English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / The facts

The facts traducir turco

3,886 traducción paralela
No matter who has fictionalized the facts they do not want anyone talking about Dyatlov.
Kurgusal olması önemli değildi. Hiç kimse Dyatlov hakkında konuşsun istemediler.
Well, here are the facts.
İşte gerçekler.
The Court is thoroughly aware of the facts of this case.
Mahkeme bu davanın gerekçelerini biliyor.
Mr. Nimmer, we agreed, it is not necessary "Fuck the Draft." to dwell on the facts.
Bay Nimmer, vakit kaybetmeye gerek yok.
As I see it, I can't make a final judgment until all the facts are in, until all the arguments have been analyzed.
Ben tüm gerekçeler dâhil olmadan nihai bir hüküm veremiyorum. Bütün argümanlar analiz edilene kadar.
Let me put to you the facts.
- Gerçekleri önüne sereyim.
And once the facts are established, we can all go home, can't we?
Ve gerçekler ortaya çıkar çıkmaz, hepimiz evlerimize gidebiliriz, değil mi?
We're just establishing the facts.
Sadece gerçeği bulmaya çalışıyoruz.
Which it would be, if all the facts were to be revealed.
Eğer tüm gerçekler açıklanırsa.
Well, let's look at the facts.
- Peki, bildiklerimize bir bakalım.
The facts.
Gerçekler.
If we consider the facts in isolation, without causal links, we may infer that an act can trigger infinite number of...
Şayet gerçekleri teker teker ele alacak olursak ve birbirleriyle bağlantı kurmazsak, herhangi bir eylemin sonsuz sayıda başka eylemi tetikliyeceğini...
Are you aware of the facts of April 23rd of this year that took the life of Valeria di Natale?
Bu yılın Nisan ayının 23'ünde Valeria di Natale'nin ölümüne neden olan olaydan haberiniz var mı?
Those are the facts.
Bunlar gerçekler.
And it's my duty to publish the facts.
Gerçekleri yayınlamakta benim görevim.
Some people would be ignorant on the facts.
Bahsettiğin o bazı insanlar tüm gerçeklerden haberdar değil demek ki.
You start with what you know, present the facts that you have at your disposal..... and then you take it from there.
Bildiklerinle başlarsın, emrinde olan mevcut gerçeklerle... Sonra da onu oradan çıkarırsın.
I know that at this point you'll confess to everything I tell you to... so let's just stick to the facts.
Ancak bu koşullarda sana soracağım herşeyi itiraf edeceğini çok iyi biliyorum. O nedenle gerçeklere odaklanalım.
And you may never remember the battles I told you about, the facts, the dates, the... the wars, but maybe by my quitting today, you will remember to be your best self.
Size anlattığım muharebeleri ileride hiç hatırlamayabilirsiniz ya da yaşanan olayları, tarihleri, savaşları ama belki bugün işi bırakıyor olmam sayesinde elinizden gelenin en iyisini yapmayı hatırlarsınız.
Awake to the facts of life.
Hayatın gerçekleri uyanıktır.
They don't have all the facts.
- Ama bilmedikleri bir şey vardı.
Then shall I ask my Sergeant to return her, so I may remind you both of the facts here?
O zaman çavuşuma buradaki gerçekleri her ikinizi de anlatabilmem için o kadını geri getirmesini söylemeliyim.
But in spite of the facts, many people do believe.
Ama gerçeğin aksine, bir çok insan onlara inanırlar.
Why don't we, uh, skip all the ominous threats and macho bullshit, stick to the facts?
Bu isabetsiz tehditleri ve maço saçmalığını geçip gerçeklere odaklansak?
You need to get the facts straight.
Gerçekleri doğru anlamalısın.
The facts are : The victim's blood was on his clothes.
Kurbanın kanı giysilerinde bulunmuş.
Stick to the facts.
Gerçeklere bağlı kal.
Start with the facts.
Gerçeklerden başlayın.
this is about the facts.
gerçeklerle alakalı.
Let's go over the facts.
En gerçekler üzerinden gidelim.
The doctor is just trying to get all of the facts, Francis.
Doktor tüm yaşananları öğrenmeye çalışıyor Francis.
Look, I'm sorry, these are the facts.
Üzgünüm, bunlar gerçekler.
I stood face to face and fought off an attack, and I know that you want all of the facts.
Karşısında durdum ve mücadele ettim tüm gerçekleri istediğini biliyorum.
Details are sketchy at the moment, so keep assumptions to a minimum, and here are the facts as we know them.
Detaylar şu an net değil. Varsayımları en düşük seviyede tutalım yani. Onlar hakkında bildiğimiz şeyler de şunlar...
But I'm glad you're here to see this, because you'll understand the facts more than anybody.
Ama senin göreceğine memnunum, böylece gerçekleri herkesten iyi anlayacaksın. 1951...
Because I make sure I have all the facts before I act.
Çünkü ben her şeyi öğrenmeden harekete geçmem.
You look at the facts, Emily!
Gerçeklere bakacaksın Emily!
Stick to the facts, take lots of pictures, and don't get discouraged.
Gerçeklerden ayrılma, bir sürü fotoğraf çek ve cesaretini kaybetme.
But he will have the facts.
Ama gerçekleri bilecek.
You know, Angie, all I'm saying, maybe it's time we start embracing the facts and not rejecting the obvious.
Angie, demek istediğim,... belki de aşikar olanı reddetmek yerine gerçeklerle yüzleşmenin vakti gelmiştir.
You're the one that needs to face facts, pal.
Gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyacın var, ahbap.
At Mr. Chief Justice's suggestion, I certainly will keep very brief the statement of facts.
Başkanın önerisiyle... gerekçeleri özellikle kısa tutacağım.
On February 16, 1966, my client wrote a letter to his local draft board alleging facts which he claimed entitled him according to the law to conscientious objector status.
16 Şubat 1966'da... müvekkilim askerlik şubesine bir mektup yazdı. Beyan ettiği gerçeklerin kendisini yasaya göre... harp aleyhtarlığı statüsüne taşıdığını iddia etti.
The clear facts.
Net bilgilerle.
Don't cloud the issues with facts?
Sapla samanı karıştırma şimdi.
No, proving the certainty of facts is the goal of the judge, not his tool.
Hayır, gerçeklerin doğruluğunu kanıtlamak yargıcın hedefidir, aracı değil.
But... the word "trust" implies a lack of factual evidence to support itself... no facts to back it up.
Fakat "güven" kelimesi kendisini destekleyecek olgusal kanıttan yoksundur. Kendisini destekleyecek bir hakikat yok.
The hard facts are that 50 years of non-violence had brought the African people nothing but more and more repressive legislation and fewer and fewer rights.
Acı gerçek şu ki, 50 yıllık pasif direniş Afrika halkına hiçbir şey kazandırmadı aksine daha fazla baskıcı kanunlar ve daha az haklar getirdi.
Okay, I may have dressed up a few facts, omitted a few unpleasant details but in the main, I mean, my feelings, my ideas, my humor -
Tanrım.Tamam, bazı gerçekleri kabullenmeliyim, birkaç tatsız ayrıntıları ihmal fakat öncelikle, yani, hislerim, fikirlerim, espirim -
♪ Stop the track, let me state facts ♪
* Dur orada, gerçekleri bildireyim sana *
The facts remain that in the last 48 hours,
48 saat içinde şunlar oldu :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]