Only this time traducir turco
1,731 traducción paralela
Just like that French skunk does with the girl cat, only this time the girl cat's not trying to get away.
Tıpkı o Fransız kocakarının kediye yaptığı gibi fakat bu sefer kedi kaçmaya çalışmıyor.
Only this time he cut off the earlobe.
Yalnızca bu kez kulak memesini de kesmiş.
Only this time, where's Michael?
Ama bu kez Michael nerede olacak?
Only this time, he didn't scare the hell out of us.
Ama bu sefer, ödümüz bokumuza karışmıyordu.
We do the exact same thing we did at the ball, only this time, we walk away with a big, fat check.
Düşünsene. Davet için yaptığımız şeylerin aynısını yapacağız ama bu sefer büyük güzel bir çek alacağız.
Only this time, with a few adjustments.
Ama bu kez bir iki değişiklik yaptık.
A couple of weeks later you're saying the same thing, only this time it's to someone else.
Birkaç hafta sonra aynı şeyi bir başkasına söylüyorsun. Bahanen nedir?
How early they close, it's only this time.
Erken kapatıyor olmalılar... Neredeyse akşam oldu.
Only this time for once my mother and I agreed.
Yalnızca bir kereliğine annemle aynı fikire sahip olduk.
Only this time I challenged him a little.
Bu sefer biraz meydan okudum.
Only this time, the victim survived.
Yalnız bu defa kurban canlı kurtuldu.
Only this time it's because of us.
Tek farkla, bu kez bizim yüzümüzden oluyor.
Only this time, he didn't rely on his fists.
Ama bu sefer, yumruklarına güvenmedi.
fifty ; but only this time
Elli ama bu seferlik böyle.
Say that again... only this time use a Russian accent.
Tekrar söyle. Sadece, bu sefer Rus aksanıyla söyle.
Only this time, at breakneck speeds, so quickly that most species won't have a chance to adapt and survive.
Yalnız bu sefer bunu o kadar inanılmaz bir hızla yapıyoruz ki türlerin çoğunun uyum sağlama ve hayatta kalma şansı olmayacak.
That there was only one unsub this time?
Bu kez yalnız bir saldırgan olduğunu mu?
Look, this wasn't the only time this happened.
- Bakın bu ilk değil.
This isn't exactly the ideal time to tell them their one and only daughter's marriage is over.
Bu, kızlarının evliliğinin bittiğini söylemek için uygun bir zaman değil.
- This is the only time we have.
- Ancak şimdi yapabiliriz.
Only got two more weeks of this before my time's up.
zamanım dolmadan önce iki haftam var.
Coming back at this time only.
Bu saate kadar nerelerdeydin?
Look, I'm gonna say this one time and one time only.
Bakın, bunu sadece ve sadece bir kere söyleyeceğim.
Look, you have to remember this is probably the only time that all of our closest friends and our family are gonna be all together in the same room.
Dinle, bunun, en yakın arkadaşlarımızın ve ailemizin aynı odada bulunacağı yegâne zaman olduğunu aklından çıkarma.
Look, you have to remember this is probably the only time that all of our closest friends and our family are going to be all together in the same room.
Dinle, bunun, en yakın arkadaşlarımızın ve ailemizin aynı odada bulunacağı yegâne zaman olduğunu aklından çıkarma.
He really likes... ( coughing ) lt's only a matter of time before we break this family apart for good.
Benden gerçekten hoşlanıyor. Bu aileyi birbirine düşürmemiz an meselesi.
but we will only lose time and this is irritating me do you want me to repeat the question
Ama zaman kaybettirir bu ve benim buna hiç niyetim yok. Sorumu tekrar etmemi ister misin?
Except this time, it's only one voter.
Bu kez farklı olarak, tek bir seçmen var.
- I only planted these this time last year.
- Geçen sene bu zamanlar ekmiştim.
Now, for only one time, let us do this the way I want!
Bir kez olsun bırakın da benim isteğim olsun!
This is your only salvation is not time to delay or hesitation.
Bu senin tek kurtuluşun. Zaman erteleme veya tereddüt zamanı değil.
- It was only done this one time.
Sadece bir kez yapıldı, ki bu iyi birşey.
That's what this tandem system provides for us, instead ofApollo... which only allowed us to go for one or two days at a time... and then come back.
Apollo'da sadece iki gün gidip geri dönmek zorunda kalmıştık.
And then he puts you back together, only it's his way this time.
Ve sonra seni tekrar bir araya getiriyor, ama bu sefer kendi istediği gibi.
However, please accept this one-time only bonus gift.
Ama lütfen bu tek seferlik ekstra ödülü kabul et.
Because only together can we make our short time On this planet mean something.
Çünkü sadece beraber hareket edebilirsek bu gezengendeki kısa hayatlarımız anlam kazanabilir.
But, really, my only free time is the two minutes I get for lunch, so... this is why I don't date.
Ama gerçekten, tek boş zamanım öğlen yemeğine ayırdığım 2 dakika. Bu yüzden kimseyle çıkmıyorum.
After all this time, everything we saw, everything we lost, I have only one thing to say to you.
Onca zaman sonra, tüm gördüklerimiz ve kaybettiklerimizin ardından sana söyleyecek tek bir sözüm var.
And if we go with my goldfish theory, time of death was roughly three days ago. With that said, we can confidently draw the conclusion that not only didn't she die in the fire, but this is not a homicide.
- O halde yangında ölmediği gibi ortada bir cinayet olmadığını da söyleyebiliriz.
At any rate, I believe this is the page that holds the key to their plans, if I can only decode it in time.
Her halükarda bu sayfanın planlarının anahtarı olduğunu sanıyorum. Eğer zamanında çözebilirsem.
And I spent a lot of time thinking hard about that and I wouldnít have published either of those two books if I hadnít come to the conclusion that it was not only, as it were, environmentally safe to proceed this way, but obligatory.
Ve bu konuda çok da düşündüm. Ve bu yolda devam etmenin de bir anlamda ; sadece çevresel açıdan güvenli değil zorunlu da olduğu sonucuna varmasaydım o iki kitabı yayınlatmazdım. Bence bu soruyu sormalısınız, ben soruyorum.
If you're successful with obtaining Scylla, you'll not only avoid jail time you can take pride in knowing you helped dismantle this country's greatest threat to democracy.
Scylla'yı getirirseniz, sadece hapisten kurtulmayacak demokrasimize en büyük tehdidi yok etmeye yardım etmiş olacaksınız.
None of this would have been possible only a short time ago.
Yakın zamanlara kadar bunların hiçbiri mümkün değildi.
This may look like a slaughter but as each heron can swallow only one frog at a time the vast majority will escape to croak ( ßÉßÉ ½ Ð ) another day
Bu bir soykırım gibi görülebilir ancak her balıkçıl bir seferde tek bir kurbağa yutabildiğinden kurbağaların büyük kısmı serenatlarını başka bir güne bırakarak kaçmaktadır.
The only time I've seen this was on an autopsy of a sculler.
Sadece boynacı otopsisinde görmüştüm.
This guy kills my only daughter. And all he gets is a... watch where you're going next time.
Adam tek kızımı öldürüyor ve ona sadece "Bir dahaki sefere önüne bak." deniyor.
I'm sorry ; this is the only time I could get here.
Özür dilerim, ancak şimdi gelebildim.
Okay, I'm only gonna say this one more time.
Tamam, bir kez daha şunu söyleyeceğim.
They're identical twins, and you can only marry one at a time in this state, and I wanted a trophy wife, so, second place it is.
Özdeş ikizler ve bu şehirde sadece biriyle evlenebiliyorsun ve ben de yanımda dursun diye evlenmek istedim, ikinci tercihim yani.
Remember that you only have the time in this monsoon season.
Unutma zamanın sadece bu muson mevsimiyle sınırlı.
Only this one time we didn't get out fast enough'cause we ended up in the middle of an RPG ambush.
Sadece tek bir defa yeterince hızlı olamadık çünkü RPG tuzağına düştük.
only this 33
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
this time 1599
this time tomorrow 41
this time around 22
this time next year 20
this time of year 37
this time of night 20
this time it's different 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
times are tough 45
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
time to eat 55
times are tough 45
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18
times are hard 26
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18
times are hard 26