English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ H ] / He can't come

He can't come traducir turco

647 traducción paralela
You can't see he's come to his senses.
Aklını başına devşirdiğini göremiyorsunuz.
Isn't he clever? Carlo, come down where Irene can see you.
Carlo, Irene'in seni görebileceği bir yere gel.
But he can't come right over here and fetch it so what they do is this...
Ama buraya gelip alacak durumu yok, bu yüzden o işi de biz yapacağız.
So he said they want to come down and fight our gang, see, but they got a guy with his leg broke bad, and maybe he can't go'round on account of poison.
O da dedi ki buraya gelip bizim çeteyle kavga edeceklermiş ama ayağı fena halde kırık bir adamları varmış ve bundan dolayı da yapamamışlar.
No, he can't come.
Hayır gelemiyor.
He can't come.
Doktor gelemiyor.
I wanna come in. - I wanna come in. - He can't go in.
İçeri girmek istiyorum.
He can't come to any harm.
Ona bir şey olmaz.
- But he can't come here.
- Ama buraya gelemez.
If he can't come to the centre of the ring and toe the mark inside of 30 seconds... he loses.
30 saniye içinde ringin merkezindeki yere ayak basmayan... kaybedecek.
If we can't break in, he won't come out?
Zorla giremezsek, dışarı çıkmayacak mı?
I'm afraid he can't come.
- Korkarım ki gelemez.
He can't come in this house, never.
O bu eve giremeyecek, asla.
- He can't come in here.
- Şu oğlanı bir daha mutfağa sokmayın.
Say Harvey's here, but he can't come to the phone because he's in the bathtub.
Harvey burada ama gelemez, çünkü küvette de.
Elwood, yes, dear, Harvey is here, but he can't come to the telephone.
Elwood, evet hayatım, Harvey burada ama telefona gelemez.
Why can't he just come to school?
Neden okula gelemiyor ki?
He can't, huh? All right, come on, let's go. Come on.
Elbette yürüyebilir pekala, hadi gidiyoruz, hadi.
- He can't come back to this country?
- Yani bu ülkeye geri gelemez mi?
Why can't he come?
O neden gelemiyor?
But he can't have come in that way. That door was locked.
Ama oradan girmiş olamaz, kapı kilitliydi.
He can't very well with Gwen just come.
Gwen yeni geldiği için gidemez.
You know he can't come back.
Biliyorsun ki o artık geri gelemez.
HE CAN'T COME IN WITHOUT A SEARCH WARRANT.
- Arama emri olmadan içeriye giremez.
Your husband got out of the country with no permit, he can't come back.
Kocan ülke dışına izinsiz çıktı. Geri dönemez.
If he don't wanna come, you can't make him.
Eğer gelmek istemiyorsa, onu zorlayamazsın.
Dad's a big man... so big that he and I know I can't fit his shoes, or even come close.
Babam büyük adamdı... öyle büyüktü ki ; o ve ben, onun gibi olamayacağımı biliyorduk.
Tate, he won't come out, and we can't get in there and get him without somebody getting shot up.
Tate, bu adam dışarı çıkmaz, ateş eden biri olmadan içeri girip onu çıkarmamız mümkün gözükmüyor.
Where I come from, a lawman don't shoot an unarmed man in the back, and when he gives his word, you can count on it.
Geldiğim yerde, hiçbir şerif silahsız bir adamı sırtından vurmazdı ve her verdiği söze de, itimat edebilirdi.
There's only two ways out and I can't see him going west, because he come from jail there.
Kasabadan çıkan iki yol var sadece. Batıya gittiğini sanmam, çünkü oradaki hapishaneden gelmişti.
Ever since he come here, this can ain't fit to live in.
O geldiğinden beri burası çekilmez bir yer oldu.
Capannelle though, he can't come with us.
Capannelle, sen bizle gelemezsin..
Mother, he can't come now, we're right in the middle of grace.
Anne, şu anda gelemez, şükran duasının ortasındayız.
- He can't take care of anything. Come on.
- Hiç bir şeyin çaresine bakamaz, hadi.
You can ´ t come in, he doesn ´ t want to see anybody.
İçeri giremezsiniz, kimseyle görüşmek istemiyor.
- He can't come in?
Gelmiyor bu hiç hoşuma gitmedi!
I daren't say what is still to come, but God forgive us all if he can.
Ne olacağını söyleyemem ama Tanrı affedebilirse hepimizi affetsin.
He can't rightly be expecting you... seeing as you're the only one who's come so far.
Pek de bekliyor olamaz... şimdilik sizden başka kimse gelmediğine göre.
Gen. Turgidson is here, but he can't come to the phone.
General Turgidson burada, ama şu anda telefona bakamıyor.
He's tied up at the moment. I'm afraid he can't come to the phone.
Şu anda meşgul, üzgünüm ama telefona gelebileceğini zannetmiyorum
I'm afraid he can't come to the phone right now.
- Ne kadar da tatlı.
Come, come, he can't touch you.
Hadi bakalım, o sana elini süremez.
- Uh, he can't come to the phone.
Albie telefona gelemez.
- He can't come back to the States.
- Birleşik Devletler'e dönemiyor.
Can't he come too?
O da gelemez mi?
If he doesn't come around by then, you can have him.
Eğer hala kendine gelmemiş olursa, alabilirsiniz.
He can't reason with the watchmaker, so he'll come to warn you.
Saat tamircisinin aklını başına devşiremediği için seni uyarmaya gelecek.
But all these people here have come to listen to the preacher and anybody doesn't like what he has to say can leave.
Ayrıca tüm bu insanlar her zaman vaazı dinlemeye gelir ve söylediklerini beğenmeyen insanlar istediği zaman vaazı terk edebilir.
Please be my customer from now on until next spring, so he can't come and tell me when to die.
Lütfen önümüzdeki bahara kadar hep benim müşterim olun. Böylece buraya gelip de ne zaman öleceğimizi söyleyemez.
He can't come.
Gelemiyor.
You mean, if he can't take it with him, he'll come back and get it?
Yani yanında götüremezse geri dönüp alacak mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]