Same to you traducir turco
8,487 traducción paralela
I did. A-and I do the same to you.
Ve aynısını size de sunuyorum.
She poisoned the ear of that young seamstress, and now she's doing the same to you.
Genç terzinin aklını zehirlemişti ve şimdi aynı şeyi sana yapıyor.
♪ this can't possibly sound the same to you ♪
Bunu bu şekilde duyuyor olamazsın.
I'm not the same man you once had reason to hate.
Bir zamanlar nefret etmek için sebebinin olduğu aynı adam değilim ben.
He knows who I am. I'm not the same man you once had reason to hate.
- Bir zamanlar nefret etmek için sebebinin olduğu adam değilim ben.
I had to do the same thing when you popped out of a cave.
Sen mezardan çıktığında da ben aynı durumdaydım.
Well, I'd like to take the credit, but all of you would have done the same.
Eh tüm övgüyü almak hoşuma giderdi ama siz de aynı şeyi yapardınız.
If you're gonna get under someone to get over someone, I'm gonna do the same thing.
Birini aşmak için başkasının altına gireceksen ben de aynısını yapacağım.
But I know what he does to you, and I know he'll always be the same.
Ama sendeki etkisini biliyorum ve hiç değişmeyeceğini de.
Has it occurred to you that maybe I'm not the same?
Belki ben değişmişimdir?
We're all in the same boat, and you're as much to blame as the rest of us.
Hepimiz aynı bokun içindeyiz ve sen de herhangi birimiz kadar suçlusun.
You'll be contagious for five to eight days, during which time, it is imperative that you pass it on to as many people as possible, who will then have five to eight days to do the same, and so on.
Bulaşıcılık 5 ile 8 gün arasında olacak. Bu süre içinde tedaviyi mümkün olduğunca fazla insana bulaştırmanız çok önemli. Sonra o insanların da aynı işlem için 5 ila 8 günleri olacak ve böyle devam edecek.
- To the same lecture that you're going to.
- Sizinle aynı derse gireceğim.
That same beast you decry is what will always give me the edge. For I'm willing to do what you are not.
Şu an kötülediğin o canavar istemediğin şeyleri yapmam için bana daima avantaj sağlamıştır.
I'm starting to believe that m-my attraction to you is based on the symmetry of your face, which is a vestigial affectation from cavemen. Same.
- Aynen.
Whenever I come to you with a problem, you always do the same classic Kester thing - you throw it straight back.
Ne zaman sana bir problemle gelsem her zaman klasik Kester hareketini yapıyorsun. Hemen yansıtıyorsun.
I didn't know you had to brush it at the same time.
Aynı anda taraman gerektiğini de bilmiyordum.
We're the same height, we sound the same, we'd have the same skin tone if you ever learn to moisturize.
Boylarımız aynı ve, sesimizde aynı sayılır, Aynı cilt tonunu da tutturabilirsek.
Whether you want to believe it or not, I feel the same way.
İnansanız da, inanmasanız da ben de aynı şeyleri hissediyorum.
You have three mini-fridges plugged in to the same outlet.
Aynı fişe takılmış üç tane mini buzdolabın var.
Turning you back to your old self is the primary objective, but it is vital that we're able to do the same with all the other zombies we believe are out there.
Seni eskisi gibi yapmak ana amacımız zaten ama dışarıda olduğunu bildiğimiz tüm zombiler için bunu yapabilmek hayati önem taşıyor.
So, the history of my vocation and my avocations and, you know, my growing up are all the same, and it's very hard to separate one from the other.
Mesleğimin ve uğraşlarımın geçmişiyle yetişkin biri olma geçmişim hep aynıdır. Biri diğerinden ayırmak çok zordur.
Oh, and by the way, matey boy, you want to...? In the same car, it turns out that the Aussie has just beaten the Brit, it's the Ashes all over again.
Oh, bu arada, sen, şey yapmak ister misin...? Aynı arabada, sonuç olarak
We're on the same team, and you lied to me.
Seninle aynı taraftayız ve sen bana yalan söyledin.
But, you know, I just... I-I spend... I spend all day trying to convince manly men like yourself that... that, you know, they should deal with their emotions, and I just don't want to do the same thing on my free time.
Ama bilirsin ben, bütün günümü... senin gibi sert erkekleri... duygularını idare etmeleri için ikna etmeye çalışıyorum.
Will Balint died this morning in the mud, the same morning that you came to work late covered in mud.
Will Balint bu sabah çamurda öldü... senin işe çamur içinde geç geldiğinle aynı sabah.
Donna, you of all people should understand by now that to me they're the same thing.
Donna, herkesten once senin anlaman lazım ki, benim icin ikisi aynı seyler.
I gathered us all here to make sure everybody's on the same level. You better be straight up with us from now on or we might have to make a change.
Hepimizin aynı durumda olduğundan emin olmak için sizleri buraya topladım.
I chose in the moment to live honestly, and if you don't feel the same way yet, I'm okay with it.
Ben o anda dürüst yaşamayı seçtim. ... fakat sen henüz benim gibi hissetmiyorsan, onu da anlayışla karşılarım.
You do the exact same thing, and it'll never have a chance to reset... - Once we do the first one. Ready?
Sen de aynısını yapacaksın böylece tuzağa düşme ihtimali olmayacak.
I think it very important you do the same... for the battle to come.
Bence önündeki savaş için sen de öyl yapmalısın.
- Four. - You must use the same machine to return.
- Geri dönmek için aynı makineyi kullanmalı...
I run to the doctor every two seconds in the vain hope that I can control my fate ; and you never go to the doctor so that you can live in denial. But in the end, aren't we both afraid of the same thing?
Ben her iki saniyede bir doktora kaderimi kontrol edebilmek umudu ile giderken sen ise hasta olma ihtimalini görmezden gelmek için hiç doktora gitmiyorsun ama sonuçta ikimiz de aynı şeyden korkuyoruz
Just so you know, if you change your mind and come back to me, it's not gonna be the same conversation.
Bil diye söylüyorum, eğer fikrini değiştirir ve bana dönersen aynı konuşmayı yapmayacağız.
And the same way I know you are a good person, I can tell you that man is rotten to the core.
Bu sayede senin de iyi bir insan olduğunu biliyorum o adam hücrelerine kadar pas tutmuş biri.
The reason I knew to look for someone that you cared about was that Forstman did the same thing to me.
Önem verdiğin kişiyi bulmaya çalışmamın tek sebebi Forstman'ın aynısını bana da yapması.
Abdul was taken by the same men who tried to grab you.
Seni kaçırmaya çalışan adamlar Abdul'ü kaçırdılar.
- Same to you.
- Size de.
Maybe we can't use the wedding to launch your senate campaign, but your public support of your broken-hearted gay bestie will endear you to the northern Virginia liberals all the same.
Belki. Senato kampanyamızı başlatmak için düğünü kullanamayız. ama kalbi kırılmış bu gay çift için halk desteği Kuzey Virginia'daki özgürlükçülerin sizi sevmelerini sağlayacaktır.
It's the same as when you took him to the Dodgers game and you brought him back with that Dodgers cap.
Onu Dodgers maçına götürdüğünde Dodgers şapkası taktırıp getirmen gibi.
When you and I come back to the country, we have to wait in separate lines like we're not even in the same family.
Ülkeye döndüğümüz zaman, sanki aynı aileden değilmişiz gibi farklı kuyruklarda bekliyoruz.
So you used the same Blockstock 3-D printer to make your gun as Carsten Pope did?
Silahı yapmak için Pope'un kullandığı Blockstock marka yazıcıyı mı kullandınız?
However, my master only thinks it's fair to extract the same promise from each of you should he succeed.
Ancak üstadım büyüyü yapması karşılığında her birinizden aynı sözü almanın adil olacağını düşünüyor.
I get it, you can't refurbish every room at the same time, but how about trying to start with hiring some hot waitstaff?
Bütün odaları aynı anda yenileyemiyorsun onu anladım ama daha seksi çalışanlar almaya başla bari.
Can you promise the same to me?
Sen de bana aynısını söz verir misin?
Because you always send us to the same cheesy haunted houses.
- Niye ki? Çünkü bizi her seferinde aynı, ucuz korku evine gönderiyorsun.
I don't know, but... but I know that Kyle would want me to live, to try and find happiness, and I'm sure that Luke would want the same for you.
Bilmiyorum, ama Kyle'ın yaşamamı isteyeceğini mutluluğu bulmamı isteyeceğini biliyorum ve eminim Luke da senin için aynısını isterdi.
You've got to keep the ghosts going on the same route they're on now.
Hayaletleri şu anda gittikleri güzergâhta tutmalısın.
You're here for the very same reason that my late brother was, and that is to hurt Nolan with that flash drive.
Rahmetli kardeşimle tam olarak aynı sebepten buradasın, ve bu sebep de şu flash disk ile Nolan'a zarar vermek.
My job is to want the same things you want.
Benim işim senin isteklerine uymak.
These are the same people you say you invited to your house, Eric.
Bunlar evine davet ettiğini söylediğin insanlar, Eric.
to you too 24
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your left 71
to your place 20
to your mother 18
to your family 22
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your left 71
to your place 20
to your mother 18
to your family 22
to your right 61
to your father 32
to yourself 36
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
to your father 32
to yourself 36
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you will be 199
you got this 563
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you okay 9168
you're cute 195
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
yours 1007
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63
your own 34
your hat 64
you know that 5741
you tell 24
youn 21
younger 104
you're welcome 5601
you are 6060
you got a pen 63