view of the lake is wonderful at this time of year.
Yılın bu zamanında gölün görüntüsü çok güzeldir.
" Details are unclear at this time, but Officer Thatcher implicated fellow police officer Tom Sawyer as being involved in a robbery earlier in the morning.
" Detaylar henüz belli değil, ama Memur Thatcher, ortağı olan memur Tom Sawyer'ın sabah erken saatlerde yaşanan soyguna dahil olduğunu ima etti.
It says here, "The only man in custody at this time is a Mexican immigrant named George..."
Burada diyor ki, "Şu an göz altındaki tek kişi George adında Meksikalı bir göçmen..."
At this time next week, I'll have an actual office in the back.
Gelecek hafta bu zamanlar arkada bir ofisim olacak.
We are now inviting passengers with small children and any passengers requiring special assistance to begin boarding at this time.
Küçük çocuklu yolcularımızın ve özel refakat gerektiren yolcularımızın biniş işlemi başlamıştır.
Due to the storm. Stay alert at this time.
Bu defa tetikte olalım.
I cannot speak to that at this time.
- Şu anda bu konuyu konuşamam.
No further comment at this time.
Şimdilik daha fazla yorum yapamayacağım. İzninizle.
Just when I thought. I had finally killed my white whale, vanquished the tone-deaf pansexual Leviathan that is the McKinley High Glee Club, it returns... to defile the great musical heritage of this nation one execrable mashup at a time.
Tam beyaz balinayı öldürdüğümü ve McKinley Lisesi Glee Kulübü olarak bilinen sağır, panseksüel deniz canavarını yok ettiğimi düşünürken tek bir iğrenç karışımla ulusumuzun büyük müzik mirasını yok etmek için geri döndüler.
The King has asked me to keep an eye on his affairs at this difficult time.
Kral bu zor zamanda meseleler ile benim ilgilenmemi istedi.
Like, God, this one time, I accidentally left my purse at the Coffee Hut, and it got locked in.
Mesela bir seferinde çantamı kazara Coffee Hut'ta bırakınca içeride kalmıştı çanta.
Now, most times, this kind of behavior is indicative of lack of stability, something she's having a hard time understanding, maybe problems at home, or...
Çoğu zaman bu tür davranışlar stabilite eksikliğini gösterir. Bazen, anlamakta zorlanacağı şeyler yaşıyor evdeki sorunlar belki de...
But at the same time, you must also remain... selfish, because wanting someone so much that it feels the same as the need... to eat... or to breathe... this is where desire becomes love, I guess.
Ama aynı zamanda, bencil olmaya devam etmelisiniz çünkü birini arzulamak tıpkı yemek yemek veya nefes almak gibi bir şeydir. Sanırım arzu bu şekilde aşka dönüşüyor.
Most of us would have, but we've been at this game a long time, Mike.
Çoğumuz öyle düşünürdük ama bu oyunu hayli zamandır oynuyoruz Mike.
- Not at this time.
Su an ogrenemeyiz.
I have a Regional Command meeting later this afternoon and, I have to tell you, you're apparently now on the official agenda so if you've neither released the body or provided grounds for criminal charges by the time I return at four o'clock,
Bu öğleden sonra Bölgesel Komuta toplantım var ve söylemek zorundayım ki, şu anda resmi olarak toplantı gündemindesin.
Yeah, well, you are lucky after all this time that they are still covering you at all.
- Tüm bu zaman sonra giderlerini karşılıyor olmaları dahi mucize.
Well, you know, I guess we gotta ask ourselves, was this judge just in the wrong place at the wrong time, or was this whole mess about her?
Galiba kendimize şunu sormamız gerek : Bu hâkim sadece yanlış zamanda yanlış yerde miydi bütün bu karışıklık onun mu hakkında?
This is no time to worry about your own safety when the fate of this kingdom is at stake.
Şimdi ailen için endişelenecek vakit mi? Ülke perişan olacak.
Some of this footage we're seeing was shot by the victims at the time of the crash.
Şu anda izlediğimiz bu görüntülerin bazıları kaza esnasında kurbanlar tarafından çekildi.
So, is someone dumping the pieces one at a time in the harbor to throw us off time of death, or is this some sort of statement?
Yani birisi ölüm zamanını gizlemek için limandan parçaları atıyor, ya da bu bir çeşit ifade
That's the same glitch at the exact same time as this morning.
Bu sabahki hatayla tam ayni saat te.
How can anyone eat at a time like this?
Böyle bir zamanda nasıl yemek yenir ki?
And to be chatting in this way as if no time had passed at all, and... nothing whatever had happened! We would like to know where Strange is. If you've heard summat - spit it out.
Ve sanki üzerinden hiç vakit geçmemiş hiçbir şey olmamış gibi konuşmak ne güzel.
So we're fuckin'dead, guys. - At least this way, we find out if all we're doing now is buying time.
En azından şu an yaptıklarımızın hepsi zaman kazandırıyor mu öğrenmiş oluruz.
So, whether you're turning a heavy crank, the purpose of which is unknown to this day, or just waiting around to open some presents, all you got to do is... ♪ Take it ten seconds at a time ♪
İster ne işe yaradığı hâlâ meçhul ağır bir kolu çeviriyor ol ister hediye açma zamanını bekliyor, tek yapman gereken... # Her seferinde on saniye saymak #
So, back when this guy was the keynote at our annual retreat, and Richard made it my job to make sure that he got there on time.
Yani bu adama dönecek olursak Bizim yıllık çekilmemizin ana düşüncesiydi, ve Richard onun oraya zamanında ulaşmasını benim işim yaptı.
Why didn't you report your injury at work? You know, my old man worked there for 20 years, and he got me on part time to pay for this trip we're taking next month.
Babam, 20 sene boyunca orada çalıştı, gelecek ay çıkacağımız gezi için para biriktirebileyim diye de bana yarı zamanlı bir iş ayarladı.
I know, but without the luxury of time, - this will be hit-and-miss at best. - Just do what you can.
Biliyorum ama aceleye getirirsek en iyi ihtimal şansa gelir.
Well, at least, this way buys us time to try and save him. Okay.
En azından, bu yol bize onu kurtarmayı denemek için zaman kazandırır.
Rank at a time like this?
Böyle bir anda rütbeyi mi öne sürüyorsun?
At least this time I actually get to say it, though, huh?
En azından şimdi gerçekten veda edebileceğim dimi?
I saw this at Bletchley. It's a one-time pad system.
Tek kullanımlık şifre sistemi bu.
But you made a choice... and that choice has brought you here... on this night, at this particular moment in time.
Ama bir seçim yaptın ve o seçim seni buralara, bu akşam tam olarak buraya kadar getirdi.
At an all time high in this country. We need to pay attention to this folks.
Bu konuya çok dikkat etmeliyiz millet.
This way, I'm not anxious about the time you spend at work, because the time you spend at home, we'll be together.
Bu şekilde, senin işine vakit ayırman konusunda üzülmem, çünkü evde olduğun zamanlarda birlikte olacağız.
All this time, I've been looking at the power source the wrong way.
Bunca zamandır güç kaynağına yanlış bir şekilde bakıyormuşum.
I don't think it's a coincidence that this gorilla shows up at the very same time we're looking for Wells.
Onu aradığımız sırada bu gorilin ortaya çıkması tesadüf değil bence.
Yes, I said that. And it might be true. But this has been a long day and I've had a long time... to look at this world I've created.
Evet bunu söyledim ve doğru olabilir ama uzun bir gün oldu ve yarattığım dünyaya bakacak çok vaktim oldu.
I don't particularly feel like there's room for partisan politics at a time like this.
Bu gibi zamanlarda taraflı siyasete gerek olmadığını düşünüyorum.
I should have told you at the appropriate time, in the appropriate way, but this isn't it!
Uygun bir zamanda sana bunu söylemem gerekirdi ama böyle değil!
He may be an accomplice in this murder - and ones to come. - Present deal, and to have his time served at the Federal Prison.
Bu cinayette ve sonrakilerde suç ortağı olabilir. -... ve federal hapishanede yatmasını kabul etsin.
at this time of day 16
at this time of night 45
at this stage 63
at this point 786
at this rate 278
at this age 20
at this very moment 61
at this moment 173
at this 20
at this hour 158
at this time of night 45
at this stage 63
at this point 786
at this rate 278
at this age 20
at this very moment 61
at this moment 173
at this 20
at this hour 158
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
timer 243
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
times are tough 45
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
times are tough 45
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times before 18
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18
times are hard 26
time for bed 134
times before 18
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18
times are hard 26