Is he in there traducir turco
1,556 traducción paralela
Is he in there?
İçerde mi?
Is he in there?
Burada mı?
He wants me there at that. Well, all I know is, when somebody asks you to be in his wedding -
Tek bildiğim, birisi düğününe katılmanı istiyorsa- -
And if he is in a frenzy, there's no telling how quickly he'll fall apart.
Eğer cinnete yaklaşmışsa,.. ... bunun ne kadar çabuk olacağınız bilemeyiz.
There is a vessel in your world where the days of my life are pressed together like the chapters of a book so that he may step from one to the other without increase of age while I, weary traveller,
Dünyanızda bir araç var içinde, yaşadığım günler bir kitabın bölümleri gibi bir araya sıkıştırılmış. Ben bitkin bir yolcu olarak daima ağır ilerleyen bu yolda gitmek zorundayım o ise hiç yaşlanmadan, bu bölümlerin birinden diğerine adım atabiliyor.
He is up there in space... circling the Earth.
Adam uzayda dünyanın etrafında dönüyordu
My nine-year-old son is in there with his father and his new girlfriend, and there's a very strong possibility that he's going to let him go to the bathroom on his own.
9 yaşındaki oğlum içeride babası ve onun yeni sevgilisiyle birlikte. Ve kuvvetle muhtemeldir ki babası çocuğu tuvalete tek başına yollayacak.
And when Duncan Kane is found, and he will be found, there's gonna be no doubt whose side you were on in all this.
Ve Duncan Kane bulunduğunda, kimin tarafında olduğuna dair hiç şüphe olmayacak. Anlaşıldı mı?
He was a murderer from the beginning, not holding to the truth for there is no truth in him.
O başlangıçtan beri katildi. Gerçeğe bağlı kalmadı. Çünkü onda gerçek yoktur.
Is he in there?
O içeride mi?
"he does not know what it means. there is no such thing in the country."
Ülkede böyle bir şey yoktur. "
And that is how he brought so many young college kids in, so many older black women in, so many people from diverse backgrounds who realized that there was something bigger than themselves that they needed to be involved in...
Bu şekilde o kadar çok genç üniversite öğrencisini o kadar çok yaşlı siyahi kadını, o kadar farklı insanı kiliseye çekebildi. Bu insanlar, içinde yer alma ihtiyacı hissettikleri yüce bir amaç olduğunu ve Jim Jones'un kendilerine bunu sunduğunu fark ettiler.
Maria Katsaris walked up to him and whispered in his ear, and he looked at her and said, "Is there anyway to make it taste less bitter?"
Maria Katsaris yanına gidip kulağına bir şeyler fısıldadı Jim de ona bakıp "Tadını daha az acı yapmanın bir yolu yok mu?" dedi.
Luke, Keith would've gone back into that school if you were in there or not, because that is who he was.
Luke, Sen içerde olsan da olmasan da Keith oraya girerdi. Çünkü o, öyle biriydi.
The guy drives a shit box. He's got a two-bit minimart but the back door in there is reinforced steel and the security camera on the street is high-end.
Boktan bir araba kullanıyor, g.t kadar bir büfesi var ama arkada güçlendirilmiş çelikten bir kapı var ayrıca bütün caddeyi gören bir güvenlik kamerası.
I don't know about that voodoo shit, man, but Chris is definitely doing something... get a nigger to walk up in there knowing he about to get capped, man.
Bu vudu işlerinden anlamam ama Chris kesinlikle bir şeyler çeviriyor adam üstüne geldiğinde sonunun geldiğini anlıyorsun, dostum.
Is he going to be in there awhile, Earl?
Orada bir süre kalacak mı Earl?
I wake up in the morning and there he is staring at me.
Sabah kalkıyorum, bana bakıyor.
He doesn't want to talk to you. There's only one thing a man is interested in.
Böyle bir erkeğin ilgilendiği tek şey vardır.
There's a new parent at the school, and he is, in a word, gorgeous.
Okula yeni bir veli geldi. Ve tek kelimeyle "muhteşem"!
If he is out there, you bring him in.
Eğer dışarıdaysa, onu buraya getir.
All I want to do is touch her belly, feel that he's in there.
Tek istediğim, göbeğine ellemek. Onun orada olduğunu hissetmek.
I know the next time I'll go through, they'll all be standing in a group and one of them will point and go : " There he is!
Bir dahakine yanlarına gittiğim zaman bir grup hâlinde duracaklar ve beni göstererek :
- Saigon ain't in there, is he?
. - Saigon orada yok, değil mi? .
One of the aspects, one of the factors in a man being successful in the Church is that he create a good image, and that's what Roger was very much concerned about, that there be this image
Birinin kilisede başarılı olmasının kriterlerinden biri de iyi bir imaj yaratmış olmasıdır. İşte Roger bu konuda çok endişeliydi.
" For every man there is a purpose which he sets up in his life.
Her insanın bir yaşama amacı vardır.
And if Jason Anderson is the genius everybody says he is, then there's no way you're in any danger.
Ve Jason Anderson dahiyse herkes öyle olduğunu söyler madem öyle tehlikeli bir durumda olamazsın.
There is an irresistible power of fascination, at least for me, in this terrifying scene when Neo awakens from his sleep within the matrix and becomes aware of what he really is in that foetal container, floating in liquid, connected to virtual reality,
Neo'nun Matrix'te uyanıp aslında sıvıyla dolu olan ve tümüyle sizden çekilen bir enerji ile pasif bir nesneye dönüştüren sahte gerçeğe bağlanan bir kutunun içinde olduğunun farkına vardığı bu... ... dehşetli sahne en azından benim için..
He'd be in the command bunker, if there still is one.
- Onu nerede bulabileceğimi biliyor musun? - Kumandanlık Sığınağında olmalı... Eğer sığınak hala duruyorsa.
It's only a matter of time before we know everything that is in Scofield's head- - where he plans to run to, how he plans to get there.
Scofield'ın kafasında nereye kaçmayı planladığını, oraya nasıl ulaşacağını ondan önce bilmemiz an meselesi.
Is there any chance that he was put in there alive?
Oraya canlı canlı konmuş olma olasılığı var mı?
12 years Tom worked there, the time he put in, and that's what they think his life is worth.
Tom'un orada çalıştığı 12 yıl, oraya harcadığı zaman ve onun hayatının değeri onlar için bu kadar.
I want you to go back in there and dig into his past, find out who he is, where he's from and maybe that will gve us a lead on Parker
Oraya git, geçmişini araştır, kim olduğunu, nereli olduğunu öğren.
You were saying you never wanted to see Arifoglu again but there he is in the best of the best positions in the field, like a king.
Oo Memiş Efe, Arifoğlu bir daha karşıma çıkamaz diyordun ama bak delikanlı gibi en kralından almış sahadaki yerini.
He was asphyxiated, spent 10 years as asparagus, who knows what damage is in there.
Oksijensiz kalmış, 10 yılını kuşkonmaz olarak geçirdi. Ne tür hasarlar olduğunu kim bilebilir ki?
So, he's gone in this posh restaurant with his friend and there is a mother in there with her kid, and her kid's making a load of noise, load of racket and it's just ruining it for everyone, you know.
Bu lüks lokantaya arkadaşıyla beraber gitti ve orada annesiyle beraber bir çocuk vardı. Çok gürültü patırtı yapıyordu. Herkesi rahatsız ediyordu.
Myth is a way of saying to the little guy working out there in the field, when he says,
Efsane, tarlada çalışan küçük adama anlatma yoludur.
There is a decorator in Malibu, but I think he only likes me because of my eye.
Malibu'da bir dekoratör var ama sanırım benden... sadece gözlerim yüzünden hoşlanıyor.
Now, Your Majesty, for every man there is a purpose which he sets up in his life.
Majesteleri, hayattaki her adamın yapması gereken bir şey vardır.
No, Your Majesty. For every man, there is a purpose which he sets up in his life.
Majesteleri, hayattaki her adamın yapması gereken bir şey vardır.
There's a good chance that he's moving back in, But not if mom is living there. Well,
Her an geri dönebilir, tabi annem orada olmazsa.
Now, the good news, if there can be any in these circumstances, is that he treated him very well.
İyi haber ise ona çok iyi davranmış olması.
I talked to Dave Johnson in stormtrooper engineering, and he said there is a reactor here.
Dave Johnson'la konuştum, ve burada bir reaktör olduğunu söyledi. Dave Johnson?
In other words, Kira is there and he's making the Shinigami lie.
Kira orada ve Ölüm Tanrısı'na yalan söylemesini söylüyor.
What kind of a communist dictatorship... is this piece of shit running? He's has slaves in there?
- Köle mi çalıştırıyor?
He got thrown in the hot box, but he wanted me to tell you that he loves you and that you're his number one angel, which is saying a lot'cause there's quite a few guys named "Angel" in here.
Kendisini kızgın kutuya tıktılar, ama seni sevdiğini ve bir numaralı meleği olduğunu söylememi istedi. Bu aslında önemli bir şey çünkü burada lakabı "Melek" olan bir sürü adam var.
Oh, there's chuck. I bet he knows where nate is.
oo, işte Chuck. iddaya girerim, O Nate'in nerede olduğunu biliyordur.
- 27 David in position Roger - Is he there?
İçeride mi?
He's not gonna be in there, is he?
Hiç duymadım.
- He is in there.
- O burada.
Louis is in my freezer. Not sure how he got there.
Louis Schatz dondurucumun içinde, oraya nasıl girdiğine de emin değilim.
is here 159
is he your boyfriend 48
is he 1761
is he alive 166
is he around 61
is he gone 103
is he dead 518
is he ok 129
is he home 42
is he okay 663
is he your boyfriend 48
is he 1761
is he alive 166
is he around 61
is he gone 103
is he dead 518
is he ok 129
is he home 42
is he okay 663
is he sick 52
is he breathing 52
is he in 100
is he there 104
is he here now 16
is he in trouble 54
is he good 46
is he here 369
is he serious 69
is he insane 17
is he breathing 52
is he in 100
is he there 104
is he here now 16
is he in trouble 54
is he good 46
is he here 369
is he serious 69
is he insane 17