English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You would've

You would've traducir turco

23,976 traducción paralela
I would've told you.
Sana söylerdim.
Would you do me a favor and get Senator...
Bana bir iyilik yap ve Senatörü...
When they did, he would make a fortune and you would get a cut.
Seçtiklerinde de, bir servet elde edeceklerdi ve sen de payını alacaktın.
So I wanted to ask if you, uh, would like to go to the Lake Tahoe Jazz and Heritage Festival.
Tahoe Gölü Caz ve Miras Festivali'ne gitmek ister misin diye soracaktım.
You could not predict that the board of health would close the place, and, you know, the reservation mix-up was a fluke.
Sağlık Bakanlığı'nın mekânı kapatacağını tahmin edemezdin ve biliyorsun işte rezervasyondaki karışıklık bir talihsizlikti.
You and friends would like to go VIP?
Sen ve arkadaşların özel salona geçmek ister misiniz?
Given what you've witnessed, what you've endured, would that really be so bad?
Gördüklerinden ve yaşadıklarından sonra öyle yapmam kötü mü olur?
I've been trying this whole time to get you to do this one thing for me, but you kept saying, "No, Cisco. I can't, Cisco. I would never do that, Cisco."
Onca zaman boyunca benim için tek bir şey yapman için çabaladım ama senin cevabın, "Olmaz, Cisco." "Yapamam, Cisco.", "Asla böyle bir şey yapmam." oldu.
At least I'd have my brother back. Yeah, you would have him back, but because of it, somebody might have something happen to them that's just as awful as what happened to Dante, and trust me, you don't want that on your conscience.
Evet, geri gelirdi ama sırf bu yüzden başka birinin başına Dante'ye olan kadar korkunç bir şey gelirdi ve inan bana, böyle bir yükü omuzlamak istemezsin.
We're very sorry about what happened to Mr. Wender, but I would like you to know that I've assigned the anti-crime unit to his case and I've asked them to make catching whoever did this their top priority.
Bay Wender'in başına gelenlerden dolayı üzgünüz.. ... fakat bilmenizi isterim ki adli suç birimimizi bu olayla görevlendirdim ve onlardan bu işi yapan kişiyi bulmanın ilk öncelikleri olduğunu söyledim.
I think he would tell you that life on the run is no life at all, and I seem to remember you not being on board with that plan.
Sana kaçak yaşamanın aslında yaşamamak gibi olduğunu söylerdi. Ve bunun senin planın olmadığını hatırlar gibiyim.
Remind me to never, ever get on his bad side. Yeah. I think that would imply that he has a good side, and, you know, Felicity, could you please explain to me again how you thought this was all gonna go down?
Bu iyi tarafı olduğu anlamına gelebilir ve Felicity bu işin nasıl gideceğini düşündüğünü açıklar mısın?
You convinced me to not get revenge on Ruvé Darhk for my parents because killing would tarnish the Black Canary's legacy.
Ruvé Darhk'tan annem ve babam için intikam almanın Black Canary'nin mirasına zarar vereceğine dair beni ikna etmiştin.
If you made an official statement, every reporter would hear about your story, and you'd lose your exclusive.
Eğer resmi bir açıklama yaparsan, Senin hikayeni tüm muhabirler duyar, Ve sen de bu sana özel hikayeyi yayınlama şansını kaçırırsın.
That's strange. Your T.A. remembers that you and Lars would meet regularly during your office hours.
Sizin asistanınız sizin ve Lars'ın sizin çalışma saatleriniz içerisinde düzenli olarak görüştüğünüzü hatırlıyor.
And now he was gonna get all the fame and fortune that you never would.
Ve daha sonra da tüm o şöhret ve paraya kavuşacak olması Sizin hiçbir zaman elde edemeyeceğiniz.
And if he had not smuggled me, I would not have met you and become happy wedded thrupple bliss.
Beni ülkeye sokmasaydı sizinle tanışamazdım ve mutlu, üçlü evliliğimiz olmazdı.
So I wanted to ask if y-you, uh, would like to go to the Lake Tahoe Jazz and Heritage Festival.
Tahoe Gölü Caz ve Miras Festivali'ne gitmek ister misin diye soracaktım.
So, I wanted to, um... uh, ask if y-you, uh, would like to go to the... Lake Tahoe Jazz and Heritage Festival.
Yani sana Tahoe Gölü Caz ve Miras Festivali'ne gitmek ister misin diye soracaktım.
If I was sitting on that kind of payout, you think you would've found me on my couch watching The Price is Right?
O kadar param olsaydı, beni koltuğuma yayılmış halde "Fiyatı Tahmin Et?" izlerken bulur muydunuz?
He never would've been careless enough to leave the paper trail that you did, leading straight to Tuasopo's bank account.
Senin yaptığın gibi Tuasopo'nun hesabına uzanan evrak izi bırakacak kadar dikkatsiz değildi.
Because I knew you would've been waiting for me.
Çünkü senin beni beklediğini biliyordum.
If you were, that would suggest you were in touch with the people that wanted her and Kurtz dead for a lot longer than you told us.
Onu araştırıyordunuz, değil mi? Öyleyse onun ve Kurtz'ün ölmesini isteyen insanlarla söylediğinizden daha uzun süreden beri iletişimdeydiniz.
Okay, if you were marked for death, then the demon would've killed you.
Tamam, eğer ölmek üzere işaretlendiysen, o zaman bu iblis seni öldürürdü.
Um, uh, you know, I-I-I would've asked you, but, you know, Carol... - is a little...
Sana sormak istedim ama Carol biraz rahatsız oldu.
She would've wanted you to have it.
Almanızı isterdi.
If that's what happened, you and the teacher would never give up on the gas mask killer.
- Eğer bu olsaydı, - sen ve öğretmen, gaz maskeli katilin peşini asla bırakmazdınız.
So if we would have asked you to come to Vegas to see us get married, you would've come?
Düğünümüz için Vegas'a gelmen isteseydik gelir miydin?
No, I would've said you're making a huge mistake.
Hayır, dönülmez bir hata yaptığınızı söylerdim.
Apart from those two cops, Morlighem and Caplan, can't you think of anyone who would like to see you fall?
O iki polis, Morlighem ve Caplan'dan başka başarısızlığa uğradığını görmek isteyen biri aklına gelmiyor mu?
I think what Alex is trying to say is that while we've loved seeing you, it would be best if you headed back home tomorrow.
Sanırım Alex'in söylemeye çalıştığı şey seni görmeyi seviyorken,... yarın eve dönmen en iyi şey olurdu.
Whatever. It would've made sense if you'd actually bothered to come.
Zahmet edip de gelseydin, kulağa daha mantıklı gelebilirdi.
It's what Elena would want and I know you can understand that.
Elena da böyle olmasını isterdi ve bunu anlayabileceğini biliyorum.
I would've thought by now you wouldn't let personal issues get in the way of, well, saving the world.
Kişisel meselelerini dünyayı kurtarma amacının önüne koymassın diye düşünürdüm.
I told Elena I would bring you back to Stonehaven and I will.
Elena'ya seni Stonehaven'a döndüreceğimi söyledim ve yapacağım da.
If you'd just stayed on the plane in Hong Kong, he would've folded.
Hong Kong'da uçaktan inmeseydin bize itaat ederdi.
Oh, you only have five minutes and then the water automatically shuts off, so I would try not to think of the time or where I was.
Zaten 5 dakika sonra kendiliğinden kapanıyor, o yüzden zamanı ve nerede olduğumu düşünmedim.
You're fierce and you are strong, and you would stand up for anyone that you love.
Acımasız ve güçlüsün sevdiğin herkesi savunursun sen.
Oh, and how well would you say you've gotten to know Sofia in the few months that you've spent together, Dr. Blake?
Birkaç ayda beraber geçirdiğiniz zaman içinde Sofia'yı ne kadar iyi tanıdığınızı düşünüyorsunuz Dr. Blake?
It would be offensive to anyone in the room who has an adopted child or is an adopted child, and for you to say that...
Bu odadaki bütün evlat edinilmiş çocuklara ve çocuk evlat edinenlere saldırıyorsunuz.
Not simply because the patient and the family have expressly asked you not be involved in this case, which would be enough, but more because I do not answer to you.
Hasta ve ailesi sürece dahil olmanı istemediklerini açıkça belirttiler. Aslında bu kadarı bile yeterli ama daha da fazlası sana verecek bir cevabım yok.
He would've died, and he didn't because of you. Right?
Ölebilirdi ama senin sayende ölmedi değil mi?
You'd think all those deaths would've prepared me for this.
Bütün bu ölümlerin beni bu ana hazırladığını düşünüyorsundur.
Um, it turns out some of the money that I gave you... belonged to Ronald and he would very much like it back.
Meğer sana verdiğim paranın bir kısmı... Ronald'a aitmiş ve geri almayı çok istiyor.
I figured finding him would be job one, but this makes me think you've got something else in mind.
Onu bulmamız gerektiğini düşündüm ama bu, aklında başka bir şey olduğunu düşünmeme sebep oldu.
I mean, I would've given up way before you did.
Sen savaşmadan önce pes etmiştim.
Oh, and then we could get some really big sofa cushions, and then it would be more functional comfort, you know, instead of being actually showy.
Oh, ve gerçekten büyük bir kanepe alabiliriz, ve bu sayede daha rahat ve konforlu olur, Yada, gösterişli olmak yerine...
We still got to sell this house with a double mortgage on it, and Nicole would still have to change schools, which I guess you told her.
Hâlâ üzerinde iki tane kredi olan bu evi satmak zorundayız ve Nicole'de ona bahsettiğini zannettiğim gibi okulunu değiştirmek zorunda.
And we are hoping you could put a spell on them so they would love us.
Ve onlara bize aşık edecek.. ... bir büyü yapmanı umuyorduk.
I would've done something similar with you!
Ben de seninle aynı şeyi yapardım.
Uh, no. Uh... not just you, but, yes, it is off the market, and we are thrilled to be part of your cause, and we would love to participate in any way we can.
Hayır sadece siz değil, fakat artık piyasada değil ve biz de amacınızın bir parçası olmaktan memnunuz ve yapabildiğimiz noktada katkı yapmaktan mutluluk duyarız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]