Everywhere traducir turco
17,041 traducción paralela
It's pretty crap everywhere, believe me.
Her tarafta kötü, inanın bana.
Everywhere I look, you're not where I need you to be.
Nereye baksam seni bulamıyorum.
It's off, the buttons, they're everywhere.
Yırtıldı, düğmelerim... Her yerdeler.
They're everywhere.
Her yerde.
And I told him, " Everywhere.
Ben de "Her yeri" dedim.
We shall go everywhere, thee and me.
Sen ve ben her yere gideceğiz.
It's like it's coming from everywhere.
Sanki koku her yerden geliyormuş gibi.
They're everywhere.
Her yerdeler.
There's rusty shit everywhere in here.
Her taraf pas içinde.
Everywhere.
Her yerde.
It's coming from everywhere.
Her yerden geliyor.
Everywhere.
Her yerden.
- Everywhere!
- Her yerdeler.
You don't have to follow me around everywhere.
Beni her yerde takip etmek zorunda değilsin.
It was fallen branches from everywhere, and...
Her yere dallar düşmüştü ve...
I get invited everywhere.
Her yere davet edilebiliyorum.
I've been looking for that everywhere.
Her yerde onu arıyordum.
I called the CCPD, and they have been looking everywhere, but it's already been 48 hours, and still nothing, but then a crime scene technician pulled me aside and said that I needed to talk to you about this.
CCPD'yi aradım ve her yeri arıyorlardı ama 48 saat geçti bile ve olmadı bir şey, sonra olay yeri teknisyeni beni kenara çekti... -... ve bu konuda seninle konuşmam gerektiğini söyledi.
I checked the cafeteria, the green room, everywhere.
Kafeteryayı, kulisi, her yeri kontrol ettim.
Everywhere except for the bathroom apparently.
- Tuvalet dışında her yeri sanırım.
I know everywhere you been.
Gittiğin her yeri biliyorum.
You know, on the plantation, I feel like I saw that Macon name everywhere.
Çiftlikteyken, Macon soyismi sanki heryerdeymiş gibi gelirdi.
Heard it everywhere, too.
Heryerde de duyardım.
Well, I've looked everywhere.
Her yere baktım.
It's like kale " is everywhere these days, am I right?
Lahana bugünlerde her yerde var gibi, haksız mıyım? "
Everywhere you go, people will say... "Get lost."
Her gittiğin yerde insanlar sana "Kaybol evlat!" diyecek.
Just debris everywhere and some really big footprints.
Sadece enkaz ve oldukça büyük ayak izleri var.
And during the next twelve hours, we're going to to have a lot of questions answered that are in the minds of racing fans everywhere.
Ve sonraki Oniki saat boyunca, bunun için çok sayıda soruya cevap vereceğiz. Her yerde hayranları yarışın zihninde.
When good people begin to... doubt and run the other way instead of stand up and fight, you see it everywhere.
İyi insanlar şüphe etmeye ve savaşmak yerine diğer tarafa kaçmaya başladığında. Bunu her yerde görürsün.
Now during the war, the British were invading the country and ransacking artifacts everywhere.
Doğru. Savaş süresince, İngilizler işgal ettikleri yerlerde tüm eserleri yağmalıyorlardı.
And why does he have to be with you everywhere you go?
Ve gittiğin heryere bu adamı da götürmek zorunda mısın?
Everywhere I go, one name always comes up.
Nereye gitsem bir isimden bahsediliyor.
- he'd been shot and there was blood everywhere.
Vurulmuştu ve her yerde kan vardı.
I've been looking everywhere for that.
Ben de onu arıyordum.
But he's actually everywhere, developing properties all over L.A., and his contracts always get rubber-stamped.
Ama aslında her yerde. Los Angeles'taki tüm evleri geliştiriyor ama bu gelişim raporları okunmadan onaylanıyor.
The DoD is everywhere.
Savunma Bakanlığı her yerde.
The FBI and Alice Vaughan will be searching everywhere for this money.
FBI ve Alice Vaughan, her yerde bu parayı arayacak.
Valentine has spies everywhere, even in the NYPD.
Valentine'ın her yerde adamı var, NYPD'de bile.
Everywhere.
Her yer.
- I search everywhere,
- Her yerde arıyorum.
I pray everywhere.
Her yerde dua ediyorum.
Holy Father, the announcement of your orders making abortion unforgivable has unleashed the Femen and they're protesting everywhere.
Kutsal Babamız, kürtajı affedilmez ilan eden emrinizin duyurulması Femen'i harekete geçirdi,.. ... her yerde protesto ediyorlar.
There was all sorts of weird tech everywhere.
Her tarafta tuhaf teknolojik aletler vardı.
People everywhere came out to support us, Mobley, and right now they need to know we haven't given up, that we meant what we said about changing the world.
Her yerde bizi destekleyen insanlar ortaya çıkıyor ama şu anda pes etmediğimizi bilmeleri gerekiyor. Dünyayı değiştirmek konusunda ciddi olduğumuzu bilmeliler.
- I've sent my rà © sumà © everywhere.
- Her yere CV'mi gönderdim.
Hmm. Flattery will get you everywhere.
Yağcılık seni her yere götürür.
The infection has spread everywhere.
Enfeksiyon vücudunun her yerine yayıldı.
In this current Joseon, any person can claim the independence movement badge, claiming to save the country and its people, creating false lies everywhere.
Günümüz Joseon'unda herhangi bir vatandaşın sağda solda ülkesi ve halkını kurtardığı palavraları yayarak istiklal madalyası talebinde bulunması muhtemel.
I've heard, they're buying explosives everywhere.
Duyduğuma göre dört bir yandan patlayıcı zulalıyorlarmış.
We've looked everywhere.
Her yere baktık.
Everywhere, just about.
- Her yer için.
everywhere you go 35
everywhere i go 42
everywhere i look 39
everywhere you look 25
everywhere we go 16
everywhere i went 16
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
everywhere i go 42
everywhere i look 39
everywhere you look 25
everywhere we go 16
everywhere i went 16
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482