English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You get it

You get it traducir turco

55,565 traducción paralela
Don't you get it?
Anlamıyor musun?
It's gonna get bad now. Now that you've been cleared.
Aklandığın için şimdi daha kötüye gidecek.
Here. It's not that bad when you get used to it.
Tadı o kadar da kötü değil.
- We'll get it for you.
- Bu kadar mı?
So, how do you get rid of it if you can't barf?
Peki kusamıyorsan nasıl kurtuluyorsun?
You know, I don't get to have... a sister. It's...
Bu...
Get it on you.
Seviş onunla.
Come on, get it on you.
Hadi seviş onunla.
The second you get boobs, it's like open season.
Göğüslerin çıktığı anda sanki av sezonu olur.
It's a real challenging thing and it is something that you don't wanna get. You just don't wanna get it.
Bu gerçekten insanı zorlayan bir durum ve bu duruma gelmeyi asla istemezsiniz.
What that means is, the sugar that is naturally from the foods that you're eating can't get into the cells where it belongs. It builds up in the blood, and that's diabetes.
Bu demek oluyor ki, yediğiniz yiyeceklerden gelen doğal şeker ait olduğu hücrelere giremeyince kanda birikiyor ve işte bu diyabet hastalığıdır.
So, you can get exposed to them by living near these incinerators and breathing it, but, it will take you 14 years to breathe in as much Dioxin as a cow will ingest by eating the grass in one day.
Bu maddelere çöp fırınlarının civarında yaşayarak da maruz kalabilirsiniz. Fakat sizin soluyarak ancak 14 yılda aldığınız miktarı bir inek ot yiyerek bir günde alabilir.
If you ate a diet that was calorically adequate and even things like brown rice and broccoli and you got enough of it, you'd get enough, both quantity and quality of protein.
Kalori açısından yeterli beslenirseniz, esmer pirinci, brokoliyi yeterince tüketirseniz hem nitelik, hem nicelik açısından yeterli protein alırsınız.
The question is not where to get your protein, it's where do you get your fiber?
Soru proteini nereden alacağımız değil, lifi nereden alacağımız.
E. coli, you know, if you think about it, there is nothing in an animal-based diet that you can't get in a healthier form somewhere else.
Heterosiklik aminler. E. koli, bilirsiniz. Düşünürseniz, hayvansal ürün temelli diyette olup da başka bir şeyden daha sağlıklı bir formda alamayacağınız bir şey yoktur.
If this book holds all the gifts'secrets, one of them must tell you how to get it back.
Bu kitap tüm yeteneklerin sırlarını barındırıyorsa sırlardan birinin yeteneğin nasıl geri kazanılacağını da söylemesi gerek.
Yeah, and if I do get my gift back, first thing I'm gonna do is use it to kill you.
Evet ve olur da yeteneğim geri gelirse onu kullanarak yapacağım ilk iş seni öldürmek olacak.
If you don't get current on your payments, it's called contempt of court.
Ödeme yapmazsan mahkemeye itaatsizlik yapmış olursun.
( Atkins ) You wanna get Rip and those girls, it's first light.
( Atkins ) Sen Rip ve o kızları almak istiyorsun, İlk ışıktır.
Hey, if you're up for it, you should come down to the house and get some beach time, man.
Hey, buna hazır olursan, Eve gelip plaj zaman geçirmelisin dostum.
You beg, you plead, you get on your knees and do whatever it takes.
Yalvarırsın, yalvarırsın, Diz çöker ve ne gerekiyorsa yaparsın.
And it used to get so hot, we thought it would burn the house down, but... - Right. -... you wouldn't let anybody touch it.
O kadar ısınırdı ki evi yakacağını sanırdık ama kimsenin dokunmasına izin vermezdin.
You lied to me, you lied to my face, and I can't let you get away with it.
Bana yalan söyledin, yüzüme yalan söyledin bunun yanına kalmasına izin veremem.
It's just a name, it's just a rap sheet, it's a way to get you locked up.
Sadece bir isim o bir vukuat kaydı sadece, seni içeri attırmanın bir yolu.
- You're not gonna let me get it at all?
- Ben hiç oynayamayacağım mı?
- No you have to get it yourself.
- Hayır, kendin kapmak zorundasın.
Sooner you get over it the better.
Ne kadar erken alışırsan o kadar iyi.
All of it is inadmissible until you get me my lawyer.
Avukatım gelene kadar hiç bir suçlamayı kabul etmeyeceğim.
For as long as it takes to get you out.
Seni dışarı çıkartana kadar.
I get it. You don't need to cry about him in front of me.
Karşımda onun için ağlamana gerek yok.
I kept wondering why it took you so long to get to the hospital.
Hastaneye varman neden bu kadar sürdü diye merak edip durmuştum.
We all get it now, that you feel bad, even Laurel.
Artık hepimiz kötü hissettiğini anlıyoruz hatta Laurel bile.
Just when you think it couldn't get worse locked up in a porta-potty, they start dropping 2,000-pound bombs on the porta-potty.
Hayatımda başıma gelebilecek en kötü şey bir bok çukurunda hapsolmak derken bir de o çukurun üzerine 2000 kiloluk bombalar yağdırıyorlar.
I will see to it that you will get out with the rest of us.
Geri kalan hepimizi buradan çıkartabilirim.
So, you guys ready to get to it?
İşe girişmeye hazır mısınız bakalım?
You're saying he planned to get himself shot like it was some sort of, uh, sick performance?
Bir çeşit psikopat oyunculuk gibi, kendini vurdurmayı planladı mı diyorsun?
Crazy only works if it doesn't get you killed.
Delilik, ölümüne sebep olmazsa işe yarar sadece.
I was going to leave it behind, but if you can get it, it's in a parking garage two blocks from here.
Onu geride bırakacaktım ama alabilirseniz, buraya iki blok ötede bir otoparkta.
If there's one man you don't want to get on the wrong side of, it's Whip.
Ters düşmek istemeyeceğin bir adam varsa o da Koz'dur
You want to get back to the states, it's 50k.
- ABD'ye dönmek istiyorsan, 50 bin.
As soon as you get a chance to get away with Mike, you take it, disappear.
Mike'ı alıp kaçma fırsatını bulduğun anda o fırsatı kullan, ortadan kaybol.
How about you get over here and hand it to me?
Buraya gelip, o 100 bini bana versen nasıl olur?
It's impressive how you get these drugs in the country just by bribing small-time airport officials.
Küçük havaalanı yetkililerine rüşvet vererek, bu uyuşturucuları ülkeye sokman etkileyici.
I saw what you did to get it, and I... see... you.
Onu almak için ne yaptığını gördüm ve seni de görüyorum.
It's my job to help you find the key to get out of this dream.
Seni bu rüyadan kurtaracak anahtarı bulmak benim görevim.
But if you think that world is bad out there now, it's about to get a whole lot worse.
Ama şu anki dünyanın kötü olduğu düşünürsen işlerin çok daha kötü bir hale geleceğini bil.
Arthur, you don't get it.
Anlamıyorsun, Arthur.
If I get too far, you'll feel it.
Çok uzaklaşırsam hissedersin zaten.
You're finally starting to get it.
Sonunda anlamaya başladın.
You may get a little insular, but it's good for team building.
Gerçeklikten biraz izole kalabiliyorsun ama bu, takım ruhu oluşturmak için önemli.
Even if you get the doors open, you won't make it.
Kapıyı açabilseniz de kaçmayı başaramazsınız zaten.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]