English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ P ] / Put him in

Put him in traducir turco

4,771 traducción paralela
Then I wrapped his head in a towel and stabbed him in the heart... so he would bleed out, put him in my bathtub and watched him drain.
Sonra kafasını bir havluya sarıp onu kalbinden bıçakladım böylece kanaması başladı, sonra da onu küvete koyup, ölüşünü izledim.
Then I put him in an oil tank... with laundry detergent and lye and sealed it back up.
Sonra da onu bir yağ tankına koyup üzerine çamaşır deterjanı ve sudkostik çözelti boşaltıp üzerini mühürledik.
Well... I wish I could put him in one of them homes.
Keşke onu bir bakımevine yatırabilseydim.
Put him in room four.
Oda 4'e koy.
Put him in PC.
Onu PC'e koy.
Put him in the hole.
Delige tikin onu.
Put him in the group?
Gruba sokmam mı?
Put him in the pit.
Çukura koyun. Hadi, herkes yardım etsin.
Then they put him in jail.
O zaman onu hapse atmışlar.
Put him in the bag.
Torbaya koy onu.
Put him in the bag!
Torbaya koy onu!
Couldn't you put him in with one of the...
Onu acaba şu...
Let's put him in the Duke Leopold Suite.
Onu Dük Leopold Suiti'ne yerleştirin.
Put him in the pool, quickly!
Onu havuza atın çabuk!
What if I could put him in front of you?
Ne Senin önünde onu koymak olurdu?
What if I put him in front of you, the man who ruined your life...
Ne Senin önünde onu koyarsanız, Hayatını mahvetti adam...
¶ Put him in the rain till he gets sober ¶ You still don't remember me?
Beni hala hatırlamadın mı?
- Put him in the freezer.
- Onu buzluğa koyun. - Hayır.
They're gonna put him in the incubator?
Doğunca küvöze mi koyacaklar?
THEY PUT HIM IN A CARDBOARD BOX.
Karton bir kutuya koydular onu.
They put him in a cape, too?
Ona da mı pelerin giydirdiler? İnanamıyorum.
This scared, skinny kid... cursing himself because he couldn't get his scales right. I saw a drive in him. And I put him in Studio Band.
O korkak ve cılız çocukta gamları doğru basamadığı için kendine lanet okuyan çocukta bir ışık görmüştüm ve onu Stüdyo Orkestrası'na aldım.
You take that aardvark, you put him in a dark room.
Karınca yiyeni götürüp, karanlık bir odaya koyuyorsun.
Put him in the hospital for a week!
Bir hafta hastanede kaldı.
Put him in custody!
Göz altına alın!
Put him in the hospital, King!
Hastanelik et, King!
- Put him in the hospital, King!
- Hastanelik et onu, King!
- Put him in the hospital, King!
- Hastanelik et, King!
Put him in the hospital, King!
Hastanelik et onu, King!
Some big client was in town, and he was put in charge of showing him a good time.
Önemli bir müşterisi şehirdeydi ve ona iyi bir zaman geçirtmesi gerekiyordu.
Put him back in his cell.
Hucresine geri koyun.
I'll put him back in the pen.
Onu geri kafese koyacağım.
So I sit down next to him, I put my hat out and I start singing in my best Scottish brogue.
Yanına oturdum, şapkamı yere koydum ve İskoç aksanıyla şarkı söylemeye başladım.
She kicked him so hard in the knee, she put him on crutches.
Dizine çok kötü tekme atmış, çocuğu koltuk değneğine mahkum etmiş.
Tell him to put in his report she attacked a uniformed police officer.
Söyleyin görevi başındaki polis memuruna saldırı olarak raporlara geçsin olayı.
Put him in with the collaborat...
Onu işbirlikçilerden biri olarak yerleştiremez misin?
And we put a bullet in him to protect your life!
Biz de senin canını korumak için onu öldürdük!
Put him back in his spot.
Onu kafesine geri koy.
He was afraid that if they heard the words "brain tumor," they would put in a substitute for him, and that would be the end.
Beyninde tümör olduğu duyulursa yerine yedek birini koyacaklarından korkuyordu.
Did you tell him you were going to track him down and put a bullet in his eye?
Tony'e onu bulacağını ve kafasına sıkacağını mı söyledin?
Well, yeah, you know how busy it gets there at lunch, and one of my guys was out, so it really put me in this tough situation because, you know, I was depending on him.
Öğlen ne kadar kalabalık olduğunu biliyorsun ve benimkilerden biri de dışarıdaydı çok zor duruma düştüm, çünkü ona güveniyordum.
He knew it was unsafe. But you made him. You put us in danger.
Theo güvenli olmadığını biliyordu ama yapacağını yapıp bizi tehlikeye attın.
You let him put that revolting thing in you.
O iğrenç şeyi içine sokmasına izin verdin.
You said you put three arrows in him. I did.
- Üç ok sapladığını söyledin.
If you somehow managed to put a child in her first, she'd murder him, too, long before he drew his first breath.
Olur da bir şekilde onu hamile bırakırsan daha ilk nefesini almadan, çocuğunu da öldürür.
Pardon me for saying, father, But someone should have put a bullet in him a long time ago.
Bunu söylediğim için kusuruma bakmayın, peder ama biri uzun zaman önce kafasına kurşunu sıkmalıydı.
At Easter, five years ago, he told us the French had come to kill him and put his son in his place.
5 yıl önce Paskalyada Fransızların onu öldürmeye geldiğini söyledi ve oğlunu mekânına yerleştirdi.
John : Put another one in him.
Biri daha var.
Lindsay, put together a description of the guy who answered the door, see if you can find him in any of our databases.
Lindsay, Bu adamın tasvirini bulmaya. kaapıda cevap verenin, eğer onu bulabilirsen herhangi bir veritabaınımızda, bana söyle.
I loaned him 500 bucks for an above-ground pool he put in two years ago.
Yerüstü havuzu için ona 500 dolara vermiştim. 2 yıl önce taktı.
I had to take him into our confidence in order to convince him not to put soldiers on the street.
Sokaklara asker koymamasına ikna etmek için onu da sırrımıza dâhil etmek zorunda kaldım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]