Nothing's perfect traducir turco
103 traducción paralela
There's nothing in this world that is perfect.
Bu dünyada mükemmel hiçbir şey yok.
Nothing weak. It's got to be perfect.
Herşey kusursuz olacak.
Well, nothing is perfect and there's nothing like a good practical joke.
Şey, hiçbir şey kusursuz değil ve güzel bir eşek şakası gibisi yok.
It's perfect, you'll see. It does 1 20 like it's nothing.
Mükemmel bir araba, göreceksin.
The perfect human in a room with no boundaries and with nothing.
Mükemmel insan sınırsız ve içinde hiçbir şey olmayan bir odada.
Let's have one strand askew. Nothing in life has any business being perfect.
Şunu da belirteyim ki, hayatta mükemmel diye bir şey yoktur.
Otherwise she's in perfect health. Nothing's wrong with her.
Onun dışında bir şeyi yok.
Because there's nothing more annoying than a little blue-eyed saint with perfect teeth who's always on time, never has a messy room.
Yani ne yaparsam yapayım, Annabel benden nefret etmeye devam edecek.
But then, nothing's perfect.
Ama hiçbir şey mükemmel değildir.
Hey. I'm sorry. Nothing's perfect.
Hey, üzgünüm, Kimse mükemmel değildir.
Believe me, nothing's perfect.
Inan bana, hiçbirsey mükemmmel degil.
It's the perfect present for the gal who already has nothing.
Zaten hiçbir şeyi olmayan bir kadın için harika bir hediye.
Nothing. lt's perfect.
Olur. Harika.
What I mean when I say she's annoyingly perfect is there's nothing annoying about her perfection.
Söylemeye çalıştığım... Rahatsız edecek kadar kusursuz. ... Ama kusursuzluğu rahatsız etmiyor.
Well, nothing's perfect.
Hiçbir şey harika değildir.
Since nothing's ever perfect, nothing gets finished.
Bu yüzden de hiçbir şey bitmiyor.
That's what I've been realizing-nothing is perfect.
- Ama... - Fark ediyorum da hiçbir şey mükemmel olamıyor.
It's a perfectly perfect word as words go, but the bother is nothing rhymes, you see.
Mükemmel bir kelime ama hiçbir şeyle kafiye oluşturmuyor.
I mean, I know that it looks perfect from the outside, and it makes sense to just ignore the truth and pretend that there's nothing wrong, but I can't do that.
Yani, biliyorum, dışardan bakılınca mükemmel görünüyor gerçeği görmezden gelmek ve her şey yolundaymış gibi davranmak mantıklı geliyor, ama ben bunu yapamam.
That's good. "Nothing" sounds perfect.
İyi. "Hiçbir şey" harika.
Oh, gosh, nothing could be further from the truth. I mean, this weekend doesn't have to be perfect.
Hiçbir şey bundan daha gerçek dışı olamaz.
Yes, she would be a perfect match for you but you do nothing.
Evet, sana çok yakışıyor ama sen hiç bir şey yapmıyorsun.
- Nothing. It's perfect!
- Bu harika.
She just had a baby. Perfect, I know nothing about it. It's not hard.
Güzel, hakkında bir şey bilmediğim bir iş daha.
If it's a perfect sphere then it can collapse and become infinitely dense, so dense that everything is pulled down into nothing.
Eğer mükemmel bir küre ise çökebilir ve sonsuz yoğunluğa dönüşebilir Öyle yoğun ki herşey içine, hiçliğe doğru çekilir.
You still are. Tom, I am sorry about tonight, truly, but these days, if I'm competing with anyone, it's the Bree Van De Kamps of the world, with their spotless kitchens and their perfect kids who throw fabulous parties where nothing ever goes wrong.
Tom, bu gece ile ilgili çok üzgünüm, gerçekten, ama son günlerde, eğer biriyle yarışacaksam, bu dünyadaki Bree Van De Kamp'ler, onların lekesiz mutfakları ve mükemmel çocukları ile hiçbir şeyin ters gitmediği harika partileri olmalı.
Nothing ; everything's in perfect working order, including this monitor, which recorded the victim's vitals up until the point of blastoff.
Hiçbir şey bulamadım kurbanın hayati göstergelerini kaydeden bu monitör de dahil olmak üzere, herşey olması gerektiği gibi çalışıyordu.
There's nothing wrong with wanting to be perfect.
Mükemmel olmayı istemenin kötü bir yanı yok.
Nothing's perfect.
Hiçbir şey mükemmel değildir.
- But nothing's perfect, is it?
- Ama hiç birşey mükemmel değildir, değil mi?
When you have a guy from Kansas skiing 50 degrees in perfect snow, I mean, there's nothing like it.
Kansas'tan gelip mükemmel bir karda 50 Derece eğimden kayan birisin görmek gibisi yok.
When you get one of those runs that everything goes right, where you ski the steep fresh pow and nail your air and everything is perfect, you know, like nothing's better, you know, flying through the air off a cliff just...
Her şeyin yolunda gittiği, inişlerden biri yaptığınızda taze tozun üzerinden kayarken havanızı yakalarsınız ve herşep mükemmel gidiyorsa, bilirsiniz, bundan daha güzel bir şey yok, bir uçurumdan kendini bırakmak...
What's perfect about miranda out of her gourd'cause she's scared she's nothing without a man.
Miranda'nın, yanında bir erkek olmadan hiçbir şeyi olmayacağından korkmasının neresi mükemmel.
Nothing's perfect.
Hiç bir şey mükemmel değildir.
Nothing's ever perfect.
Hiç bir şey mükemmele yakın değildir.
No, nothing. It's perfect.
Yok, çok güzel.
You know, kids shooting craps in an L.A. Garage pot, and you say nothing's perfect.
Çocuklar Los Angeles'ta garajlarda kumar oynuyor sen hiçbir şey kusursuz değil diyorsun.
Nothing's perfect.
- hiçbir şey mükemmel değil.
Nothing's perfect?
Haydi, David. Bir toplantımız var yine geç kalacağız.
It's nothing weird, for my skills are perfect.
Bu normal. İşimde iyiyimde ondan.
One day she's fine, she's perfect memory of the old Katie, and then the next there's nothing, she's blank.
Bir gün düzeliyor, tıpkı eski Katie gibi mükemmel hafızası oluyor. Ertesi gün ise tersine dönüyor. Hatırlayamıyor.
But? Nothing's ever perfect with you, Quinn.
Senin için hiçbir şey mükemmel değildir, Quinn.
With Jury's stable... shit. Nothing but young, tight, perfect pussy.
Jury'nin o harika tamamen genç sıkı kadınlarıyla.
I know nothing's ever perfect, but I just thought that my marriage was the one thing that I didn't have to manage.
Her şey elbette mükemmel olmaz ama evliliğim, idare etme ihtiyacı duymadığım tek şeydi.
I mean, there's nothing more perfect than a picnic at Thυnderhead.
Thunderhead'de bir piknikten daha harika bir şey yoktur bence.
No, nothing's perfect.
Hayır, hiçbir şey mükemmel değil.
Yeah, well, nothing's perfect.
Evet ama hiçbir şey mükemmel değildir.
It's better than nothing, but it's still not perfect.
Hiçbir şey yapmamaktan iyidir fakat mükemmel değil.
Nothing's been perfect in my family for a long time.
Ailemde uzun zamandır hiçbir şey mükemmel olmadı.
Pull off a perfect heist... it's all about the opposite of nothing.
Mükemmel bir soygun, tam olarak hiçbir şeyin zıttıdır.
Nothing's ever perfect, you know?
Hiçbir şey mükemmel değildir.
perfecto 44
perfect 4495
perfectly 231
perfection 66
perfect match 27
perfect fit 27
perfect timing 287
perfectly normal 30
perfectly fine 32
perfectly all right 21
perfect 4495
perfectly 231
perfection 66
perfect match 27
perfect fit 27
perfect timing 287
perfectly normal 30
perfectly fine 32
perfectly all right 21
perfectly safe 17
nothing 25771
nothin 482
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing 25771
nothin 482
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77