The opposite traducir turco
4,925 traducción paralela
Like... like the opposite of... of magicians.
Sihirbazların tam tersi gibi.
You see, this one - you'll notice a photograph of it in that book - is covering up that painting on the opposite page.
Görüyor musun, bu resim, kitabın arasında bir fotoğrafı var, öbür sayfadaki resmi gizliyor.
No! He ordered the opposite.
Tam zıttını emretti!
It was the opposite.
Tam tersi.
This is the opposite of flirting.
Bu flört etmenin tam tersi.
Have you ever done the opposite?
Hic tersini yapmismiydin?
Quite the opposite, in fact.
Aslında tam aksine.
What I do now is the opposite.
Bu yaptığımda onun tam tersi.
Just the opposite.
Tam tersi.
I'm a bird of the opposite sex who's interested in mating!
Ben karşı cinsten ve çiftleşmeye istekli olan bir kuşum.
I'm swearing off the opposite sex.
Karşı cinsten tövbe ettim.
Let's do the opposite.
Tam tersini yapalım.
Tae and Vee, you cover me from the opposite ridge.
Tae Vee, Siz beni karşı taraftan koruyacaksınız.
- the opposite. - Mm.
Ben ona pes etmesini söylemiyorum.
No, the opposite.
- Hayır, tam tersi.
It could be the opposite of water under the bridge.
"Köprünün altından çok sular aktı" nın zıttı olabilir.
It's not fun, but it's better than the opposite, you know?
Hiç eğlenceli değil ama aksinden daha iyi, biliyor musun?
Two statements which mean the opposite.
Birbirinin zıttı iki ifade.
We should just take last year's route, which is in the opposite direction!
Ters yönde olan geçen yılın rotasını izlemeliyiz!
Hey kid, why are all the others going in the opposite direction?
Hey çocuk, diğerleri neden farklı yönde gidiyorlar?
Not only did I not get the sensation of slowing down, I got the opposite.
Sadece yavaşlama hissi alamamaktan daha da fazlası var. Tam tersini hissettim.
Telling Thea the truth won't make her safer, just the opposite.
Thea'ya gerçeği söylemek onun hayatını daha güvenli yapmayacak. Tam aksi olacak.
Nick, you can't just tell Abby to do something,'cause she'll do the opposite.
Nick, Abby'ye bir şey yapmasını söyleyemezsin çünkü gider tersini yapar.
It's the opposite, actually.
Aslında tam tersi.
Sexually. it's the opposite of jealousy.
Cinsel açıdan, kıskançlığın zıttıdır.
It sounds like it's the opposite of normal.
Bana normalliğin zıttı gibi geldi.
I get the demons whispering into my ears, but today it was the opposite, things were more clear now than they'd ever been.
Ama bugün tam tersi her şey eskisinden daha netti.
This is the opposite of cheering me up!
Şu an beni mutlu etmemenin zıttını yapıyorsun!
Ha! The opposite.
Tam tersi!
Ryan, we got NYPD and a SWAT team approaching from the opposite side.
Ryan, karşı taraftan NYPD ve SWAT takımı yaklaşıyor.
Max, just do the opposite of everything you would normally do.
Zaten yapıyorum. Halen buradayım!
Looking out, Jimmy sees a figure standing in the parking lot opposite his house.
Dışarı bakmış, evlerinin karşısındaki otoparkta bir suretin durduğunu görmüş.
No, my dear Cheetah, the exact opposite.
Hayır sevgili Çita, tam tersini yapıyoruz.
I looked at the address, I saw that she lived opposite the cemetery.
Adresine baktım, mezarlığın karşısında oturduğunu gördüm.
I think that's the exact opposite of what she wanted us to do.
Bence bizden yapmamızı istediğinin tam aksi oluyor bu.
Quite the opposite, my friend.
Tam tersine sevgili dostum.
In fact, you told us the exact opposite.
Aslında tam aksini söylemiştin.
We encountered one another a final time... old friends, now on opposite sides of the battle.
Birbirimizle eski dostlar olarak son bir kez karşılaştık. Artık savaşın farklı taraflarındaydık.
It's at right angles to the trajectory of the setting sun, opposite the North Star.
Batan güneşin yönünün sağ açısına doğru. Kuzey Yıldızının tersine.
Maybe if you knew me for longer than a day, you'd know that that is actually the exact opposite of what I should do.
Beni daha çok tanısaydınız aslında yapmam gerekenin bunun tam tersi olduğunu bilirdiniz.
I think we do the exact opposite.
- Bence tam tersini yapmalıyız.
Hey, I have the exact opposite problem.
- Benim sorunumda tam tersi.
I have clearly done the very opposite.
Ama belli ki tam tersini yaptım.
Okay, so, if all that stuff happened to us, then we are... the tree people growing in opposite directions and - -
Tüm bu şeyler başımıza geldiyse ve biz sonrasında zıt yönde büyüyen ağaçlarsak...
all realities of life for residents living right opposite the local government building but it seems that the window in the governor's office faces the other way.
Hükümet binasının hemen karşısındaki bölge sakinleri bu koşullarda yaşıyor. Ama belli ki, Valilik Makamı'nın penceresi başka bir tarafa bakıyor.
The reflection's his opposite.
Yansıması onun tam zıttı.
You are the complete opposite of Axl.
Axl'ın tam tersisin.
Yeah, listen, we've been on opposite schedules for weeks, so if we don't take the time to sit down and eat a meal together and remember why we chose to be married [inhales sharply] we will kill each other.
- Haftalardır programımız bir türlü uymadı. Beraber yemek yiyecek ve neden evlendiğimizi hatırlayacak vakit bulamadık. Birbirimizi öldüreceğiz.
Oh, opposite of the berkshires.
- Berkshire'ın tam tersi.
It's like he's the exact opposite of me.
Benim tam zıttım gibi.
my exit was the very opposite of professional.
gidişim profesyonelcenin tam zıddıydı.
opposite 37
opposites attract 24
the one that 19
the one and only 111
the odyssey 21
the other half 29
the other night 242
the others 231
the other me 18
the one that got away 33
opposites attract 24
the one that 19
the one and only 111
the odyssey 21
the other half 29
the other night 242
the others 231
the other me 18
the one that got away 33
the old 139
the other woman 16
the other guy 58
the other way around 24
the old days 17
the one 287
the only way 33
the other one 318
the office 84
the one i told you about 27
the other woman 16
the other guy 58
the other way around 24
the old days 17
the one 287
the only way 33
the other one 318
the office 84
the one i told you about 27
the other day 439
the old woman 18
the other side 74
the other way 103
the old one 21
the other thing 93
the only thing 56
the ocean 80
the other two 35
the other 237
the old woman 18
the other side 74
the other way 103
the old one 21
the other thing 93
the only thing 56
the ocean 80
the other two 35
the other 237