Endişelenme traducir inglés
17,082 traducción paralela
Birşey yok Endişelenme.
It's fine. Don't worry.
Hayır, endişelenme.
No, no, no, don't worry.
Endişelenme sen.
Just don't worry.
Sakın endişelenme.
So don't worry about it.
- Endişelenme, iyileşeceğiz.
- Don't worry, we'll be fine.
Endişelenme.
Don't worry.
Endişelenme. O sunucuları rahat bırakacağım.
I'll leave those servers alone.
Endişelenme.
No worries.
Endişelenme.
Well, don't you worry.
Endişelenme, aklımı tamamen kaybetmedim.
Do not worry, I haven't completely lost it.
Endişelenme.
Do not worry.
Ama endişelenme.
But don't worry.
Mark hakkında endişelenme.
Oh...... don't worry about Mike.
- Endişelenme, birkaç günde çıkarlar.
Don't worry. Should pass in a few days.
Endişelenme, adamım. Her hafta bunlarla uğraşıyoruz.
Don't worry about it, man.
Onun hakkında endişelenme iyileşmeye odaklan, olur mu?
Don't worry about him. Just worry about getting better, ok?
Endişelenme, güvende o. Ama şehrimle beraber direnmek için geri döndüm ben. Çünkü Oliver Queen denen bir adam acayip bir konuşma yaptı.
Don't worry, she's safe, but I had to come back to stand with my city, because this Oliver Queen guy gives a hell of a speech.
Buradayım ben, endişelenme.
I am there, don't worry.
Endişelenme evlât.
Don't worry, kid.
Endişelenme Betty, kurtaracağım seni buradan.
Don't worry, Betty. I'm gonna get you out of here.
- Endişelenme Marie.
Don't worry, Marie.
- Benim için endişelenme.
Don't worry about me.
- Endişelenme.
Oh, don't worry about it.
- Endişelenme anlıyorum.
Don't worry about it. I get it.
Ve endişelenme çünkü benim planımda kimse tokat yemiyor.
Oh, and don't worry, in my plan, no one gets slapped.
Endişelenme.
Oh, don't worry about it.
Aaa, Endişelenme...
Oh, don't worry...
Ya, Endişelenme...
I'll be there.
Endişelenme, kardeşim.
Don't worry, brother.
Endişelenme.
I'll get us some more money. Don't worry.
Endişelenme.
Now don't worry.
Endişelenme küçük kız.
Don't worry, little girl.
Endişelenme küçük kız.
Don't you worry, little girl.
Endişelenme.
Oh. Don't you worry.
Benim için endişelenme.
Don't worry about me.
Endişelenme, iyileşecek.
She'll be fine. It's not that bad.
Ayrıca endişelenme, onlar seni göremiyor.
Don't worry, they can't see you. Ready?
Benim için endişelenme.
You don't have to worry.
Endişelenme.
Don't you worry.
Ama endişelenme, para sende kalabiilir.
But don't worry, you can keep the money.
Arkadaşlarına göz kulak olurum, endişelenme.
I'll look after your friends, don't worry.
- Ray. - Halledeceğim, endişelenme.
- I got this, don't worry.
Endişelenme.
Don't fret.
Endişelenme.
- Provenza : Don't be.
Rachel öyle dedi. " Endişelenme, Sherry.
So she said.
Endişelenme, sayenizde ona yardım edeceğim.
- Don't worry, I'll do what I can to help guide you through.
Endişelenme, alışkınım.
Don't worry, I'm used to it.
Endişelenme!
Don't worry.
Endişelenme.
Don't worry. This is a good thing.
Endişelenme, takımın arkasındayım.
Don't worry.
Endişelenme.
Hey, don't worry.
endiselenme 17
endişelenmeyin 418
endişelenmene gerek yok 116
endişelenmenize gerek yok 42
endişelenmeye gerek yok 31
endişelenme tatlım 16
endişelenmeyi bırak 24
endişelenmeye başlamıştım 19
endişeleniyorum 63
endişe 26
endişelenmeyin 418
endişelenmene gerek yok 116
endişelenmenize gerek yok 42
endişelenmeye gerek yok 31
endişelenme tatlım 16
endişelenmeyi bırak 24
endişelenmeye başlamıştım 19
endişeleniyorum 63
endişe 26