Bir arada kalın traducir inglés
145 traducción paralela
Bir arada kalın, yoksa kolunuzun altından bile geçebilir.
Keep close together, or he'll slip under your arm.
Dikkatli olun ve bir arada kalın.
Take care and stay together.
Güverteye çıktığımızda bir arada kalın.
When we get onboard, stay together.
Bir arada kalın!
Keep together!
Dağılmayın, bir arada kalın.
Keep together. Come on.
Bir arada kalın!
Stick together!
Hatırlıyorum : Bir arada kalın ve dikkatli olun.
I remember : stay close and watch out.
- Bir arada kalın.
- Keep together.
Bir arada kalın.
Stay together, that's it.
Yavaş, bir arada kalın.
Easy now, stay together.
Bir arada kalın.
Stay together, easy now.
Bir arada kalın.
Stay together...
Lütfen bir arada kalın.
Please keep close together.
Tamam gençler, bir arada kalın.
All right, lads. Stick together.
Haydi çocuklar, bir arada kalın.
Come on, boys. Stay together.
Mümkün olduğu kadar bir arada kalın.
And stay together as long as you can.
Tekrar ediyorum : Bir arada kalın!
I say again : stay in tight!
Bir arada kalın.
- Wait a sec.
Bir arada kalın!
Stay together!
Bir arada kalın.
Stay together.
- Bir arada kalın.
- Stay together.
Ben gelene kadar bir arada kalın, birbirinizi kollayın.
"but till i come, remain together and look after each other."
Bir arada kalın.
Stick together.
Bir arada kalın, tamam mı?
Stick together, right?
Bir arada kalın. Buradayım, değil mi?
Stay close to me.
Erkek ve kızlar bir arada kalın. Devam ediyoruz.
Kids, don't wander.
Bir arada kalın.
Stay in groups.
Yürüyün. Bir arada kalın.
Let's all stay together.
Lütfen bir arada kalın.
Please stay together.
Beth, Norman, siz bir arada kalın.
stick together.
- Bir arada kalın!
- Get inside, now! - Stick together!
Bir arada kalın.
Stay close.
Işıklar yandığı sürece bir arada kalın.
Just huddle together until the lights burn out.
Panik yapmayın. Bir arada kalın ve şu ağaçlara doğru gidin.
Don't panic stick together and head for those trees.
- Bir arada kalın!
- Stay together!
Bir arada kalın.
Keep it together.
Adımlarınıza dikkat edin ve bir arada kalın.
Watch our steps and stay together.
Bir arada kalın, uyanık olun ve beni takip edin.
Keep together, stay sharp and follow me.
Bir arada kalın. 21 YAŞINDA ÖLDÜRÜLDÜ
We stay together.
Bir arada kalın!
Don't panic!
Bir arada kalın.
All right, stay together.
- Bir arada kalın.
- Stick together.
Pekala, ben bir kaç gün içinde eve gidiyorum nasılsa böylece sen de bu arada, dairede kalırsın.
Well, I'm going home in a few days anyway... so in the meantime, you stay here in the apartment.
Bu arada, vergiler ve bakım giderleri artmağa devam ediyor, buna karşın proje park olarak kalıyor, yorucu bir yolculuk sonunda kardeşlerimizin yerleştirilebileceği bir dinlenme yeri olmaktan çıkıyor.
Meanwhile, taxes and cost of upkeep continue to climb, while the project remains a park, instead of a final resting place where our dear brothers may lie down at the end of a weary journey.
Hepiniz bir arada kalın!
Keep together, all of you!
Adamlarını soğuk suda iki mil götürüp kasabaya arkadan, tabi oraya kadar gidebilirlerse, girip arada kalacak, yakalanacak, ve yok edilecek bir durumda kal.
Take your men two miles through ice-cold water arriving, if they arrive, behind the town in a position to be cut off, captured, wiped out.
Ama arada bir beni çok zorlardı. Ben de karşı çıkmak zorunda kalıp ona çizgiyi aştığını söylerdim.
But from time to time he'd push me too far and I'd have to stand up to him, tell him he'd crossed the line.
Bunları bir arada tutan tek şeyi almayı hatırlayamadıktan sonra bunca yiyeceği almanın ne anlamı kalıyor?
Why buy this shit if you can't remember the one thing that holds it all together?
Arada bir çevrenize kulak verdiğinizde öğrendiğiniz şeylere şaşar kalırsınız.
You'd be surprised how much you hear if you just listen once in awhile.
Arada bir işinizle ilgili sorunlarınız oluyor ve bazen... Yani bazen eve iş götürmek zorunda kalıyorsunuz, sanki ev ödevi gibi.
Your work is about problem-solving, and sometimes... you have to take your work home with you.
Bu arada, bu gibi kurumların kalıntıları... senin gibi, elitizmin hala önemli olduğu ülkelerden gelen... zengin göçmenlere bağlı olarak sürekli büyüyor. Ve bunun geldiği nokta... benim gibi insanların üzerine, senin gibilere... nazik davranmak için, pek de hoş olmayan bir baskı uygulanıyor.
Meanwhile, this relic of an institution grows every year... more and more dependent on wealthy immigrants like yourself... from countries where elitism is still very much in... to the point where... there is a not-so-subtle pressure being exerted on people like me... to go easy on people like you.
kalın 63
kalın kafalı 19
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
kalın kafalı 19
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir adam var 42
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir adam 202
bir aptal 17
bir arkadaşım var 42
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir anlamda 46
bir ay içinde 20
bir ailem var 30
bir adam 202
bir aptal 17
bir arkadaşım var 42
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir anlamda 46
bir ay içinde 20
bir ailem var 30