The trees traducir turco
4,521 traducción paralela
The trees smell good.
Ağaçlar güzel kokuyor.
All the trees.
Tüm ağaçlar.
"In Karelia the trees are blossoming..."
# Ağaçlar çiçek açıyor Karelia'da
We just can't see it yet'cause of all the trees.
- Ağaçlar yüzünden görmüyoruzdur.
I was coming back from the theatre and I noticed your car in the trees.
Tiyatrodan dönüyordum, ağaçlıklarda arabanı gördüm.
Stick to the trees.
Ormandan ayrılma.
Hey, stick to the trees for at least two miles.
En az 3 kilometre boyunca ormandan ayrılma.
The Trees of Destiny. Oh!
Kader Ağaçları.
You and I will take to the trees.
Senle ben ağaçları alacağız.
You must trust your partner to get you safely through the trees, and you must trust yourself to guide your partner.
Sizi güvenli bir şekilde ağaçların arasından geçirmesi için eşinize,... eşinize rehberlik etmek için de kendinize güvenmek zorundasınız.
I'm so glad you kept the trees.
Ağaçları tuttuğuna çok sevindim.
To the trees!
Ormana!
The Elves were hidden in the trees.
Elfler ağaçların arasında gizlenmişti.
I hear... trees, like wind in the trees.
Ağaçları duyuyorum. Rüzgârın ağaçlara çarpma sesini.
So you rather save the trees and eat chicken!
Yani ağaçları kurtarıp, tavukları yemelisin!
With luck, maybe it will helicopter or drone... who can look down through the trees here...
Şanlıysak, belki ağaçların arasından... burda olduğumuzu görebilirler...
Did you know that the trees along the river, bald cypress, they can grow, like, 100 feet.
- Nehir boyunca uzanan ağaçların, 30 metreye kadar büyüdüğünü, biliyor muydun?
You have to protect the trees, Daddy.
Ağaçları korumalıydın, babacığım.
The officer was trying to prove that if that could find a way through the trees, then so could a Panzer division.
Asker bir yol bulabilseydi ağaçların arasından kendini kanıtlamaya çalışıyordu. O yüzden bu bir Panzer bölümü olabilir.
Tell him he'll find some bodies north of the junkyard into the trees.
Ona söyle, hurdalığın kuzeyindeki ağaçlıkta birkaç ceset bulacak.
What, you tap the trees in the backyard?
Ne, arka bahçedeki ağaçlardan mı faydalandın?
And don't walk under the trees.
Ve sakın ağaçların altında yürüme.
Behind the trees.
Ağaçların arkasında.
Feel the energy in the trees around us.
etrafımızdaki ağaçların enerjilerini hisset.
Couldn't make it out through the trees.
Ağaçların arasından seçemedim.
Well, the lumber company can't cut'em down unless they dead, and so the lumber company hire us to come in and poison the trees so we can kill'em and they'll come in and die theyself.
Kereste şirketi onlar ölene kadar onları kesemez, ve kereste şirketi de ağaçları öldürmemiz için bizi tutar böylece biz öldürürüz onlar da gelip keserler.
I licked you. I was aiming for the trees, see?
Seni ıskaladım, ağaçlara nişan almıştım?
I ran for the trees.
Ağaçlara doğru koştum.
Let me guess. It was a good road, smooth, full of photogenic reflections, with perfectly cylindrical trees on both sides. Fresh grass, cows in the fields, worm-eaten gates, flowering hedges, apples on apple trees and piles of dead leaves.
Tahmin edeyim, güzel bir yoldu, pürüzsüz fotojenik yansımalarla dolu, iki yanda da kusursuz silindirik ağaçlarla birlikte taze çimen, inekler çayırlarda kurtçukların yediği kapılar, çiçek açan çitler elma ağaçlarında elmalar ve ölü yaprak yığınları
Trees were felled at roadblocks and thunderbolts and lightning appeared low over the town and began weaving...
Barikatlarda ağaçlar devrilmişti ve yıldırımlar ve şimşekler şehrin üstünde alçaktan görünüyordu ve...
We're going to bury him, right? I mean... You're not just gonna leave him lying there like the sicko tying people to trees...
Yani onu orada diğer hasta insanlar gibi öylece bırakamayız.
Two trees, either side of the path.
İki ağaç, patikanın her iki yanında ve sonra...
The trees look like they had faces.
- Ağaçların sanki yüzleri varmış gibi.
We're not the only ones with trees down.
Beni suçlama, ağaç düştü.
It's got a very lovely front entrance there, with the two trees. You wanna keep going?
Çok hoş bir ön girişi var, iki tane ağaç var.
It's dimension 35c, and it's got the perfect climate conditions for a special type of tree, Morty, called a mega tree, and there's fruit in those trees, and there's seeds in those fruits.
Burası Boyut 35-C ve burada mega ağaç denilen özel bir ağaç türünün yetişmesi için gerekli olan iklim koşulları var. O ağaçlarda meyveler var ve o meyvelerde de çekirdekler var.
The mega trees?
- Oradakinin ne olduğunu biliyor musun? - Mega ağaçlar mı?
That's right, Morty the mega trees with the mega fruit on them.
Aynen öyle Morty, mega meyveli mega ağaçlar.
The smell of the pine trees.
Çam ağaçlarının kokusunu.
You go on your two hour contemplative walk under the olive trees.
Her gün iki saat zeytin ağaçlarının altında düşüncelere dalarak yürüyüş yapıyorsun.
The gods, they made hills out of his bones, and trees from his hairs, and the sky dome is his skull.
Titan buzların arasında çözüldüğünde tanrılar onun kemiklerinden tepeleri saçlarından ağaçları ve gökyüzünün çatısını kafatasından yaratmıştır.
You see that patch of trees right there, behind the rocks?
Kayalıkların arkasındaki şu ağaçları görüyor musun?
On the third day God created the land with trees and plants and fruits.
Üçüncü gün, Tanrı yeryüzü ile... ağaçları, bitkileri ve meyvelerini yarattı.
We have so many trees here... And, up ahead is the location.
Burada çok fazla ağaç var ve az ileride Kaneda ikamet ediyor.
Maybe when you stop blowing trees in the car before we pick up T.
Belki T'yi almadan önce, arabada ot çekmeyi bıraktığında olabilir.
I miss the rain and trees and water and... family and my knuckle-head nephews.
Yağmuru ağaçları, suyu ve. ailemi ve mızmızlanan yeğenlerimi özlüyorum.
It's from teak and mahogany trees, which don't grow around here, and it was ground fine, as if the wood been machined.
Hayır. Tik ve maun ağacı, ve buralarda pek bulunmaz, zeminden bulaşmış, sanki ağaçtan yapılmış bir zemin.
Is killing trees against the law?
Ağaçları öldürmek kanunlara aykırı mı?
Those are northern red oak trees and tall fescues grass in the yard.
Bahçede kuzeyde yetişen bodur meşe ağaçları ve uzun otlar var.
It's the same with trees.
Ağaçlarla aynı hesap.
I can tell which trees will make the best planks just by looking at them.
En iyi kalasların hangi ağaçlardan çıkacağını sadece bakarak anlayabilirim.
trees 172
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the three musketeers 30
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the truth is 1715
the truck 50
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the time masters 23
the table 26
the train 84
the time is 69
the truth is 1715
the truck 50
the twins 60
the toilet 49
the term 42
the time masters 23
the table 26
the train 84
the time is 69
the two of us 218
the third 84
the tv 53
the truth will come out 23
the teacher 58
the thing is 2099
the two 72
the trunk 21
the trouble is 136
the three of us 225
the third 84
the tv 53
the truth will come out 23
the teacher 58
the thing is 2099
the two 72
the trunk 21
the trouble is 136
the three of us 225