Zamanli traducir inglés
21 traducción paralela
Suthanedeyken, Nakanoda yari zamanli olarak bir liseye basladi.
While rooming at the dairy, he attended a high school in Nakano part-time.
Sirket ona yemek ve kalacak yer verdi, ve yari zamanli lisedeki egitimine tekrar basladi.
The company provided room and board, and he resumed part-time high school study.
Gösteri kendini es zamanli bir biçimde hem toplum, hem toplumun bir parçasi hem de bir birlesme araci olarak sunar.
The spectacle presents itself at one and the same time as society itself, as part of society, and as instrument of unification.
"GERÇEK ZAMANLI KESİŞİMLER"
BABYLON 5 4x18 "INTERSECTIONS IN REAL TIME" Subtitles subXpacio
6 yil once bosandilar annem telefon sirketinde tam zamanli calisiyor.
- My parents were divorced when I was 6 and I live with my mom, she works full time for the phone company.
Gerçekligin es zamanli benzer misli durumlari nedeniyle.
because of the same multiple states of reality simultaneously.
- Tesekkürler. Olur da kârli bir yari zamanli iste çalismak istersen okuldan sonra mesela kapim sana her zaman açik.
If ever you're interested in rewarding part-time work perhaps something after school?
Kitapçida yari zamanli çalisiyor.
She works part-time in a bookstore.
Her zamanli gibi muhteşemsin.
You look as gorgeous as ever.
Hem de bana tam zamanli is ve sosyal haklar teklif etmelerine ragmen.
Yes. Even though I was offered a full-time position with benefits.
Tam zamanli bir küratöre ihtiyacimiz olmadigina karar verdim.
I've decided we no longer need a full-time curator.
GERÇEK ZAMANLI
_
Sonucunda tam zamanli bir ise baslayabilirim.
Could get a full-time job out of it.
Cihaz zamanli bir patlamaya ayarlanabilir veya mobil bir verici ile uzaktan etkinlestirilebilir.
The device can be set for a timed detonation or can be remote activated by a mobile transmitter.
Kisa zamanli ve uzun zamanli hafiza vardir.
There's short-term memory... ram, if you will... and there is long-term memory, a hard drive known as the hippocampus.
Byron ve Ike'in es zamanli olarak onuncu portala ulastigini dusunduk.
We thought that Byron and Ike arrived at Portal Ten simultaneously.
Cami O'Connell, barmenim. Yari zamanli psikologluk yapiyorum.
Cami O'Connell, bartender, part-time shrink.
Ve ben de gerçek zamanli raporlar istiyorum o binanin içinde olan biten her seyle ilgili özellikle de burasi ve Moskova arasindaki karar döngüsündeki her adamin adini.
And I want real-time reports of everything- - everything that occurs inside that building, especially the names of every drone in the decision loop between here and Moscow.
Ekipler, buradan ve buradan es zamanli girisler yapacaklar.
Teams make simultaneous entries here and here.
Peki ama benim evde çocuklarla kalmaya baslamam ve senin tam zamanli çalismaya baslaman
Right, but when I started staying home with the kids, and you went to work full-time, did that...
Tam zamanli.
Full-time.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71