The older you get traducir turco
155 traducción paralela
I declare to goodness, the older you get, the sillier you act.
Yemin ederim ki, yaşlandıkça sersemleşiyorsun.
The older you get, the dirtier your mind gets!
Yaşlandıkça daha da kötü oluyorsun.
The older you get, the better you can appreciate how truly lovely women are.
Olgunlaştıkça, nasıl bir kadın tahayyül ettiğini daha iyi anlayacaksın.
The thing I like about you Link, the older you get the sweeter you get, too Ohhh.
Tek hoşlandığım yanın Link, yaşlandıkça daha da tatlı oluyorsun.
The older you get, the quicker your temper when will you change?
Yaşladıkça aksileşiyorsun Neden böyle ketum davranıyorsun?
The older you get you say, "Jesus, how much I got?"
Yaşlandıkça da kendi kendine : 35 yıl ömrüm kaldı diyor.
The older you get, time goes...
Yaş kemale erdikçe, zaman geç... Hayır.
But, of course, the older you get, the more nervous you get.
Ama elbette ne kadar yaşlanırsanız o kadar gergin oluyorsunuz.
"The older you get, the worse things are."
"yaşlandıkça işler sarpa sarar."
The older you get, the sillier you get.
Yaşlandıkça beter oluyorsun.
And the older you get, the uglier you get.
Sen de yaşlandıkça, çirkinleşiyorsun.
- That's bullshit. - Bullshit? Ed, have you noticed the older you get, the younger your girlfriends get?
- Hiç dikkat ettin mi sen yaşlandıkça, kız arkadaşların gençleşiyor?
The older you get, the more rules they are gonna try to get you to follow.
Büyüdükçe, uyman gereken kural sayısı da artıyor hayatta.
I mean, I, like all women, am becoming less and less attractive... in the eyes of the world, more and more expendable as I grow older... while you, like all men, are considered more desirable and more attractive... the older you get.
Yani, ben, bütün kadınlar gibi gittikçe daha az çekici hale geliyorum..... dünyanın gözünde, yaşlandıkça daha da çok feda edilebilen... sende, tüm erkekler gibi, yaşlandıkça daha kıymetli ve.. .. daha çekici oluyorsun.
The older you get, the more you know about pain.
Ne kadar yaşlanırsan, acı hakkında o kadar çok şey bilirsin.
You know, the older you get, the harder it is to do stuff for your kids.
Yaşlandıkça çocukların için güzel birşey yapmak zorlaşıyor.
Work hard to bridge the gaps in geography and lifestyle, for as the older you get, the more you need the people you knew when you were young.
Coğrafya ve yaşam stili arasındaki farklılıkları kapatmak için çok çalış. Yaşlandıkça, gençliğinde tanıdığın insanlara daha çok ihtiyaç duyacaksın.
But the older you get there's an ache, a pull... something you've got to figure out.
Ama yaşlandıkça insanın içinde çözmesi gereken veya yanıt vermesi gereken bir çağrı oluyor.
Don't you feel like the older you get, the less you really know about anything?
Yaslandikca, her seyden, daha az bildigini hissettigin oldu mu?
The older you get, the stronger.
Yaşlandıkça güçleniyorsun.
The older you get the harder marriage is.
Yaşlandıkça evlenmesi zorlaşan
Which keep getting longer the older you get, whether or not you wear earrings, so you might as well wear them.
Küpe takmasan da yaşlandıkça kulaklar uzuyor. O yüzden taksan da olur yani.
If you wanted anything older you'd have to get outside the solar system.
Daha eski bir şey arıyorsanız, Güneş Sisteminin dışına çıkmanız gerekiyor.
When you get a little older and some of the green wears off of you... you'll learn never to trust anyone with anything.
Biraz yaşlandığın zaman, duyguların aşınıyor. Hiç kimseye güvenmemen gerektiğini öğreniyorsun.
But above that, the important thing that you've proven to the world is that a half a million kids and I call you kids, because I have children that are older than you are a half a million young people can get together and have 3 days of fun and music and have nothing but fun and music.
Ama hepsinden önemlisi, dünyaya ispatladığınız şey, yarım milyon çocuk, sizlere çocuk diyorum, çünkü sizden daha büyük çocuklarım var, bir araya geldiniz ve 3 gün boyunca, burada eğlence ve müzikle dolu bir zaman geçirdiniz.
All you got to do is just make him a little older, get him a little tighter under here, his nose was just bigger, glasses off the...
Yapmanız gereken tek şey, onu biraz yaşlandırmak, şurada alt tarafta onu biraz sıkılaştır, burnu daha büyüktü, gözlük... çıkmış.
How It were both... to get into the army together - you you're older.
Merak ettiğim, sendeki bu boyla aynı ekibe nasıl düştük?
Janice, the whole fun with getting involved with someone who is unavailable and a little bit older is that sometimes you get to hear what's really going on.
Ulaşılamayacak ve senden yaşlı biriyle ilişkiye girmenin keyfi bazen gerçekleri duymanı sağlayabilir.
When you get a little bit older, the Impalas would die to go out with you.
Biraz daha büyüdüğünde, Impalas seninle çıkmak için can atacak.
But you know, in the older days, if a king wanted to get married he had to win a wife in a tournament, but this young king's far too feeble to even take part so Bhishma fought in his place.
Fakat bilirsin, o zamanlarda, eğer bir kral evlenmek isterse dövüşü kazanarak bir kadını hak etmeliydi, fakat bu genç kral, dövüşemeyecek kadar kuvvetsizdi. Bu yüzden Bhishma onun yerine dövüştü.
They get older as you go towards the middle.
Ortalara gidildikçe mezarlar daha eski.
Then you get older and you become reattached to everything from the past.
Sonra yaşlanırsınız ve geçmişteki her şeye yeniden bağlanırsınız.
And what you do in life, when you get older is you pick the layer you prefer and that's your bullshit, so to speak.
Büyüyünce yapacağın, hoşuna giden tabakayı seçmek O da senin bokun olacak, başka açıklaması yok.
You did do the right thing, and when you get older, you'll understand why.
Gerçekten doğru şeyi yaptın. Büyüdüğünde bunun sebebini anlayacaksın.
Well... as you get older... you become aware that the people you meet and the person you are... as carrying a certain amount of baggage.
Pekâlâ... yaşlandıkça tanıştığın insanların ve kendinin ne olduğunun farkında olursun belirli bir miktar bagaj taşıyormuşsun gibi.
You're on the student council. But you get along better with older guys.
Ama senin aran yaşlı adamlarla daha iyi.
This may not make much sense to you now- - a young man at the beginning of his career- - but one of the things you learn as you move up the ranks and get a little older is that... you wish you had more time in your youth to really... absorb all the things that happen to you.
Genç bir adamın kariyerinin başlangıcında- - bunlar daha duyarlı yapamamalı- - bundan öğrendiğin şey tecrübenin ve yaşının biraz daha ilerlediği olacaktır... gerçektende gençliğindeki kadar zamanının olmasını dilersin... sana olanlar zamanla yok olacaktır.
The legs get funny when you get older.
Yaşlandıkça bacakların saçmalamaya başlar.
You're not gonna keep getting older the closer we get to our own time, are you?
Kendi zamanımıza yaklaştıkça giderek yaşlanmayacaksın, değil mi?
Bart, when you get a little older, you're going to learn that sometimes romances don't turn out exactly the way you'd like them to.
Bart, biraz daha büyüdüğünde, bazen romantizmin umduğum gibi çıkmadığını öğreneceksin.
You know, as you get older, it's not the failures that you regret or the times you made an ass of yourself.
Yaşlandıkça, başarısızlıklarınızdan ya da saçma sapan davranışlarınızdan pişman olmazsınız.
And then the doctor said that it's much worse as you get older.
... doktor dedi ki ileri yaşlarda daha kötü olurmuş.
As you get older, the glass gets bigger. The same amount of liquid doesn't fill it anymore.
Yaşlandıkça, bardak büyür ve aynı miktardaki sıvı artık yeterli gelmez.
As you get older, things that happened nearly 30 years ago seem more real to you than the things that happen today.
Yaşlandığınızda 30 yıl önce olan olaylar bugünkünden daha gerçek gibi görünüyor.
You know, as you get older you lose the knack if you don't keep your hand in.
İnsan egzersiz yapmazsa yaşlandıkça yeteneğini kaybediyor.
Ally, the only reason I let you get older is so you could help me.
Hayır, Ally. Büyümene izin vermemin tek nedeni bana yardım edebilmen.
And when you're a little older, even though you get to choose your hats, you don't get to choose what they put in those meatballs at the cafeteria.
Büyüdüğünde şapkaları seçebiliyor olsan da. Kafeteryadaki köfteleri seçemezsin.
As you get older, the chance of making a good new friend is about the same as being hit by a truck.
Yaşlandıkça, iyi bir arkadaş edinme ihtimali kamyon çarpması ihtimaliyle hemen hemen eşitleniyor.
When you get older, all the little black girls are gonna be,
Yaşlandığında, tüm küçük siyah kızlar,
When you get older and have been involved in the arts for some time you find that art is not a spontaneous "ow!"
Yaşınız ilerledikçe bir süre sanatla uğraştıktan sonra sanatın içten gelen bir "ah" olmadığını keşfedersiniz.
Older people get confused sometimes, you know, and they get the past and the present mixed up.
Yaşlı insanların bazen kafası karışabiliyor. Geçmiş ve şimdiki zamanları karıştırıyorlar.
the older one 18
you get me 124
you get what you pay for 29
you get away from me 19
you get used to it 162
you get what i'm saying 29
you get the idea 54
you get 202
you get some rest 46
you get the point 20
you get me 124
you get what you pay for 29
you get away from me 19
you get used to it 162
you get what i'm saying 29
you get the idea 54
you get 202
you get some rest 46
you get the point 20
you get up 32
you get the picture 39
you get it 469
you get what you need 16
you getting this 48
you get paid 21
you get the money 20
you get married 31
you get anything 32
you get some sleep 25
you get the picture 39
you get it 469
you get what you need 16
you getting this 48
you get paid 21
you get the money 20
you get married 31
you get anything 32
you get some sleep 25