English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / She can't breathe

She can't breathe traducir turco

134 traducción paralela
He's holding her so close I don't see how she can breathe.
Nasıl da sıkı tutuyor kızı, nefes alamayacak.
There are rumors which you can't breathe to Martha for she foams at the mouth that the Old Man, her father is over two hundred years old.
Kimi dedikodular var. Bundan ince bir alay var ama, bunu anlayacak kadar sarhoş değilim.
She can't breathe My...
- Nefes alamıyor.
- She can't breathe. She can't breathe.
- Nefes alamıyor.
She can't breathe!
Nefes alamıyor!
She can't breathe properly.
Doğru dürüst nefes alamıyor.
She can't breathe. That's it.
Nefes alamıyor.
She can't breathe.
Nefes alamıyor.
She can't breathe the atmosphere in here.
Buradaki atmosferde nefes alamaz.
Let go, she can't breathe!
- Bırak onu! Nefes alamıyor!
- She can't breathe!
Nefes alamıyor!
She can't breathe!
Nefes alamiyor!
He can't even breathe, and she's popping pills.
Adam nefes alamıyor, kadın hap içiyor.
Look, she can't breathe.
Bak, nefes alamıyor.
She can't breathe!
Nefes alamıyor.
Then I get up... and there's my mother, may she rest in peace... seated in a chair with a plastic bag over her head... and she can't breathe.
Sonra kalkıyor... ve annemi, huzur içinde yatsın,... bir sandalyede kafasına bir poşet geçirilmiş halde otururken görüyorum. Nefes alamıyor.
- She can't breathe.
- Nefes alamıyor.
She can't breathe without it.
Bu olmadan nefes alamaz.
And why can't she breathe?
Peki neden nefes alamıyor?
She has this rare disease that makes you gag and you can't breathe and then you die.
Nefes alamıyor ve ölebilir.
She can't breathe.
Nefes alamıyormuş.
She can't breathe.
Neyin var canım?
She has a mother who's been confined to the hospital for the last two years despite the fact that she can't see, can't hear, can't eat and can't even breathe on her own.
Son iki yıldır hastaneye hapsedilmiş bir anne. Umutsuz bir gerçekki o göremez, duyamaz, yiyemez. Kendi kendine nefes bile alamaz.
Now she's taking out her pen. I - I can't breathe.
Defterini çıkarıyor.
Get away, she can't breathe!
Açilun, nefesini darladunuz! Oy Altunnn...
- She can't breathe!
- Nefes alamıyor!
Down. She can't breathe if she's down.
Yatırın.
She can't breathe!
Bir ambulans yola çıktı.
I told you, she can't breathe!
Nefes alamadığını söyledim. - Ambulans 3 dakika ötede.
Greta! She can't breathe.
Nefes alamıyor.
She really can't breathe.
Gerçekten nefes alamıyor.
So she can't breathe?
Yani nefes alamıyor mu?
Worse. She can't breathe on her own.
Kötüleşiyor.
She can't breathe.
- Nefes alamıyor!
There's something wrong with Eunyoung, She can't seem to breathe,
Eunyoung'ın bir sorunu var. Nefes alamıyormuş gibi görünüyor.
She couldn't breathe, stumbled out of the park into the street, and then... this is where she died.
Nefes alamadı. Tökezleyerek parktan çıktı, caddeye adımını attı ve hemen orada can verdi.
Lungs are working, but she still can't breathe.
Akciğerler çalışıyor ama buna rağmen nefes alamıyor.
She can't breathe, what should we do?
Nefes alamıyor, ne yapacağız?
I don't think she can breathe.
Nefes alabileceğini sanmıyorum.
She can't breathe because of the dust.
Tozdan nefes alamıyor.
- She can't breathe, Maurice!
- Nefes alamıyor Maurice.
- She can't breathe.
- Nabız oksimetrisi kaç? - 4 litrede 92.
What's wrong? I operated on a pregnant woman earlier tonight, now she can't breathe.
Bu gece hamile bir kadını ameliyat ettim.
Now she can't breathe, you're telling me there's something wrong with the baby?
Karımın durumu iyiydi. Durumu iyiydi. Durumu iyi değildi.
- She--she can't breathe!
Nefes alamıyor!
I can put her on a ventilator,'cause she'll no longer be able to breathe on her own, but even with all of that, she's going to die. And the last person who will have had her hands on her, who will have been able to touch her, well, it's gonna be me or--ora nurse. Or it could be you...'cause you don't want to miss this.
Onu solunum cihazına bağlayabilirim çünkü kendi başına nefes alamamaya başlayacak fakat tüm bunları yapsam bile o ölecek ve sarıldığı son insan ona dokunabilen son insan ben ya da bir hemşire olabilir veya sen olabilirsin.
Because she can't breathe on her own.
Çünkü kendi kendine nefes alamıyor.
she can't breathe. - Oh, it's okay.
Nefes alamıyor.
She can't breathe.
Annem, nefes alamıyor.
It's my mom.. - She can't breathe.
Annem annem nefes alamıyor.
But then you see this girl with this hand knocking herself in the head for being such a fool, crying so hard she can't mostly breathe and all that business like that.
Ama bu kızı elindeki kafasına vururken görseydin, ağlamaktan zor nefes alırken ve bütün bu işi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]