Every time traducir turco
18,829 traducción paralela
It's gotten so I got to take one every time.
Her seferinde bir tane almaya başladım.
♪ If I didn't always panic Every time I'm unhappy in life ♪
Hayatta her mutsuz olduğumda Panik olmasaydım
Every time you have a problem, you call Matt.
Ne zaman bir sorunun olsa, Matt'i ararsın.
But not every time I shower.
Ama benimki her duş alışımda değil.
Every time we get close to something real, it just slips through my fingers.
Ne zaman ciddi bir fırsat yakalasak parmaklarımın arasından kayıp gidiyor.
'Cause I mean every time something goes wrong, or goes right for that matter, you look at Jane first... not Ally, Jane.
Çünkü işler her yolunda gitmediğinde ya da yolunda giderse ilk olarak Jane'e bakıyorsun, Ally'e değil.
How come every time you ask me a question, I'm supposed to tell you everything?
Bana bir soruyla geldiğin zaman sana her şeyi söylemem mi gerekiyor?
The smell gets you every time.
Kokusu bile insanı çekiyor.
He said every time I look in a mirror... I would... remember him.
Aynaya her baktığımda onu hatırlayacağımı söylemişti.
I'd stare at it every time the jealous kids would stuff me in there.
Ne zaman kıskanç çocuklar beni dolaba tıksa ödülüme uzun uzun bakardım.
- There is this woman, and she had stem cell treatment in her face, and every time she blinked, it clicked.
- Bu kadın geldi. Ve yüzüne kök hücre tedavisi yaptırmış. Her göz kırptığında ses geliyor.
Must you grumble every time I saw "Dwarves"?
Her cüce dediğimde homurdanacak mısınız?
We will fulfill our obligations on time, every time.
Yukumluluklerimizi her seferinde zamaninda yerine getirecegiz.
Why do you think that I sit next to you every time?
Neden hep senin yanına oturduğumu sanıyorsun?
Scavenged every spare part for ten square blocks, nearly died every time.
Yedek parçalarını on blok uzaktan topladım. Yine de her seferinde bozuldu.
He likes order, which means there's a good chance he went to the same grocery store every time.
Düzeni seviyor, yani sürekli aynı markete gitmiş olabilir.
And you know that because... 'Cause every time he went out, I Drive and dig.
Çünkü dışarı her çıktığında iki şey yaptım, araba kullanmak ve kazmak.
Like if every time he entered the room he was like, "Whassup, bitches?"
Mesela odaya her girdiğinde "N'aber orospular?" dese.
Every time he disappeared.
Ne zaman ortadan kaybolsa.
Every time, every search, every rehab.
Her zaman, her aramada, her kliniğe yatışta.
Every time Amy Schumer talks about her vagina,
Ne zaman Amy Schumer vajinası hakkında konuşsa,
You're gonna spend a couple days being mad at me, then I'll get you another gig, and you'll be my client again, just like every time.
Birkaç gün bana kızgın olacaksın, sonra başka bir iş bulacağım ve yeniden müşterim olacaksın.
I laugh every time.
Her seferinde gülüyorum.
Well, every time I try to do the right thing, I get fucked.
Doğru şeyi yapmaya çalıştığımda hep göte geldim.
Every time I try to tell her, the words get caught in my throat.
Ne zaman söylemeye kalkışsam kelimeler boğazımda düğümleniyor.
Oh, every time I get a great job, I drop a baby.
Ne zaman harika bir iş bulsam, bir bebek düşürüyorum.
Every time she tries to fix things between us, it just emphasizes how different we are.
Aramızı düzeltmeye çalıştığı her seferde, ne kadar farklı olduğumuzu söyler durur.
And every time he says "collective farming," I take a drink.
Ve her'kolektif tarım'dediğinde içiyorum.
Every time.
Her seferinde.
No, not every time.
Hayır, her zaman değil.
I did that at least ten times in the'90s, and it worked, every time.
Doksanlarda neredeyse on kez yaptım ve her defasında işe yaradı.
Every time we saw each other, it was like... It was like cupid's arrow went straight through our hearts.
Birbirimizi her gördüğümüzde sanki Eros'un oku kalbimizi delip geçiyor gibiydi.
So the benefits are plain as pie every time anyone opens their electric bill.
Herkesin menfaati gayet ortada ışık yanar yanmaz elektrik faturası işliyor.
And every time I've helped one of them... A little bit of their light has become a part of me.
Ve onlara her yardım ettiğimde onların ışıklarının bir kısmı bana geçiyor.
Just like you do every time you jump out the window and save the day.
Aynı senin camdan fırlayıp, günü kurtardığın zamanlardaki gibi.
And that is what I think of every time I look at that.
Ve şuna ne zaman baksam aynı şeyi düşünüyorum.
Every day, they interact with women who were sent here to serve their time, to repent for their crimes.
Her gün cezalarını çekmek, cezaları için tövbe etmek üzere gönderilmiş kadınlarla muhatap oluyorlar.
coughs ) - She do that every time?
- Bunu hep yapıyor mu?
I do it every single time... because I love you.
Her defasında da yapıyorum çünkü seni seviyorum.
You'll thank me when I'm back at work and I don't have time to be picking up after you every two minutes.
İşe dönüp, her iki dakikada bir arkanızı toplamaya vakit bulamadığımda bana teşekkür edeceksiniz.
♪ Every time I look at you I don't understand With feeling, Alison!
Hissederek Alison!
The Mount Washburn eruption at three o'clock local time was unexpected but geologists say the Yellowstone caldera is an active seismic region and these events are common every 100 years or so.
Yerel saatle 15 : 00 da gerçekleşen Washburn dağı patlaması beklenmedik bir olaydı fakat jeolojistlerin söylediğine göre kraterin olduğu yer aktif sismik bir bölge ve her yüzyılda bir bu tip olayların görülmesi normal bir durum.
It's not something that I can do every day, but I needed a way to draw the Time Wraiths out of the Speed Force, hoping they'd be more upset at what Zoom had done than they'd be with me.
Her gün yaptığım bir şey değil Zaman Tayfları'nı Hız Gücü'nden çıkarmak için bir şey yapmam gerekiyordu Zoom'a benden çok kızgın olmalarını ümit etmiştim.
Every time you talk about this "Baal,"
Ne zaman bu "Baal" dan bahsetsen korkuya kapılıyorsun, ki bu çok rahatsız edici bir şey.
Let's get drinks in the new year and work out the deets- - That's a fast way of saying details for people who don't have time for every detail of the word details.
Yeni yılda bir şeyler içip detleri konuşalım. Detaylar kelimesinin detaylarına vakti olmayanların detaylar deme şekli.
We deliver every week on time.
Her hafta tam zamanında teslim edeceğiz.
In the amount of time that it took for us to get from that office to right here, every VC in the Valley knows about this.
Ofisten buraya gelene kadar Vadi'deki bütün VC'lerin haberi oldu.
Think of me every time you don't visit someone!
Beni sürekli ziyaret etmek zorunda olmadığın biriymişim gibi düşün!
But not every time?
- Ama her zaman değil, yani!
What I say, my position in all of this is, that preacher custer, like every single preacher, priest and holy man since the dawn of time, is full of shit.
Ben diyorum ki... Bu olaya bakış açım şöyle... Vaiz Custer, zamanın başlangıcından beri gelen her vaiz, rahip ve kutsal adam gibi, saçma sapan konuşuyor.
It gets better every time I tell it.
Bazı kısımları Her anlattığımda daha da iyi oluyor.
every time i see you 32
every time i look at you 21
every time i close my eyes 53
every time i turn around 18
every time i see him 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
every time i look at you 21
every time i close my eyes 53
every time i turn around 18
every time i see him 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83