Zamanımızın traducir inglés
6,103 traducción paralela
Bu caz sevdalısı, hem zamanımızın hem de tüm zamanların en iyi müzisyenlerinden.
Now, this cat is one of the great musicians of our or any time.
Zamanımızın yüzde 18'inde beni delirtiyorsun.
Now 18 % of the time, you drove me crazy.
Zamanımızın yüzde 79'unda seninle mutluyum.
79 % of the time I'm happy with you. Wait, 79 %?
Pembe Panterler'e katılmaya çalışıyorsun,... zamanımızın en iyi hırsızları.
You're trying to join the Pink Panthers, the greatest thieves of our time.
Zamanımızın kahramanları olacağız.
We'll be the heroes of our time.
Gemiye binersem ayrılacağımızı sen söylüyorsun senin kararın o zaman bu.
You're saying if I get on the boat it means we are splitting up - that's your decision.
Bana saygınızı tamamen kaybetmeden önce bilin ki zaman zaman şirketle çalışırım.
But before you lose all respect for me, you should know that I work with the firm sometimes.
Bu zamanı garip bulmadınız mı?
Don't you find that time gap odd?
Ben hala 21. değilim Ihtiyacınız olan tüm zaman ayırın.
I'm still not 21. Take all the time you need.
Bu bir onur, Sayın Başkan Yardımcısı, sizinle konuşuyor be Ve eminim yapmanız daha iyi şeyler var... var eminim Zaman şu anda, efendim, değerli zaman.
It's been an honor speaking with you, Mr. vice president, and I'm sure you have... sure you have better things to do with your time right now, sir, your valuable time.
Bir savım var. Ya kimse hiçbir zaman yalnız değilse? Ya her yaşayan varlığın bir yol arkadaşı varsa?
Proposition - what if no-one is ever really alone, what if every single living being has a companion - a silent passenger, a shadow?
En önemlisi ise yaptığımız işlerin büyüklüğü ve verdiğimiz zamanın çokluğu.
The biggest challenge is really the amount of work to do in the time we're given.
Josh zamanınızın yüzde 79'unda mı seni mutlu ediyor?
Josh makes you happy 79 % of the time?
Daniel : Hatırlayın ne zaman aynı şeyleri yapmaya çalıştğımızı.
Remember when we were allowed to have do-overs?
- Bunun zaman alacağını biliyorsun, bizim amacımız Murphy gelene kadar yeterli kanın aktığını göstermek.
- How long will that take? - We'll know if it takes right away, but we're just trying to keep enough blood flow to the foot until Murphy gets here to assess if there's enough to save.
Hayır, ajansla bağlantısı dışında tüm iletişimlerini engelliyoruz. Ama varlığımızın zamanı azalıyor.
No, we are jamming all outgoing transmissions except for the Agency's uplink to the sub itself, but our asset is running on borrowed time.
- Biraz zamanınız var mı, efendim?
Do you have a moment, sir?
Zamanınızı aldığım için üzgünüm Bay Dietrick ama... açık olmak gerekirse, oğlunuz biraz şımarık yetiştirilmiş olabilir.
I'm sorry to have wasted your time, Mr. Dietrick, but to be frank, your son may have already spoiled the well.
Yarın o mahkeme salonuna gittiğim zaman kovulmak için bugüne kadar bütün rahatsız jüri üyelerinin bana yaptığı her şeyi yapacağım.
All right, I am gonna go to that courtroom tomorrow. I'm gonna do everything every annoying juror's ever done to me To get me to dismiss them- - I'm gonna do to that judge.
Beni vururken çok zaman harcayacaksınız,... çünkü rejenerasyon geçirip duracağım.
You'll have to spend a lot of time shooting me because I will keep on regenerating.
Yoksa bunca zaman yalnızca yıkım kısmında mı görev aldınız?
Or have you two merely cut a path of destruction across time?
Her zaman onu koruyacağını düşünmüştüm. Eşin olacağını, bir gün ona "kızım" diyeceğimi düşünürdüm.
I always thought you would protect her, that she would be your wife, that one day I might call her daughter.
Etrfını aramaya bak, ve bir şeyler kızışırsa, o zaman beni ara tamam mı?
Just... just keep looking around for them, and if... if anything escalates, then call me, okay?
Eğer yerçekimi dalgalarını göremezsek bir başka yeniliğe geçmenin zamanı gelmiştir. "Doğada anlayamadığımız ne var acaba?" ... diyerek kafamızı kaşımaya devam ederiz.
If we don't see gravitational waves, then it's going to start off a different kind of revolution, where there'll be a lot of head-scratching about, "what is it about nature we don't understand?"
O zaman daha fazla zamanınızı almayayım.
Oh. Well, then I'd better be letting you get on with your day.
O zaman sen ve Jimmy kendi şirketinizi kurmak için plan yapmadınız mı?
So, you and Jimmy didn't plan to start your own company?
Sıçradığımız zaman savaşçıları ektik, ve Hayalet de imzasını tanıyabilir o yüzden geriye döndüğümüzde bizi tanımayacaklardır.
We lost the ties when we jumped, and the ghost can scramble its signature... So they won't recognize us when we return.
Benim duruşmada söylediklerini olduğunu zamanınızı mı alıyor?
Isn't that what you said at my trial?
Bizim kahraman olduğunu'zamanınızı mı alıyor?
Isn't that our hero'?
O zaman, kafa karışıklığımı anlıyorsunuz. Santa Fe'ye gitme iznini Kaliforniya için kullanamazsınız.
A day pass to Santa Fe is not a ticket to California.
... zaman bizi garipleştiriken sahnede kendi rolünü oyna rol yapmaktan sıkıldım burada olduğuma memnunum zamanımız tükenirken sana söylemek istiyorum sevgili aşkım sevgili aşkım... - Hedefinize vardınız.
You have reached your destination.
Kızım kesinlikle hayatımın gidişatını değiştirdi ama ben bundan hiçbir zaman pişmanlık duymadım
"My daughter definitely altered the trajectory of my life. " But I have never regretted it.
Ihab'ın geri çekilmesini engellemek için giriş zamanımızı bir yıldan fazla azalttık.
We just cut our lead-in time by over a year to stop Ihab from backing out on us.
Oscar'ı kıçımızın dibinden ayırmak için gereken tek şey o bowling pisti için izin vermekse, verelim gitsin o zaman.
If all it's gonna take to get Oscar off our ass is the permit for that fucking bowling alley, then so be it.
Ben o zaman kendi içki alırsınız sanırım.
I guess I'll get my own drink then.
Keşke size yardım edebilsem de buraya gelmek zorunda kalmasam fakat bildiğim her şeyi size anlattım işte. Zaman ayırdığınız için teşekkürler Bay Solloway.
Now, I wish I could help you just so I could stop coming in here, but I've told you everything I know about it.
Sanırım kızım hakkındaki niyetin konusunda konuşmamızın zamanı geldi.
I think it's time You and I have a little talk about your intentions with my daughter.
Zamanını çaldığımız için üzgünüm.
Sorry for wasting your time.
Kızımın sağlıklı ve mutlu büyümesini istiyorum ve değerli zamanını kaloriler sayarak veya aşırı kilo üzerinde saplantı yaparak harcamasını istemiyorum.
I want my daughter to grow up healthy and happy... and not waste any of her precious time counting calories or obsessing over weight.
Peki o zaman, Logan'ın sadece bizim konuşmalarımızı ortaya çıkarmak istediğini söylediğimde neden anında akordu değişti?
Then why did he immediately change his tune after I told him that Logan was only releasing our communications?
Geldiği zaman büyükbabamızın kadın saçları mı olacak?
Will grandpa have pretty hair when he comes?
Bu konteyner bizimkinin maaşı yüksek işinden sosyal yönden beceriksiz adamların kız tavlamasına yardım ettiği işe geçtiği zaman ortadan kaybolmuş.
That container disappeared around the same time our boy swapped his well-paying dockworker gig for his sketchy career helping socially incompetent men pick up women.
Bakın, Ayden'in söylediği gibiyse ve elfler dönüyorsa, çok fazla zamanımız yoktur.
Look, if it's like Ayden says, and the elves are turning, then we don't have much time.
Zamanınızı aldığım için üzgünüm.
I'm sorry for your time.
Tamam, yeterince zamanımızı harcadın.
Okay, you've wasted enough of our time.
Bütün sorularınızı zamanında cevapladım mı?
Have I answered all your questions in a timely manner?
O zaman belki arkadaşlarımızın yerini biliyordurlar.
So, maybe they know where our friends are.
Yapacağımız zaman herkesin hazırlıklı olmasını istiyorum.
I want everyone prepared when we do.
Bakın, aslında, eğer benim yaptığım gibi iki tarafla da zaman geçirirseniz, bence bundan sonra çetelere ihtiyacımız olmadığını anlarsınız çünkü, her şeyden önce, hepimiz insanız.
Look, in fact, if you just took the time to get to know each other the way you did me, I think you'd agree we don't need gangs anymore because, deep down, we're all just people.
Zamanınızı harcadığım için fazlaca özür dilerim.
Well, I'm awfully sorry to have wasted your time.
Sarıldığınız zaman göğüsleriniz birbirini sıkıştırdı mı...
- all, like, "squozen" together?
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71