The table traducir turco
17,347 traducción paralela
Nothing to apologize for, we said the deal was on the table for a week.
Özür dilemenize gerek yok. Teklifin süresi bir haftalık demiştik.
- Unless I blow you under the table...
- Masa altından muamele lazım...
We left millions on the table.
Masada birkaç milyon kaybettik.
A deal won't be on the table tomorrow.
Yarın bu teklif olmayacak.
The one I bring you will be the best one that'll ever on the table,'cause that's what I do all day.
Sana getireceğim anlaşma şimdiye kadarki en iyisi olacak... -... çünkü Allahın her günü yaptığım iş bu.
If Axelrod comes to the table, we'll see what we can get.
Axelrod masaya oturursa koparabildiğimizi alacağız.
Yeah, we have a deal on the table, a termination, a plea, and $ 1.9 billion. A deal?
Anlaşmaya mı?
I wasn't totally convinced, until I found you at the table later.
Tamamen iknâ olmamıştım. .. sonradan seni masada bulana kadar.
I'm counting to five, and then it's off the table.
Beşe kadar sayıyorum, sonra anlaşma geçersiz olacak.
For whatever reason, when it comes to you, that's... that's just not on the table.
Her nedense, konu sen olduğunda böyle bir şey hissetmiyorum.
You'd be very foolish to walk away from what I'm about to plonk down on the table.
Ortaya koymak üzere olduğum şeyi bırakıp gitmen aptallık olur.
They're on the table in the entrance hall.
Girişteki masanın üstündeler.
"If you don't like the way the table is set..."
" Masanın düzeninden hoşnut değilsen...
- "Then turn over the table."
- Masayı ters çevir. "
Zac, would you take those salads to the table for me?
Zac, şu salataları masaya benim için alır mısın?
- Bang! - Under the table!
- Masa'nın altına!
I know all you've ever wanted is to be like us, so I thought I'd put that offer on the table.
Tek isteğinin bizim gibi olmak olduğunu biliyorum. Bu yüzden bunu teklif olarak sunabileceğimi düşündüm.
Put the bracelet on the table.
Bileziği masaya koy.
I'll, uh, I'll let my house girl know to set the table for two more.
Ben hizmetçime söyleyeyim fazladan iki tabak koysun.
He's humping the table.
Masaya pompalıyor.
Now we have all the cards on the table.
Bütün kartları masaya dizmiş olduk.
Get her on the table.
Masaya yatırın.
Granny, I'm gonna have to kindly ask you set that knife down and stand over here by the table, please.
Büyükanne senden kibarca o bıçağı bırakıp şu masanın orada durmanı rica edeceğim. Lütfen bayan.
I'm going to have to ask you all to stand here together by the table.
Hepinizin şurada masanın yanında durmasını istiyorum.
Only question I really have is, if you're alone, Bitsy, why are there two cups of tea out here on the table?
Benim aklıma takılan yalnızsan, miniğim, masanın üstünde neden iki fincan çay var?
The table is set. 1966 will be the showdown between Ford and Ferrari.
Masa ayarlandı. 1966, galibiyet olacak Ford ve Ferrari arasında.
All cards on the table, Dr. Simmons.
Her şey ortaya dökülecek, Dr. Simmons.
Something on the table.
Masadan bir şey.
A tactical assault is off the table?
Saldırı planımız var mı?
Well, at least you bring strength to the table.
En azından güçle sorun çözebiliyorsunuz.
But had we known about this surgeon, in the time it would have taken to be janked around and rejected by insurance, my husband would have died on the table!
Ama bu cerrah hakkında bildiğimiz bir şey varsa o da sigorta tarafından reddedilen berbat bir doktor olduğu! Kocam masada kalıp ölebilirdi!
I know that there's a fantastic offer on the table for your client-slash-mother.
Masadaki teklifin müvekkilin, yani annen için harika bir teklif olduğunu biliyorum.
" thou prepareth a table before me in the presence
"Benden önce düşmanlarımın önüne bir masa hazırlattın."
Where's the gift table?
Hediye masası nerede?
But we both know the playing field is tilted like a craps table in Tombstone, Arizona.
Ama ikimiz de biliyoruz ki oyun alanı.. .. Tombstone, Arizona'daki bir barbut masası gibi eğri.
And that's why you need me, because I am willing to stare into the abyss beyond conventional morality and do what needs to be done to even that fucking table back up.
Bu yüzden bana ihtiyacın var. Çünkü ben.. .. alışılmış ahlâkın uçurumun ötesine bakıp..
Come to the after-party, ask for my table.
Dövüş sonrası partiye, masama gel.
Is that any way to talk at the dining-room table?
Şimdi bu, akşam yemeği masasında konuşmanın bir yolu mu?
You wanna sit across from me at the same table where I spoon-fed you and dictate how i should experience my grief? !
Benden sana yemek yedirdiğim masada....... karşında oturmamı ve üzüntümü nasıl yaşadığımı görmeyi istiyorsun.
But now look, I'm at the big girls'table.
Şimdi bak, büyük kızların masasındayım.
That's the guy that led me to the stacked table at the Green Dragon.
Yeşil Ejder'deki hileli masaya beni yönlendiren adam buydu.
Last week, this man, Don Marianski won big at the stacked roulette table at the Green Dragon.
Geçen hafta, bu adam ; Don Marianski. Yeşil Ejder'deki bir masadan yüklüce bir para kazandı.
You wanted a seat at the big boys'table, and we made that happen.
Büyüklerin masasında bir koltuk istedin biz de bunu sağladık.
They earned the right to wear the red cloak and sit at the high table by their bravery.
Kızıl pelerini giyme ve yönetici masasında oturma hakkını cesaretleriyle kazandılar.
I was helping Cindy bring food to a table and nearly puked on the plate.
Cindy'ye yardım için bir masaya servis götürüyordum, az daha tabağa kusacaktım.
Most likely not on the league table, I'm afraid.
Büyük ihtimalle yarışma çizelgesinde de yokum maalesef.
I've got a way to bring Merlyn to the bargaining table.
Merlyn'i pazarlık masasına oturtacak bir fikrim var.
the teenage runaways at table four were not big tippers.
Dört numaralı masadaki kaçak ergenler sağlam bahşişçi çıkmadı.
All options on the table?
Bütün seçenekler açık mı?
That's why the coffee table is way out there.
İşte bu yüzden kahve masası burada.
The gambling experience of a lifetime, the opportunity to play against someone special, someone who will make him beg to sit at our table, someone legendary.
Hayatının en büyük kumar tecrübesini yaşatmalıyız. Özel birine karşı oynama şansı vermeliyiz. Masamıza oturmak için yalvaracağı biri.
the tablet 16
table 226
tables 41
tablets 21
table for one 38
table for two 42
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
table 226
tables 41
tablets 21
table for one 38
table for two 42
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the three musketeers 30
the truck 50
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the toilet 49
the term 42
the time masters 23
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the tv 53
the time is 69
the trees 59
the thing is 2099
the term 42
the time masters 23
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the tv 53
the time is 69
the trees 59
the thing is 2099