English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ E ] / Everything is gone

Everything is gone traducir turco

247 traducción paralela
I sold my house and land... everything is gone.
Evimi de, arsamı da sattım ve geriye hiçbir şey kalmadı.
Everything is gone! Somebody's taken it out of my bag!
Biri çantamdan çalmış!
Everything is gone.
Her şey yok olmuş.
Everything I've got by working tirelessly, everything is gone!
Dişimle tırnağımla çalışıp kazandığım her şey gitmiş.
Everything I've got by working tirelessly, everything is gone!
Yıllarca emek verip kazandığım her şey gitti!
Gone, everything is gone.
- Gitti. Herşey gitti.
Everything is gone, including the gems.
Mücevherler de dahil her şey kaybolmuş.
Everything is gone.
Her şey gitti.
You must act now, before everything is gone.
Hemen harekete geçmelisin. Yoksa her şey kaybedilecek.
What are you going to do now that everything is gone?
Her şey bittiğine göre şimdi ne yapacaksın?
You're glad everything is gone.
Demek her şeyin yok olmasına memnunsun.
Everything gone slam, bang, hurry up, time is money, get it while you can.
Her şey "hemen, acele et, vakit nakittir, vaktin varken kazan".
You mean to say you can explain everything that's gone on over there, and is still going on?
Yani orada olup biten ve olmaya devam eden her şeyi açıklayabilir misin?
Everything is gone.
- Teşekkür ederim.
Everything involving the sphere of loss — that is, what I have lost of myself, the time that has gone ;
Kayıp alana giren her şey — yani, kendimden kaybettiğim, akıp geçen zaman ;
Everything's gone black. What is it?
Her yer karardı!
I have news from Mecca everything you have left behind is gone the Thieves!
Mekke'den haberler var! Bıraktığınız her şey mahvolmuş! Yağma edilmiş.
Our boat is also gone, with all supplies, compass, everything!
Botla birlikte tüm eşyalarımız, pusulamız, her şeyimiz de gitmiş oldu!
She's gone to the place where everything is so cheap.
Herşeyin çok ucuz olduğu bir yere gitti o.
All she has is the mansion ; property's gone they've spent everything They're rich?
Onlar zengin mi?
Everything concerning the operation of the car is gone.
Arabayı kontrol etmekle ilgili olan her şey gitmiş.
-... everything in the apartment is gone.
-... daire de ne var ne yoksa gitmiş.
I thought... Everything I have is gone.
Sandım ki...
Yes, he's gone... but everything is screwed up!
Evet gitti ama her şeyin de içine etti.
Everyone and everything is gone.
Şimdi normal çalışıyorlar.
Johnny, if this is really you I can't understand everything you've gone through but now you got a chance at something here.
Johnny, sen gerçekten bu isen, anlamakta zorluk çekiyorum, tüm çektiklerini.
I used to have everything. But once my position and title is gone I wanted to safeguard my descendants from persecution
Herşeye sahiptim, ama dövüş yeteneğimle... konumumu ve ünvanımı kaybedince... işlerin bu noktaya geleceğini bilemezdim!
This whole place, everything you see is gone!
Tüm burası, gördüğünüz herşey yok olacak!
Everything we got to lose is already gone, anyway.
- Artık kaybedecek şey kalmadı. - Tanrım.
Then you woke me up and told me everything that meant something is gone.
Sonra beni uyandırdınız ve bir anlamı olan her şeyin yok olduğunu söylediniz.
You see, when everything else is gone isn't a young woman at least entitled to her pride the coin without which your purse is entirely empty?
Diğer her şey gitse bile genç bir bayan sonunda para çantası boşalsa dahi haysiyetini kazandığını fark etmez mi?
All the pain has gone, everything is over.
Tüm acı geçti. Herşey bitti.
How can we grow when everything that made us who we are is gone?
Bizi biz yapan her şey gitmişken nasıl gelişebiliriz?
DOMO : Everything that Mojo created is gone.
Mojo'nun yarattığı her şey yok oldu.
Oh, this is just... That doesn't even show, every single possession, every memory everything you've had your whole life, gone in a second.
Bu bile... tek başına tüm mallarımızın... tüm anılarımızın, hayatımız boyunca yaptığımız her şeyin bir saniye içinde yok olacağını gösteriyor.
Now that she's gone through the change... everything is beautiful.
Ama şimdi değişti... Herşey güzel.
Everything you've gone through is meaningless.
Yapmış olduğun her şey anlamsızdı.
Everything we had is gone.
Her şeyimiz yok oldu.
Now everything linking you and Rem is gone.
Herşey Rem ile gidişin yüzünden.
Now everything joining you and Rem is gone.
Artık Rem ile alakalı hiçbirşey kalmadı.
Now that the Cold War is gone, everything's loose and free.
Artık Soğuk Savaş bitti, herkes gevşek ve özgür.
After this summer and everything I've gone through... I realized who I trust... and give my heart to is my choice... and last year, I just chose badly.
Bu yaz ve başımdan geçen her şeyden sonra kime güveneceğim ve kalbimi kime vereceğimin benim seçimim olduğunu anladım.
Everything's gone wrong. And now Bertha Dorset is furious with me.
Bertha Dorset de bana öfkelendi.
Is everything gone crazy?
Burada kaos mu var?
All I know is if you would have gone in there and checked out his stupid uniform, I'd be with Lynn right now and everything would be fine.
Tüm bildiğim, oraya gidip aptal üniformasına baksaydın şu anda Lynn'le birlikteydim ve her şey yolundaydı.
Isadore is gone... along with everything but the shirts off our backs.
Isadore gitmiş. Üzerimizdeki kıyafetler hariç her şeyle birlikte.
Well, don't tell me a simple heating coil in the stove is responsible for everything that's gone wrong this morning.
Bu ocaktaki basit bir rezistansın sabahlatan beri oluşan arızalara sebep olduğunu söyleme bana.
And again and again, until all your drones and all my crew are destroyed- - until everything we value is gone and there is nothing left... but our hatred.
Tekrar, tekrar Tüm dronlarına kadar ve tüm mürettebatım yok olana kadar - -... tüm değer verdiğimiz şeyler yok, oluncaya kadar... ve hiç bir şey kalmayana kadar ama nefretimiz dışında.
Well, the targeting system's gone, but everything else is still intact.
Şey, nişangah sistemi gitmiş, ama diğer her şeyi yerli yerinde.
Because of you everything I've worked for is gone.
Senin yüzünden uğruna çalıştığın her şey yok oldu. - Kal. İşte siz hep böyleydiniz, Majesteleri.
- Little fella, little fella, everything's gone sideways, it's FUBAR, people screaming, and Gem is trying to keep her legs crossed so the baby won't pop out!
- Küçük dostum, herşey ters gidiyor, bu tam bir felaket, insanlar çığlık atıyor, ve Gem, bebek fırlamasın diye ayaklarını uzatmak istiyor!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]