Doesn't have to be traducir turco
2,246 traducción paralela
Look, it doesn't have to be.
Bitmesine gerek yok.
It doesn't have to be like this, you know?
Böyle olmak zorunda değil.
Doesn't have to be that way anymore. We go to the same school.
Artık öyle olmak zorunda değiliz.
My husband doesn't have to be here, does he?
Kocam burada olmak zorunda değil, öyle değil mi?
It doesn't have to be that way.
İşlerin bu yana sapması şart değil.
Hey, Alex. I'm just picking up the last donation for the day, and the truck doesn't have to be back for a couple hours.
Alex... ve kamyon birkaç saatliğine geç kalabilir.
And I'm on parole! Doesn't have to be a life sentence, amigo.
Müebbet hapis alma, amigo.
All right, just because Sydney wormed her way into my family, doesn't mean I have to be happy about it.
Pekala, hem Sydney'in alemizde ilerleme kaydetmesi, benim buna sevinmemi gerektirmez.
This doesn't all have to be on you, not anymore.
Bundan böyle tüm yükü tek başına taşımana gerek yok.
As my partner... well, that doesn't have to be a permanent situation, kid.
- Benim ortağım olarak, bu kalıcı bir durum olmak zorunda değil, evlat.
- It doesn't have to be this way.
- Hank, işler böyle olmak zorunda değil.
It doesn't have to be this hard, Becca.
Bu kadar zor olmasına gerek yok, Becca.
It doesn't have to be this way.
Bu şekilde olması gerekmez.
Now, this doesn't have to be hard, all right?
Zor yoldan olmasına gerek yok değil mi?
- It doesn't have to be that way.
- Böyle olmak zorunda değil.
There doesn't have to be any-any police or-or school boards or whatever else, okay?
Ortada polisliği, okul müdürlüğünü ya da herhangi başka bir durumu gerektirecek bir şey yok.
Could everybody split, that doesn't have to be here.
Burada işi olmayanlar gidebilir mi?
No, wait. It doesn't have to be.
Hayır, bitmesine gerek yok.
But it doesn't have to be that way.
Fakat bu şekilde olması gerekmiyor.
It doesn't have to be new.
Sıfır olmasına gerek yok.
It doesn't have to be like this.
Böyle olmak zorunda değil.
It doesn't have to be that way, Steven.
Böyle olmak zorunda değil Steven.
Ah. Well, I have a driver outside his house trying to make a delivery but there doesn't appear to be anyone home.
Evinde bekleyen bir şoförüm var bir teslimat yapacaktı ama evde kimse bulunmuyor.
And it doesn't have to be for you.
Ve senin için de öyle olmak zorunda değil.
Okay, but it doesn't have to be him.
Tamam ama o olduğundan emin olamayız.
Mass doesn't have to be cancer.
Kitlenin illa kanser olacağı yok.
I mean, just because two people have a kid together doesn't mean that two people have to be together.
Demek istediğim, iki insan sadece bir çocuğa sahip diye bu onları bir arada yaşamaya zorunlu kılmaz.
Just because you're a weak-ass vampire doesn't mean I have to be.
- Alış ona Sen zayıfsın diye ben öyle değilim
I know, but it doesn't have to be.
Biliyorum ama böyle olmamsı lazım.
And now he's here, and it doesn't have to be for nothing.
Şimdi burada ve boşuna olmasın.
Yeah, it's terrible, but it doesn't have to be meaningless,'cause right now that's all it's ever gonna be.
Evet, berbat bir durum ama anlamsız olması gerekmiyor. Çünkü şu an için hepsi boşuna olacak.
And like I said, this doesn't have to be this way.
Dediğim gibi bu şekilde olmasına gerek yoktu.
Look, it doesn't have to be me.
Bak, o kişinin ben olması gerekmiyor.
You all have to be prepared if it doesn't work.
Bu yüzden hepimiz en kötüsü için hazırlıklı olmalıyız.
There doesn't have to be a war.
Bir savaş çıkması gerekli değil.
It doesn't have to be real just because you've seen her, or felt her.
Onu görmen ya da hissetmen gerçek olduğu anlamına gelmez.
Doesn't have to be a big smile.
Kocaman bir gülümseme olmak zorunda değil.
It doesn't have to be about revenge.
Öç olması gerekmiyor.
Yeah, but it doesn't have to be my mom.
Evet ama bu annem olmak zorunda değil.
We've got to show them that dying doesn't have to be terrifying.
Çocuklara ölümün o kadar da kötü olmayabileceğini göstermeliyiz.
Life doesn't have to be so hard. Not for us.
Bizim için hayat, o kadar da zor olmak zorunda değil.
Dr. Lowery, I am aware of who you are, but... I won't be spoken down to by a person who doesn't even have his medical license anymore.
Dr. Lowery, kim olduğunuzun farkındayım, ama... artık tıbbi lisansı olmayan adamları muhattap almam.
You know, uh, J.J. doesn't have to be the only one going out with a senior Friday night.
Aslında, Cuma gecesi son sınıflardan biriyle dışarı çıkan tek kişi... J.J olmayabilir.
It doesn't have to be like that.
Böyle olmak zorunda değil.
It doesn't have to be like this.
Böyle olması gerekmez.
doesn't have to be a hot one.
Seksi olması gerekmiyor.
Soon to be Mrs. Adam-doesn't - have-any-good-ideas.
Müstakbel Bayan "Hiç iyi fikrim yok".
- Oh, he doesn't have to be brave.
Cesur olmasına gerek yok.
Yes, but it doesn't have to be, Higgins, and it doesn't have to be squares.
Evet, ama olması gerekmiyor Higgins. Kare de olması gerekmiyor.
She doesn't have to be afraid anymore.
Artık korkmasına gerek kalmaz.
"Well, it doesn't have to be that way for either one of us."
... "İkimiz için de böyle olmasına gerek yok."
to be continued 170
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be blunt 18
to be more precise 22
to be quite honest 33
to be happy 39
to be on the safe side 18
to be honest 1950
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be blunt 18
to be more precise 22
to be quite honest 33
to be happy 39
to be or not to be 51
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be frank 90
to be clear 133
to be with you 30
to begin with 126
to be fair 354
to be honest with you 224
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be frank 90
to be clear 133
to be perfectly honest 76
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be alone 26
to be sure 151
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21
to be precise 156
to be 126
to be specific 31
to be alone 26
to be sure 151
to be safe 60
to be married 16
to be exact 289
to be truthful 21