Throw her out traducir turco
377 traducción paralela
Now you want to throw her out.
Sen de onu atmak istiyorsun.
Shall we ask this object to sit down, or shall we throw her out of the window?
Bu nesneye oturmasını mı söyleyelim yoksa onu pencereden mi atalım?
Very well, Mrs. Pearce, throw her out!
Pekala, Bayan Pearce, kızı dışarı atıver!
I'm sorry you're going to throw her out of the window.
- Elbette. - Fred, nasılsın?
I can't throw her out.
Onu dışarı atamam ya.
- I'd throw her out if I were you. - What?
- Senin yerinde olsam onu kovardım.
Well, not exactly a heart of gold, Father, but... Well, we had the apartment vacant, and it seemed a shame to throw her out.
Şey, tam olarak altın kalpli değil Peder ama... boş bir dairemiz vardı ve onu atmak utanç verici olurdu.
As I was saying, it was a shame to throw her out.
Dediğim gibi atmak utanç verici olurdu.
He wasn't strong enough to throw her out.
Onu hayatından atacak kadar güçlü değildi.
- My mother hung her up, the Virgin. - I know, I didn't throw her out, just took her off the wall.
- Biliyorum, fırlatıp atmadım duvardan kaldırdım, o kadar.
I couldn't throw her out
Onu kapı dışarı edemezdim.
They will throw her out in the winter's cold.
Kışın ortasında sokağa atarlar onu.
You go to Honfleur and throw her out like a man. Oh, no, no, no.
Honfleur'e gidip, o kadını erkek gibi dışarı at.
You mean throw her out.
Yani onu dışarıya atarsınız.
Throw her out!
Onu def et buradan.
Throw her out.
At şunu dışarı.
Should we ask this baggage to sit down or shall we just throw her out of the window?
Bu yaratığa otur mu diyelim... yoksa onu pencereden aşağı mı atalım?
- Throw her out.
- Onu dışarı atın.
We're not gonna throw her out.
Sokakta bırakamayız ya.
We can't throw her out.
Kızı sokakta bırakamayız.
Throw her out?
Sokağa mı atayım?
- Throw her out.
- Evet, at sokağa.
You want me to throw her out?
Onu dışarı atmamı ister misin?
- Throw her out.
- Onu dışarı at.
But as soon as we've finished I'll throw her out for good and spit in her eye.
İşimi bitirir bitirmez onu kapının önüne koyup gözünün içine tüküreceğim.
Throw her out, boys.
Atın onu dışarı, beyler.
- He threatened to throw her out and close the office.
- Baban ne yaptı peki? - Onu atıp ofisi kapatmakla tehdit etti.
Next time I'm gonna throw her out there and you with her!
Gelecek sefere hem onu hem de seni bırakır giderim!
I can't throw her out.
Onu dışarı atamam.
Throw her out! Before we all get it.
Ona dokunmayın, o vebalı.
Get her out of here. Throw her out!
İn aşağı lanet kadın?
For God's sake throw her out,
Hepimiz hasta olacağız, çıkarın onu buradan.
Yes, I told her : "Give her a month's notice and throw her out!"
Evet ona "bir ay sonra onu dışarı at" dedim.
Bust her hole, throw her out, or let her ruin your life.
Onu terk et, yoksa hayatını mahvedecek.
Man, I had to clean out her closet, clean out her bathroom, throw her mouth guard in the trash.
Dostum, dolabını boşaltmak zorunda kaldım. Banyosunu temizledim. Ağızlığını çöpe attım.
Say, Dave, you'd better out off that trailer and throw everything into one wagon.
Dave, römorkörü çıkart ve her şeyi arabaya yükle.
And you can throw me out tomorrow if I don't do everything you want me to?
Peki istediğin her şeyi yapmazsam yarın beni kapı dışarı mı edeceksin?
What do you want me to do, just throw out everything we've had when it was so perfect?
Ne yapmamı istiyorsun? Her şeyi çöpe atmamı mı? Hem de bu kadar mükemmelken.
I don't know what you'll do about it, but I'm going to throw her right out on her ear.
Ne yapacağınızı bilmiyorum ama ben gidip onu atacağım. Biraz izin verin.
There's probably a dusty little man that rakes the centavos out every morning and blesses the credulous fools that throw them in.
Muhtemelen her sabah paraları tırmıkla toplayan küçük çirkin bir adam vardır ve paraları atan saf insanlara dua ediyordur.
Look Raghu... I'm telling you again! That baby isn't going to be born in this house lf she wants to have her bastard, let her go elsewhere I'm not going to let the honour of my family be tainted I'm going to throw this wanton woman out!
Bak Raghu tekrar söylüyorum.
Judges throw that sort of confession out the window every day.
Yargıçlar bu tarz itirafları her gün pencereden dışarı atıyor.
If I don't pay, he'll throw us out on the street, with my sick wife and my child with her wound.
Ödeyemezsem bizi sokağa atacak. Karım hasta, kızım yaralı.
I told her to throw that pot through the window and I went out instead.
Ona saksıyı pencereden atmasını söyledim ve onun yerine ben çıktım.
Throw out everything!
Her şeyi aşağı atın!
"Will I take her back Or throw the baggage out?"
" kabul etsem mi onu Yoksa atsam mı yaka paça?
I had to explain her, it's not suitable behavior, for young lady to throw her husband out of a flat, and making excuses about Pardubice.
Genç bir kadının kocasını evden postalamasının hoş bir hareket olmadığını ona öğretmeliydim.
And around four they came and started to throw everything out mercilessly.
Saat dört gibi geldiler ve evdeki her şeyi acımadan dışarı attılar.
For 10 bucks a head, I'll throw'em out the window.
Kişi başına 10 Dolara her birini camdan atarım.
Folks that throw dirt on you aren't always trying to hurt you. And folks that pull you out of a jam aren't always trying to help you.
Üstüne pislik atan kişiler her zaman seni incitmek istezler üstüne reçel atan kişilerde her zaman sana yarım etmezler.
- They throw her out.
Nereye atarlarsa, atsınlar!
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of interest 20
out of sight 112
out of town 49
out of nowhere 149
outstanding 214
out loud 97
out of 299