English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / No time

No time traducir turco

22,859 traducción paralela
Warning, you'll be addicted to Cynthia in no time.
Uyarı, Cynthia'ya hiç bir zaman bağımlı olmayacaksın.
No time for a proper briefing.
Düzgün bir konuşma için zaman yok.
This is no time for cowardice, Pazzi.
Korkaklığın hiç sırası değil, Pazzi.
Forget it, no time!
Unut onu, buna zaman yok!
I ain't trying to go back no time soon.
Hemen geri dönmek istemiyorum.
He has no time to process his final moments.
Son anlarını sindirerek yaşamaya zamanı kalmaz.
No time for rest now.
Dinlenecek vakit yok.
In no time at all, you're gonna be a bike rider.
Bir de bakacaksın ki bir bisikletçi olmuşsun bile.
Well, there is no time like the present.
Şu an gibisi yoktur derler.
I was also busy... no time to follow up.
Ben de meşguldüm... uğraşacak vakit yoktu.
No time to drop it at the garage...
Garaja bırakacak zamanım yoktu...
We have no time for testing, Cas.
Böyle imkansız işlerle uğraşacak vaktimiz yok Cass.
No time limits here.
Hiçbir zaman burada sınırlar.
No time for gloomy talk.
Kasvetli konuşmak için hiçbir zaman.
There's no time to waste.
Boşa harcayacak zamanımız yok.
Long time no see. Yeah.
Bayâdır görüşemiyoruz?
Long time no see.
bayâ oldu.
Long time no see, Nishimiya!
Nishimiya-san! Nerelerdesin sen yahu?
Long time no see, Miyo!
Miyo-chan! Ne iyi ettin de geldin!
No matter how much wealth or power one accumulates there comes a time when it must pass to the next generation.
Ne kadar servetin olursa olsun ya da güçlenmiş hepsinin sonraki kuşağa geçmesi gereken bir zaman gelecek.
No, because every time Rayna dies, she comes back stronger!
Hayır çünkü Rayna ne zaman ölse daha güçlü bir şekilde dönüyor!
So, she really had no choice but to go through with it by the time things started getting personal.
Böylece, başka seçeneği olmadığından üzerine gitmiş ve olaylar kişiselleşmiş.
You hear about these business executives that just work and work, and they have no time for family or for social life.
Ama bu onların ilişkilerini de etkiliyor olmalı, değil mi?
Yes, you'll get them next time. No.
- Evet, onları sonra yakalarsınız.
Penny and I have dinner reservations that night, but any other time, no.
Penny ile akşam rezervasyonumuz var ama başka bir sefere olmaz.
No birds available at this time.
Şu an müsait helikopter yok.
There's no way in there right now, and it's as if we have a lot of time to wait.
İçeri girmenin yolu yok. Beklemek için fazla vaktimiz de yok.
He just thanked me for my time, wished me luck, excused himself, no further explanation.
Yalnızca çalıştığım zaman için teşekkür etti, şans diledi müsaade istedi, başka açıklama yapmadı.
No next time.
Bu son şansınızdı.
No, at that time I was back there.
Hayır, o ara ben arka taraftaydım.
- Not at the time, no.
- O sırada bilmiyordum.
No, last time I saw him was that night.
Hayır, onu en son o gece gördüm.
No, I just told you, that was the last time I saw him.
Hayır, dedim ya, onu en son o gece gördüm.
Yeah, no, that's the last time I'll buy a pregnancy test off a boat.
Artık bir daha tekneden hamilelik testi almam.
Not that first time, no.
- İlk seferinde, evet.
No, but we still have some time before the portal even opens.
Yok ama geçidin açılmasına hâlâ zaman var.
No, it was in my bag the whole time.
Hayır, parti boyunca hep çantamdaydı.
No, it's a piece of tragic-comedy conjured up by Neil Gross, the great carnival barker of our time.
Neil Gross tarafından yazılmış bir kara mizah. Günümüzün şamatası.
Captain, when the time comes, get them to safety, no matter what.
Albay, vakti gelince ne olursa olsun güvene al onları.
No. No, they had had their time and they nearly destroyed the planet.
Onlar hayatlarını yaşamıştı ve neredeyse gezegeni yok etmişlerdi.
I would no longer have their support, no chance of asking for money or soldiers in the time of a crisis.
Kriz zamanlarında destekleri, para ya da asker isteme gibi bir şansım bir daha olmaz.
Cas, there is no risk to travel in time?
Cass zaman yolculuğunun riskleri yok mu?
Long time no see.
Uzun zaman oldu görüşmeyeli.
- Stay down. Okay, time travel man, no need for that.
Tamam zaman yolcusu, buna gerek yok.
Only sign of trauma is what the mom is describing as a handprint from the alleged attacker, but no one else was in the house at the time, so...
Tek belirti annesinin tabiriyle saldırganın el izi ama o sırada evde başka kimse yoktu.
No offense, but I've known the guy a really long time.
Alınma ama onu uzun zamandır tanıyorum.
I had no time to look sideways.
Hong, Taerang'a girmeyi çok istemiştim. Başaramayacağımı biliyordum.
People change, Counselor, and I can honestly say, in all my time on the Five-O task force, no one has changed more than Sang Min.
İnsanlar değişir Avukat Bey ve dürüst olmam gerekirse Five-O'da olduğum süre boyunca Sang Min kadar değişen birini görmedim.
- Long time no see, Min-woo!
Min Woo, görüşmeyeli uzun zaman oldu.
Long time no see, beanpole.
Görüşmeyeli çok oldu Fasulye Sırığı!
There's no reason to kill any more time.
Boşa vakit harcamaya gerek yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]