Önemli bir şey traducir inglés
8,937 traducción paralela
Çünkü halletmemiz gereken çok önemli bir şey var.
Because we have something very important to take care of.
- Önemli bir şey degil.
- Oh, it's nothing.
Hayatımda önemli bir şey icat etmedim.
You see now, I never invented something great.
Joe, benden öğrenebileceğin her şeyi öğrendiğini sanmıyorum ama şimdilik beni rahatsız eden daha önemli bir şey var.
Joe, I think, you've not learned all the things you need to know from me, but, for now, there's something more important that bothers me.
Önemli bir şey değilmiş, Robert.
It's no big deal, Robert.
Kesinlikle önemli bir şey.
It's definitely big, I just...
- Önemli bir şey değil.
It's nothing.
Hiç önemli bir şey değildi.
It was nothing, really.
Önemli bir şey değildi.
It was harmless.
Üzgünüm, bu dün de oldu, önemli bir şey değil.
Ooh. Sorry, this happened yesterday, and it's not a big deal.
Benim için ailemden daha önemli bir şey yok.
Nothing is more important than family to me.
- Aaron, ne yaptın sen? - Önemli bir şey değil.
- Aaron, what did you do?
Lolly, bu önemli bir şey.
Lolly, this is a big deal.
Önemli bir şey değil.
It's nothing important.
Çünkü çok önemli bir şey değildi.
Because it wasn't a big deal.
Şey, evet biraz. Benden bir şeyler saklıyor. Önemli bir şeyler.
Yeah, she, uh... she kept something from me, you know, something important.
Evet, bu onun için önemli bir şey.
Yeah, that's a pretty big thing for her.
O sabah sahilde önemli bir şey gördünüz mü?
And did you see anything significant on the beach that morning?
Önemli bir şey olmamasına sevindim.
I'm glad that it's nothing big.
- Önemli bir şey değil.
- It doesn't matter.
- Önemli bir şey değil.
~ Nothing. It says nothing.
- Önemli bir şey değil o.
It's nothing.
Bana önemli bir şey söylemeyeceksen rahat bırak beni.
Tell me something important or leave me alone.
Senin için sokaklardan önemli bir şey yok.
Ain't nothing more for you but the streets.
- Önemli bir şey değildi.
- Wasn't worth telling.
Böyle önemli bir şey söz konusu olduğunda utancın yeri olmadığına inanıyorum.
I do not believe that embarrassment has much of a part to play when something is as important as this.
Önemli bir şey değil.
Um, this is nothing.
Belki de önemli bir şey değildir.
It may be nothing at all.
Önemli bir şey mi?
Is that something? No.
Ayrıntıları bilmiyor olabilir ama ondan önemli bir şey sakladığımızın farkında.
She may not know the details, but she knows we're keeping something very big from her.
Bana söylemediğin önemli bir şey var Farah, nedir o?
There is something deep that you are not telling me, Farah. What is it?
Bak, Malina'nın kaderinde önemli bir şey yapmak var.
Listen, Malina is meant to do something important.
Çok önemli bir şey değil.
Anyway, what can I do for you gents? Well, it's...
O kadar da önemli bir şey değil esasında.
It's no big deal.
Muhtemelen önemli bir şey değildir.
It... no, it's probably... nothing.
Devamlı Yoorana'da saklanamayız. Buraya çok önemli bir şey saklamıştım.
I've got something hidden here - - something important.
Önemli bir şey.
Something important.
- Önemli bir şey var.
- It's kind of important.
Seni dans pistine çok önemli bir şey söylemek için getirdim.
( Crosby ) I brought you to this dance floor to tell you something very important.
Oğlumun yeni kız arkadaşı önemli bir şey değil mi?
My son's new girlfriend - is not a big deal? - She's not my girlfriend.
Biz bir aileyiz, daha önemli hiçbir şey olamaz.
We're family, and nothing is more important.
Yok bir şey, önemli değil.
Nothing, it doesn't matter.
Evet, çok önemli değil... mühim bir şey falan değil, ama,
Yeah, it's not a... it's not a big deal or anything, but, uh,
Her gün yaptığım işlerin dışında bir şey yapmanın ne kadar önemli olduğunu unutuyorum hep.
I often forget how important it is to step away from my ever present routine.
Şu anda önemli olan tek şey hepimizin güvende olup bir arada olmasıdır değil mi?
Um, well, you know, all that's important is that we're all safe and back together, right?
- Önemli değil, bir yerine bir şey oldu mu?
It's okay. Are you hurt?
Bir şey yok diyorsun, sonra önemli değil diyorsun.
Nothing can't not matter.
Bir şey varsa, o zaman önemli olur.
Only something can.
Uzaylılar size bir şey verdi ve bu da sizi önemli hissettirdi.
The aliens gave you something, and that makes you feel special.
Lütfen. Richard için her şey çok önemli. Bir günde ne kadar yük taşıyabileceğimiz kahvesinin nasıl olacağı.
Everything is important to Richard- - how many loads we can transfer per day, how he takes his coffee.
Aklımdaki en önemli şey bu olmasa da Viktor'la beraber olman onu çok büyük bir risk altında bırakıyor.
And not that it's my greatest concern, but you being with Victor, you put him at huge risk.
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
önemli birşey değil 33
önemli bir konu 16
önemli biri 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
önemli birşey değil 33
önemli bir konu 16
önemli biri 16
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105