Can you see him traducir turco
1,657 traducción paralela
Can you see him?
Onu görüyor musun?
Can you see him?
- Onu görebiliyor musun?
Even though we can't see him, you know, this model will help determine how fast he was moving, which direction he was headed in, and hopefully, what he was looking at.
Onu göremiyor olsak da bu model onun ne kadar hızlı hareket ettiğini, hangi yöne yöneldiğini ve umarım neye baktığını belirlememize yardım eder.
Anyway, if you see him, tell him to get home while he can.
Neyse, kocamı görürsen söyle hala gelebiliyorken gelsin evine.
Take him with you, so he can see the degeneration, too.
Bunu da yanında götür, böylece dejenerasyonu kendi görsün.
You can see him now.
Onu görebilirsiniz.
Can't you see how that makes him feel?
Onun nasıl hissettiğini anlayamıyor musun?
And if he ever were then we can only guess why, because you didn't see him, and he had been thrashed, Sir.
Eğer öyle olsaydı bile neden olduğunu tahmin edebiliriz, çünkü onun kırbaçlanmış olduğunu görmediniz efendim.
You talk to him, see if you can get him to focus.
Sen konuş, bakalım ilgisini çekebilecek misin?
- Cousin, you promised me a man of talent, and as you can see, I now have him.
Kuzen, bana yetenekli bir adam sözü vermiştin ve gördüğün gibi o artık benim.
Can't you see him?
Onu göremiyor musun?
You can come and see him tomorrow.
Yarın gelip onu görebilirsiniz.
Well, I'll see if I can shut him up for you.
Bakalım, belki ben onu sizin için sustururum.
You can flash the federal badge around him and see if he twitches.
FBI kimliğini gözüne sokarsak belki bir şeyler öter.
I know, but maybe if you just happen to see him, can you tell him that Kailey's in the city, and to keep an eye out?
Biliyorum ama onu görürsen Kailey'in şehirde olduğunu ve onu aradığını söyler misin?
No, you can't go and see him.
Hayır, onu göremezsin.
You know, when I close my eyes and try to think of Sergeant Dunlop... I can see him clearly. His pink skin... his short fingernails his big eyebrows.
Biliyor musun gözlerimi kapatıp Sergeant Dunlop'u düşündüğümde onun berrak ruhunu, pembe yüzünü kısa tırnaklarını, kocaman kaşlarını görüyorum.
You can see him tonight.
Onu bu gece görebilirsin.
You can see him later.
Biraz sonra görebilirsin.
Can't you see you're upsetting him with these baseless accusations?
Bu temelsiz suçlamalarla canını sıkmayın.
Can you see any reason for him being killed liked that?
Bu şekilde öldürülüşüne bir neden bulabiliyor musun?
But I can see you might wish to love him.
Onu sevmiş olmayı dilediğini görebiliyorum.
You can't even see him for the bastard that he was.
Nasıl bir piç olduğunu farkedemiyorsun bile.
Maybe he's just out there, injured somewhere and you can't see him!
Belki de, orada bir yerdedir, yaralanmıştır ve göremiyoruzdur!
You can see him now.
Şimdi görebilirsiniz.
What do you think will happen to his heart when we tell him he can never see her again?
Kızı bir daha göremeyeceğini söylediğimizde kalbine ne olacak sanıyorsun?
I can't see him paying up now somehow, can you?
Bize ödeme yapması için bir yol göremiyorum ya siz?
If I see him, can I give him a kiss from you in return? No.
Onu görürsem, ona sizin öpücüklerinizi de ileteyim mi?
One. You can tell him you love him, see what happens.
Bir ona onu sevdiğini söyler ve ne olacağına bakarsın.
See if you can lQ him.
video IQ yap bakalım var mı?
Well, I can see you teaching him a lesson, Coach, but...
- Ona bir ders verdiğini görebiliyorum, Koç. Ama... - Başlayın.
You can meet him tonight, see for yourself.
Bak, bu akşam onunla tanışabilirsin. Kendin gör.
I'll hire the best lawyer in town on one condition... You can't see him anymore.
Şehrin en iyi avukatını tutacağım ama bir şartla onu bir daha görmeyeceksin.
Chloe, see if you can raise him on his cell phone.
Chloe, cep telefonundan ulaşmayı dene.
Soon. I'm gonna talk to him first, and then you can see him, OK?
Birazdan. önce onunla konuşacağım, daha sonra onu görebilirsin, tamam mı?
Can you please get him to come down here and see me?
Onu buraya getirip beni görmesini sağlayabilir misin?
I can see how much he loves you just by looking at him.
Ona bakışında bile seni ne kadar sevdiğini görebiliyorum.
We should take some time to think of a plan so that you can see L without letting him know you're around.
Varlığın bilinmeden L'i görebilmenin bir yolunu bulmak için biraz zaman geçireceğiz.
I watched the security footage, and Mark Sadowski is with him the whole time, but you can't see see the table or the food.
- Güvenlik kasetini izledim. Mark Sadowski yanından hiç ayrılmamış ama masayı ve yemekleri göremiyoruz.
You know, about Travers- - you can see him if you want.
Travers ile ilgili olarak istediğin zaman onu görebilirsin.
I'll call Jerry to see if he can swing by my place, so you can meet him.
Jerry'yi arayıp evime uğramasını söyleyeyim, böylece görüşebilirsiniz.
You see, Captain, I recently started a relationship with his mother. So you can't blame him for being angry.
Yani, kızgın olduğu için onu suçlayamazsınız.
Since it's the end of the year, I guess cleaning every spot you see. Klaus-san said to send him out, but I cannot really do that, can I? Cleaning...
Nagi onu, Afrika'da annesinden ayrı düşmüş bir şekilde buldu ve onu bir kedi gibi besledi ve onu lüks hayata alıştırdı.
I am gonna get Joe up, when I let him know you are here, see if maybe I can get him to drive the girls to school.
Joe'yu kaldırayım, burada olduğunu haber vereyim. Bakarsın belki kızları okula bırakması için ikna ederim.
You can't see him?
Onu görmüyor musun?
And isn't there some cyberspace place that you can send those so that I never have to see an e-mail from him ever again?
Ve acaba ondan gelen e-postaları göremeyeceğim bir yere gönderebilir misin?
Okay, give him, a, uh, k-rider, then see if you can tap the fluid in his knee to check for white cells or crystals.
- Tamam, ona bir k-rider ver. Bak bakalım, hücre ve kristal sayımı için dizindeki sıvıyı alabilecek misin.
You are so afraid to lose him, that you can't see what's real!
Onu kaybetmekten öyle korkuyorsun ki gerçekleri göremiyorsun.
What you can't do is to see him as a human being.
Fakat sizinse onun hakkında bildiğiniz tek şey insan olduğu.
The one thing you can't do is to see him as a human being.
Fakat sizinse bildiğiniz tek şey onun bir insan olduğu.
Maybe you can't see him through those glasses.
Gözlüklerden seçemiyor olabilirsin diye söylüyorum.
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you hear me now 64
can you tell me 147
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118
can you imagine 445
can you tell me 147
can you walk 167
can you see me 160
can you believe that 422
can you say 98
can you fix it 117
can you believe it 657
can you feel it 118
can you imagine 445