Everything traducir turco
205,856 traducción paralela
Everything was fine.
Her şey yolundaydı. Neler oldu, bilmiyorum.
Everything.
Her şey.
Ben, everything all right over there?
Ben, orada her şey yolunda mıymış?
Everything okay?
Her şey yolunda?
Okay, we can't think of everything.
Tamam, her şeyi biz düşünemeyiz.
- Is everything all right?
- Her şey yolunda mı? - Evet.
He overthinks everything.
- Her şeyi aşırı düşünüyor.
Our society encourages women to be unassertive, so we need to do everything we can to... to really empower Lily.
Toplumumuz, kadınları çekingenliğe itiyor. Bu yüzden Lily'yi güçlendirmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Everything's squared away.
Her şey halloldu.
I find everything you just said very titila...
Söylediklerin o kadar iç gıdıklayıcı ki...
Hey, honey. Is everything okay?
Selam tatlım, her şey yolunda mı?
You know, a place for everything... - No.
Derler ya, her şeyi yerli yerine koyup o şekilde bırakacaksın.
-... everything in its place.
- Yapma!
Everything I have done, I have done for you.
Ne yaptıysam senin için yaptım.
To everything there is a season, and a time for every purpose under the sun.
Her şeyin bir mevsimi vardır ve güneşin altındaki her amacın bir vakti vardır.
Fuckin'guy. He wins one Oscar, he thinks he gets everything for free.
Oscar aldı ya, her şey beleş olacak sanıyor.
Oh, my God, is everything okay?
Tanrım, her şey yolunda mı?
Everything looks good.
Her şey yolunda.
So, um, yeah, how's everything going?
Nasıl gidiyor?
I've thought about everything. And hosting Clash of the Cupcakes is definitely a great gig.
Etraflıca düşündüm ve Clash of the Cupcakes'i sunmak gerçekten harika bir iş.
How's everything with you?
Senin nasıl gidiyor?
All right, so everything's a contest for us, and your kids are like trophies.
Her şey bizim için bir yarış. Çocukları ödül gibi görüyorlar.
So how's everything with Michelle?
- Michelle'le nasıl gidiyor?
- Oh. But since we are engaged, he's just taking everything for granted.
Nişanlandığımızdan beri hiçbir şey için uğraşmıyor.
Because I love pharmacies... and in Italy are so tiny and old, and here are so big, and you can have everything you need.
- Eczanelere bayılıyorum. İtalya'daki eczanelerin hepsi küçük ve eski. Burada kocamanlar ve ne ararsan var.
Uh, I like eating tapas. I like saying tapas. I love everything about tapas.
Tapas yemeyi, tapas demeyi, tapas'ın her şeyini severim.
I'm cute when I do everything.
- Ben her şekilde şekerim.
I know you're engaged, and everything's complicated, but I had to say something,'cause if I didn't, I'd regret it for the rest of my life.
Nişanlısın ve durum karışık ama söylemek zorundayım. Söylemezsem sonsuza kadar pişman olurum.
Everything's changed.
Her şey değişti.
Hey, guys, just so you know, I can hear everything you're saying, and it sounds like you're having a fairly intimate conversation.
Haberiniz olsun millet, söylediğiniz her şeyi duyabiliyorum ve özel bir konuşma yapıyorsunuz gibi geldi.
You broke up with Pino. Everything's okay. And we can continue having a joyous time in New York together.
Pino'dan ayrıldın, her şey yolunda ve New York'ta eğlenmeye devam edebiliriz.
There is truth in advertising. Okay, we do do everything together, it's true.
Gerçekten her şeyi birlikte yapıyoruz.
I-I don't know. We don't do everything together.
Her şeyi birlikte yapıyor sayılmayız.
It specifically says, you two do everything together.
Her şeyi birlikte yaptığınız yazıyor.
Have you thought about everything?
Olanları düşünebildin mi?
Like, a month ago I knew everything about me and I knew that I was going to marry Pino and we would have kids and we would probably made a happy family over...
Mesela... bir ay önce... kendime dair her şeyi biliyordum. Pino'yla evleneceğimi ve çocuklarımızın olacağını biliyordum. Muhtemelen...
And then I came here and... And everything changed.
Buraya geldiğimde her şey değişti.
Fra', did you get everything?
Fra, unuttuğun bir şey var mı? Umarım yoktur.
I did everything that I could... We...
Yapabileceğim herşeyi yaptım.
We did everything that we could, but the decision has come from above, so.
Yapabileceğimiz herşeyi yaptık, ama... Karar yukarıdan geldi.
We'll do everything we can.
Elimizden geleni yapacağız.
It's legit. Everything right.
Yasal, herşey doğru.
Anything and everything you can dream up, you can design and build it here.
Hayal ettiğiniz bir şeyi veya her şeyi burada tasarlayıp yapabilirsiniz.
Is-is everything okay?
- Her şey yolunda mı?
Now, I'd rather be beautiful, but you can't have everything.
Güzel deseler keşke ama insanın her istediği olmuyor.
I expect it's perfectly normal to be slightly nervous on your first day, but I'm sure everything will be fine.
İlk gün insanın heyecanlı olması normal olmalı. Her şeyin iyi gideceğinden eminim.
Come on, I'll show you everything you need to know.
Gel. Sana bilmen gereken her şeyi öğreteceğim.
I'm just so excited to hear about everything that you saw.
Gördüklerini dinlemek için sabırsızım.
I could hear everything!
Her şeyi duyabiliyordum.
Everything okay?
- Bilmem.
How is everything?
Nasıl gidiyor?
everything is fine 327
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything is good 35
everything will be alright 53
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything is good 35
everything will be alright 53
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17