Like you say traducir turco
9,076 traducción paralela
When you say it like that, yeah.
Böyle söyleyince iğrenç oldu tabii.
I know many of you know Gustaff as a man of few words, but like most geniuses, the few words he does say are often quite brilliant.
Çoğunuzun da bildiği çoğu dahi gibi Gustaff da az ve öz konuşan birisi,... söylediği şeylerin çoğu da oldukça zekice.
I always say I want Emma to grow up to be just like you... with maybe a skosh less anxiety.
Emma büyüyünce senin gibi olsun isterdim hep... Bu kadar yoğun endişe yaşamadan.
When you say mealworms, is that one of those words that sounds like something, but is really something completely different, like "firearms" or "anal-geesic"?
Un kurdu derken, söylenişi aynı anlamı tamamen farklı olan şeylerden biri mi? Ateşli silahlar veya analjezzik gibi?
You look like you want to say something.
Benim bir şey dememi bekler gibisin.
You say that like those are bad things.
Bunlar kötü şeylermiş gibi konuşuyorsun.
I've never heard you say anything like that before.
Daha önce buna benzer bir şey söylediğini hiç duymamıştım.
You say that like I am a monster.
Bunu ben canavarmışım gibi söylüyorsun.
You go on and, um, write that letter, just like the lady say.
Devam et ve... anlaşmayı yaz, bayanın söylediği şekilde.
Yeah, you... you look like you're about to say something.
Efendim, sanki... sanki bir şeyler söylemek istiyor gibisin.
You say that like it explains why you're weighing a toaster.
Tüm bunları neden bir tost makinesi tarttığını açıklarmış gibi anlatıyorsun.
Thank you for not laughing and falling on the floor like my mother does when I say such things.
Böyle şeyler söylediğimde annem gibi yerlere yatıp gülmediğin için teşekkür ederim.
If you want to say something, say it. I don't like allusions.
Bir şey söylemek istiyorsan, söyle, dokundurmalardan hoşlanmam.
Well, when you say it like that, it sounds like we did a bad thing.
Sen böyle söyleyince kötü bir şey yapmışız gibi oldu.
Well, he did say he'd like to meet you.
Aslında o da sizinle tanışmak istiyor.
Say it like when you go bat-shit crazy on me.
Bana cinlendiğin zamanlardaki gibi çıksın sesin. Öyle mi?
I mean, I don't want to say anything to change your mind because, you know, I like what you're saying.
Fikrini değiştirecek bir şey söylemek istemem çünkü söylediklerin hoşuma gitti.
[sighs] I don't know if you can understand this, but sometimes I say and do things that I think will make people like me.
Bunu anlayabilir misin bilmiyorum ama bazen insanları benim gibi düşündürecek şeyler söyleyip yapıyorum.
You don't realise what it's like to have the chance to say sorry for something bad that you've done!
Yaptığın kötülükler yüzünden özür dilemek için ikinici bir şansının olmasının ne demek olduğunun farkında değilsin!
I'd like to say I know what you're talking about, but I've been so baked since the funeral I can barely see you.
Ne hissettiğini bildiğimi söylemek isterdim ama cenazeden beri kafam o kadar iyi ki seni zar zor görüyorum.
You say that like I just won a prize.
Sanki ödül kazanmışım gibi konuşuyorsun.
Do you want me to say, "I know if you're anything like my friends, you..."
"Siz de arkadaşlarım gibi" diye mi başlasam ne dersiniz?
It's anti-Semitic when you say it like that.
Bunu böyle söylediğinde antisemitik oluyor.
When I say that, just let me say that and take a moment where you're like,
Birşey söylediğim zaman, bitirmeme izin ver ve bir an oluşsun.
Mr. President, you can type whatever you'd like.
Sayın Başkan, istediğiniz şekilde yazabilirsiniz.
You look like you're going to say something.
Sanki bir şey söyleyecek gibisin.
You have something you'd like to say to him?
Kendisine söylemek istediğin bir şey mi vardı?
When the Queen asks her Head of Security why he can't control his own daughter, what would you like me to say?
Kraliçe Güvenlik Şefi'ne, daha kendi kızını idare edemediğini söylediğinde ne söylememi istersin?
If I don't like anything you say, they can look all they want, but they'll never find you.
Söylediğin herhangi bir şeyi beğenmezsem istedikleri kadar arasınlar, yine de bulamazlar seni.
Look, I know I'm supposed to say something like, "I can't accept that." But frankly, I really need it, so thank you.
Bak, biliyorum, "bunu kabul edemem" gibi birşeyler demem lazım... ama açıkçası gerçekten ihtiyacım var.
The fact that they stand in groups and say things you do not like does not make them a mob... it makes them Americans.
Grup halinde durup sevmediğin şeyleri söylemeleri onları çete yapmaz. Onları Amerikalı yapar.
So I want to say to Clarence Parker and all those communities in this country where the police make you feel like you don't matter, we all matter... every one of us.
Buradan Clarence Parker'a ve bu ülkedeki tüm topluluklara şunu söylemek istiyorum. Polis size önemsizmişsiniz gibi hissettirebilir. Ama önemliyiz.
And now that we're all skyclad, as they say, we have something very special we'd like to share with you.
Şimdi meşhur sözdeki gibi üstümüzü gökyüzü örttüğüne göre seninle paylaşmak istediğimiz çok özel bir şeyimiz var.
I know you always say you're not like him, but here you are scrubbing up for the next surgery instead of fighting for the man that you love.
Hep oyle olmadıgını soyluyorsun biliyorum, ama burada gelecek ameliyat icin ellerini cıtlatıyorsun, sevdigin adam icin savasmak yerine.
You know, in fact, I'd like to get you a gift to say thank you.
Aslında, sana teşekkür mahiyetinde bir hediye almak istiyorum.
Just like you never heard your mother say, "I love you."
Tıpkı annenin sana hiç söylemediği şu cümlelerin açamaması gibi, "Seni seviyorum."
I'd like to say she's not just like a sister to you.
O sizin kardeşiniz gibi birisi değil.
You say that like it's an insult.
Bunu bir aşağılama gibi söyledin.
You said he was the expert. I'd like to hear what he has to say.
Onun uzman olduğunu söyledin, onun diyeceklereni duymak istiyorum.
The effects you describe, I mean to say they sound more like, uh... Magic?
Tanımladığınız etkiler yâni, daha çok büyüye benziyor.
Well, when you say it like that, it sounds ridiculous.
Siz böyle diyince saçma geldi doğrusu.
Say the boy does something you don't like.
Çocuk hoşlanmadığın bir davranışta mı bulundu?
You say that like you haven't heard it before.
Sanki daha önce böyle diyen olmamıış gibi davranıyorsun.
If you could just say it like that.
Keşke sen de görebilseydin.
You say that like it's a bad thing.
Bunu kötü bir şeymiş gibi söylediniz.
I'd like to do a quick little inventory, because, you know, after all, what's yours is mine, and what's mine was yours.
Hemen bir sayım yapmak istiyorum. Çünkü ne de olsa senin olan benim, benim olan senin demektir.
First of all, Mr. Prime Minister, on behalf of the ministers and would like to express its You our heartfelt condolences on this tragedy.
Öncelikle Sayın Başbakan bir insan olarak bu trajedi için çok geçmiş olsun diyorum.
Just walk up and say, Laurie, I like you, and...
Git kızın yanına sonra de ki, "Laurie, senden hoşlanıyorum ve..."
You're like a Puerto Rican shortstop who just hit a double.
Allah'ım ya! Çift sayı almış porto rikolu bir beysbol oyuncusuna benziyorsun şu an.
SHAUN CHUCKLES He'd be, like I say, he'd be sat there going, "Fucking, Shaun, -" love you to bits, mate. "
Ama burada olduğumu görseydi yani hayatımı yaşadığımı ve burada oturup eğlendiğimi orada durup, benim dediğim gibi "Shaun, seni dünyalar kadar seviyorum, dostum." derdi.
Shut the fuck up, mate, you can't say shit like that.
Burası benim evim dostum.
like you mean it 28
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you 1448
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like your brother 20
like your dad 19
like you and me 45
like you told me 16
like you 1448
like you said 759
like yours 81
like your mother 32
like you used to 18
like you do 64
like your father 54
like you don't know 28
like yourself 72
like you wanted 25
like you always do 49
like you care 36
like you wouldn't believe 25
like you were 21
like you know 24
like your father 54
like you don't know 28
like yourself 72
like you wanted 25
like you always do 49
like you care 36
like you wouldn't believe 25
like you were 21
like you know 24