English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ S ] / Sen bir

Sen bir traducir inglés

100,382 traducción paralela
Louis sen bir şey demeden Donna neler olduğunu anlattı.
Louis, before you say anything, Donna told me what happened.
- Louis bir şey diyemez, sen bir şey diyemezsin, Harvard şartı yok.
Louis doesn't get a say, you don't get a say, no Harvard rule. Done.
Peki sen bir kediyi yüzmenin birden fazla yolu vardır lafını duymadın mı?
I heard you. Have you never heard the saying "there's more than one way to skin a cat"?
Harvey, sen bir şey söylemeden önce, özür dilemek istiyorum.
Harvey, before you say anything, I just wanna say I'm sorry.
Sen bir satıcı mısın?
_
Sen bir bilim insanı değil bir psikopatsın.
You're not a scientist, you're a sociopath!
Sen bir kaçaksın.
You're contraband.
Sen bir Alpha'sın. Güçlü ve bağımsızsın.
Come on, you're an Alpha.
- Sen bir Beyaz Marslı mısın?
- You're a white Martian?
Sen bir insansın.
You are a human.
Rus bir şirket. Sen kendi işine bak adında küçük ürünler üretiyorlar.
- They're Russian, and they make a little product called none of your goddamn business.
Sen en afilisinden bir yer ayarla, ben de mankenleri getireyim.
Why don't you get a kick-ass location, and I'll get the models. - Models?
Kusura bakma ama sen sadece bir şirket sekreterisin.
- I don't mean to sound insensitive, but you're a corporate secretary.
- Sen öne çıkmadan önce beraber son bir davada çalışmak istediğini anladım..... ama belli ki sen öne çıkmaya hazır değilsin, bu yüzden bu firma tamamen yok olmadan önce ücretsiz davalarımı almaya karar verdim.
- I understand that you said that you wanted one last case together before you stepped up, but you clearly are not ready to step up, so I got to get my pro bono cases in before this place doesn't even exist anymore.
Sen zina yapan değersiz bir fahişesin.
You were an adulterer, a worthless slut!
- demek sen ondan da salak bir sikkosun.
- that makes you a stupider fucking idiot.
Sen mürekkep balığı değilsin bebek gibi kokan bir oğlan çocuğusun.
You're not a squid, you're a boy who smells like a baby.
Onlarını hayatını değiştirecek bir teklif bu ve sen bunu göremeyecek kadar aptalsın.
I'm willing to cut your clients a check that'll change their lives and you're too stupid to see it.
Talebimi geri çekersem Palmer'in elinden bir şey gelmez. Yoksa sen...
If I pull out of that hearing, Palmer can't touch us.
Çünkü yatırım ekibinin başında sen varsın ve eğer senin için bir şeyler olduğuna inanmasaydın vaktini harcamazdın.
Because you're the head of the investment team, and the head of the team doesn't waste his time unless he thinks there might be something in it for him.
Mike yanlış anlama ama Palmer'a karşı o kozu elde etmek için bayağı bir zahmete girdik ve sen bana öldürecek gibi baktın.
Mike, I'm not trying to be an asshole, but we went to a lot of trouble to get that shit on Palmer and you looked like you wanted to kill me.
Sen avukat olunca dünya daha iyi bir yer olacak.
I gotta say, the world's gonna be a better place with you as a lawyer. Why?
Sen onunkini kurtardığın için dünya daha iyi bir yer.
And the world's a better place because you saved hers.
Dışarı çık, bir muhabir bul ve hikayeyi sen kontrol et demek.
It means you go out, you find a reporter, and you take control of the narrative.
O bir serseri, sen de... ona para atıyorsun böylece uçuk kalıyor mu?
You're throwing him money so he can stay high?
Sen... çiftlikte bir uyuşturucu bağımlısına izin veriyorsun.
You... You let a druggie on the farm.
Sen... sen yalnızsın, ve... korkudan başka bir şeyin yoktur.
You're... You're alone, and... and you got nothing but fear.
Carson bana, sen ve Laurie Ann'in yangınla ilgili duruma... bakmaya gittiğinizi söyledi ve ve yapabileceğim bir şey varsa, yardımcı olabileceğim yollar varsa, ben istiyorum.
Carson told me that you and Laurie Ann were going, uh, to look at the... the situation with the fire, and, um... and if there's something I can do, if there are ways that I could help, um, I want to.
Sen bir Göz'sün.
You're an Eye.
Sen iyi bir adamsın Nick.
You're a good soul, Nick, helping him.
- Sen de çok iyi bir annesin.
You're a really good mom.
Etik dışı bir şey varsa bile sen buna dahil değildin buna eminim.
It's clear to me that if there were any ethically compromised behavior, you weren't in the middle of it.
Sen önce o burkanın içinden bir çık kızım.
Look, you just worry about digging out your burqa, bitch.
O bir bebek, bunu sen de biliyorsun.
She is a baby and you know that.
Sen ve Dariela'nın burada bir evi var.
You and Dariela have a home here.
Sen bensiz başka bir gezegene mi gittin?
You went to another planet without me?
Sen bana bir şey aldın, komik.
Well, you got me something, it's'funny.
Sen sadece ayakçısısın. Legion'ın beni çok iyi ödüllendireceği bir iş, yardım edersen seni de.
It's a job that the Legion will reward me handsomely for, as they would you.
Sen iyi bir adamsın Rip.
You're a good man, Rip.
Sen sadece abartılı bir ineksin, şövalye değil.
You're a glorified nerd, not a knight.
Sen benimle tanıştın, bir Yeşil Marslıyla.
You, uh... You meet me, a Green Martian.
Sen ve Bay Olsen aslında oldukça etkileyici bir takımsınız.
You and Mr. Olsen are actually a pretty impressive team.
Hiç sen benim de belki bir çağrı aldığımı düşündün mü?
Have you ever thought that maybe I have a calling, too?
Senin bir Beyaz Marslı olduğunu farkettiğimde, o kişinin sen olabileceğini hiç düşünmedim.
When I realized you were a White Martian, I never thought that that person would be... You.
Bunun için bir teknik var mı yoksa sen... sadece kıçına hızlı bir tekme mi atıyordun?
Is there a technique to that or were you just giving it a swift kick in the caboose?
Başkalarının inanmadığı bir çok insana sen inanıyorsun.
You believe in a lot of people that others don't.
Ve sen kızım bu aile ağacının bir parçasısın.
And you, my daughter, are part of that family tree.
Sadece bir hayduttan ibaretsin sen.
You're nothing but a thug.
Ben bir tanrıyım, sen ise bir ezik.
I'm a God and you're a loser!
Bak, sen Sevgililer Günü'nü çok sevmiyor olabilirsin ama Alex için önem verdiği biriyle romantik bir gün geçirmek çok önemli.
Look, I know Valentine's Day might not be happy for you, but it means something to Alex to spend a romantic holiday with someone she cares about.
Sen benim için bir deneyimden ibaret değilsin, tamam mı?
You aren't like some experience to me, okay?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]