Can you say that traducir turco
5,573 traducción paralela
How can you say that?
Nasıl bunu söyleyebiliyorsun?
How can you say that?
Bunu nasıl söyleyebilirsin?
How can you say that?
Nasıl söyleyebilirsiniz bunu?
Can you say that again, please?
Bunu bir daha söyleyebilir misin, lütfen?
How can you say that to me?
Nasıl dersin bunu bana?
Which, you know, how can you say that if you've never seen it?
Onu hiç görmediysen bunu nasıl söyleyebilirsin?
- Can you say that word?
- Bu kelimeyi söyleyebilir misin?
Can you say that again, but just a little slower this time?
Bunu bir daha, ama bu kez daha yavaşça söyler misin?
How can you say that with Dr. Walker still down there?
Dr. Walker hâlâ oradayken bunu nasıl söyleyebilirsin?
How can you say that?
Bunu nasıl söylersiniz?
You can say that again.
Bir daha söyleyebilirsin.
But go ahead and say what you were gonna say and then we can start right after that.
Ne söyleyeceksen söyle ve ondan sonra başlayalım işte.
And there's nothing you can do or say that's gonna change my mind.
yapabileceğiniz hiçbir şey yok ve fikrimi değiştirecek bir laf da yok.
Why can't you just say that you think it's my fault!
Neden benim suçum olduğunu düşündüğünü söyleyemiyorsun ki!
Once I know the group, you can choose the character inside that group by blinking again when I say the color of each letter within that group.
Ben seçtiğin gruptaki karakterlerin renklerini sayarken yeniden göz kırparak istediğin harfi belirteceksin.
All right, well, listen, this doesn't qualify as an FBI case, but I do think that I can help you.
Pekala, dinle,... bu bir FBI dosyası sayılmaz,... ama ben sana yardım edebileceğimi düşünüyorum.
Say it like that and you can get me to do anything.
Böyle söylersen bana istediğin her şeyi yaptırabilirsin.
You can say that, of course you can.
Siz öyle söylersiniz tabii.
You can say it was the times, and it had to be that way but this is the new age.
O zamanlar öyle olması gerekiyordu diyebilirsin ama bu yeni dönem.
OK, so let me say this in plain English so we don't have to speak in capital letters, even though now you know that I can.
Pekâlâ, düz İngilizce ile söyleyeyim böylece vurgulu konuşmak zorunda kalmayız... Her ne kadar bunu yapabildiğimi şu anda biliyor olmana rağmen.
Yeah, grab everything you can find. - Let's see what that boy has to say.
- Bulabildiğin her şeyi getir.
You can not say that.
Öyle deme.
You can say that again!
Bir daha söyleyebilirsin!
I just wanted to say thank you for the wine, and to tell you that I can't accept it.
Sadece şarap için teşekkür etmek ve kabul edemeyeceğimi söylemek için geldim.
You can say that again.
Bunu yine söyleyemezsin.
- You can't say that.
- Bunu bilemezsin.
You know, it's one thing for Jeremy to say that you should stay with me, but you can't.
Jeremy'nin benimle kalman gerektiğini söylemesi bir şey ama sen söyleyemezsin.
- Of course, my dear, except to say, that if I were Prime Minister instead of you,
Elbette canım, ama şunu belirteyim.
You know, all that crap that you say to Tommy and Frankie... you can't ever take that back, Pop!
Tommy ve Frankie'ye söylediğin o saçmalıkları asla geri alamayacaksın, biliyorsun baba.
This is Assumption. How can you even say that?
- Bu bir varsayım.
Let's say you refuse her resignation, if this gets out, and it could, won't you be sending a signal to anybody who works for you that you can be leveraged.
varsayalim istifasini kabul etmedin, bu disari sizarsa, ki sizacak, sizin icin calisan her kese ellerinde bir koz oldugu mesaji vermis olmayacak misiniz?
You say that like it's some sort of cure-all, like it can change the fact that everything that has ever gone wrong between us has been because we're family.
Bunu bir tedaviymiş gibi söylüyorsun. Sanki aramızdaki tüm kötü şeyler aile olduğumuz için değişecek gibi söylüyorsun.
- God, you can't say that.
Böyle şey söylenir mi?
You can't possibly say that every woman is a lesbian.
Her kadın doğuştan lezbiyendir diyemezsin.
If he makes a sound, you can say that Ciro looking for him.
Eğer bir şey duyarsan, Ciro'nun aradığını söyleyebilirsin.
Are you God to say that she can't survive!
Tanrı mısın ki yaşayamayacağını söylüyorsun!
When you say that, all I can picture is a guy with a Merlin beard and a pointy hat.
Bunu dediğinde aklımda tek canlanan şey, bir Merlin sakalı ve sivri uçlu bir şapka.
But I've stored up centuries of regret, and the one thing I can say is all that you can do, all that we can ever do... Is try to make it right next time.
Ama yüzyıllarca pişmanlık duygusu taşıdım ve şunu söyleyebilirim ki tüm yapabileceğin, tüm yapabileceğimiz bir dahaki sefer işleri doğru yapmaktır.
Well, you know that you can always say no, right?
- Her zaman hayır diyebilirsin, biliyorsun.
But we can say that Pulpo came in, threatened you, and forced you to help them out. Abogado.
Sana söylüyorum, Pulpo içeri girip seni tehdit ettiğinde, zor kullandığında onların çıkmasına yardım edeceksin.
If you want to return home, you must seek Jeremenko - And say that we can share it. 60 % to me and 40 % of them.
Eve dönmek istiyorsan, Jeremenko'yu aramalı ve bunu paylaşabileceğimizi söylemelisin. % 60'ı bana, % 40'ı onlara.
You can say we had a business relationship, but that you didn't take the picture of me in the bed.
İş ilişkimiz vardı diyebilirsin ama benim yataktaki o resmimi sen çekmedin. Fotoşop yapıldı.
Do you think that Colt... can name every fruit number... on every piece of fruit in the store?
Sence Colt, bu markette yer alan her meyvenin üstündeki sayıları birer birer söyleyebilir mi?
Can I just say how psyched I am that you called.
Aradığında heyecandan çıldırdığımı söyleyebilir miyim?
I know you say that to all the girls, but I'll take any compliment I can get.
Hepinizin tüm kadınlara aynı şeyi söylediğini biliyorum, ama yine de bu iltifatı kendi üzerime alacağım.
Then you can't say that I'm evil.
O halde benim kötü olduğumu söyleyemezsin.
You can say that too.
Öyle de denebilir.
You can say that again.
Hiç belli olmaz.
You know you can't say that shit around here.
Bunu öylece ortalıkta söyleyemezsiniz.
But what are some things that you can say...
Ama bazı şeylere diyebileceğim şeyler var ki...
So, you know, you can imagine all sorts of cases that will be really hard to prosecute, because you've got some criminals in Russia, or you've got some people inside of a corporation that are gonna five hundred dollar lawyers or seven hundred dollar-an-hour lawyers
İhtiyaçlarından çok daha fazla sayıda avukatları da mevcuttu. Bu durumu anlamak mümkün, zira zaman zaman karşılarına saati 500-700 dolar olan avukatlara sahip şirketler, Rus hackerlar çıkardı.
can you say that again 28
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you hear me now 64
can you tell me 147
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118
can you hear me now 64
can you tell me 147
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118