Acık traducir español
71,895 traducción paralela
Şimdi de paralel bir evrende kısılı kalmış acıklı hikayemi sevdiğim adamın ikizine anlatıyorum.
contándole mi tragedia al... doble del hombre al que... quería.
Suçla savaş yüzünden hepimiz acıkırız diye düşündüm.
, pensé que todos estaríamos hambrientos de luchar contra el crimen.
Vampirlerden biri bunu öğrenirse şah damarın açık hedef hâline gelir.
Lo que quiero decir es que si se enterara algún vampiro, habría una diana en tu arteria carótida.
Bu fazla açık sözlü oldu.
Vale, ¡ eh!
Zamanda yolculuk mümkün ve tüm tarih saldırıya açık halde. Bu yüzden zaman aberasyonlarının yayılmasını önlemek ve açtıkları hasarı onarmak amacıyla zamanda yolculuk etmeliyiz.
Los viajes en el tiempo son reales, y toda la historia es vulnerable al ataque, por eso debemos viajar a través del tiempo para detener la propagación para estas llamadas Aberraciones del Tiempo y borrar el daño que han hecho a la historia.
Çok sıkıcı, acınası biri.
Es tan calmada, es patético.
Telefonum açık olacak.
Estaré en el móvil.
Bence anneni öldürdüm derken açık gerçeği söylemiş oluyorum ve sadece bunun için bile beni öldürmeliydin.
Creo que estoy señalando lo obvio cuando digo que maté a tu madre, por solo eso, deberías haberme asesinado.
Bana oldukça açık geliyor dostum.
Me parece un poco obvio, compañero.
Bu kadar açık bir yerde beklemek.
Parado así aquí en la intemperie.
- Bu birazcık acıtabilir.
Tal vez duela un poco.
Buradakine işçiler giriyor. Tuvalet kapağını açık bırakıyorlar.
Los obreros usan este y dejan arriba el asiento del retrete.
Çünkü hem bana karşı açık olmanı istiyorum hem de Rebecca'yla tam da bunu paylaşmanı istiyorum.
No solo porque seas franca conmigo, sino porque es justo lo que quiero que compartas con Rebecca.
Açık sözlü, kırılgan ve samimi biriyle konuşmak...
Hablar con un tipo de un modo abierto, vulnerable y sincero.
Bu gece birçok duygu açığa çıkıyor.
¡ Cuántas emociones para esta noche!
AA'da kimliğini açık etmek büyük rezilliktir, haberin var mı?
¿ Sabes que está muy mal violar el anonimato de alguien?
Açık saçık bir şey. O kadarını biliyorum.
Es algo subido de tono.
Evet, benim boylarımda, açık renk saçlı, mavi gözlü üzerinde yeşil askeri ceket varmış.
Sí, que era como de mi altura, cabello claro, ojos azules, con una chaqueta verde del Ejercito.
Pekala millet, Açık Hava Sergisi için sizler de projelerinizin son hazırlıklarını bitirin.
Bueno, todos asegúrense de que sus proyectos estén armados y listos para la Jornada de Puertas Abiertas.
Seni, Açık Hava Sergisi'nden çıkartmak istiyor.
Quiere que lo quites antes de la Jornada de Puertas Abiertas.
Açık Hava Sergisi yarın.
La Jornada de Puertas Abiertas es mañana.
Kapı açık.
Está abierto.
Açık pazardan alınabiliyor.
Está disponible en el mercado libre.
Bir konuda çok açık konuşmak istiyorum.
Pero quiero ser perfectamente claro acerca de algo.
Şu anda açıklama yok fakat kısa zamanda bir açıklama yapılacak.
No hay comentarios, por ahora, pero tendremos algo para ustedes en breve.
Kendi sebepleri dolayısıyla Green Arrow'u korumaya kendini adadığı çok açık.
Claramente está determinado a proteger a Green Arrow para sus propios propósitos.
Kart açmak değil bu, acımasızlık.
Esto no es jugar rudo. Esto es una crueldad.
Acımasızlık olan, bu şehrin insanlarının belediye başkanı olarak senin olmaman.
Lo que sería una crueldad sería que la gente de la ciudad no te tenga como alcalde.
Bu şeffaflık dolayısıyla, sanırım herkese Green Arrow'un yaptığını neden gizlediğim konusunda bir açıklama borçluyum.
Y en el espíritu de dicha transparencia, creo que les debo a todos una explicación del por qué encubrí lo que hizo Green Arrow.
Susan'ı açık bir yerde tuttuğunu sanmam.
Dudo que tenga a Susan en un lugar tan obvio.
Artık neyin açık olduğunu bilmiyorum.
Ya no sé lo que es obvio.
Çok güzel. Her şeyin açıkta olması. Tüm kartlar açık.
Esto es genial, ahora todo está expuesto, todas las cartas sobre la mesa, por así decirlo.
- Ama giriştiğim iş konusu açılmışken... Bu iş, Chase'in annesinin bilgisayarından aldığımız petabaytlık veriyi ayıklamama yardımcı oldu.
- Pero hablando de ese algo en lo que estoy metida, de hecho me ayudó con ese petabyte de información que sacamos de la computadora de la madre de Chase.
Yeni elemanlar ve... Şeffaflık ve daha olumlu bakış açısı daha çok güven.
Con los reclutas y la... transparencia, más optimismo, más confianza.
Hepiniz beni saldırıya açık hale getiriyorsunuz John.
Todos ustedes me hacen vulnerable, John.
Hayır, açık bir soruşturmanın detayları gizlidir diyorum.
No. Estoy diciendo que los detalles de una investigación en curso son confidenciales.
İşlevsel güvenlikte büyük bir açık var gibi.
Parece una gran brecha en seguridad operativa.
Hayır, en başta belki Chase açık uçları kapatmak istiyordur dedim ama aralarında hiçbir bağ bulamadım.
No. Al principio creía que era Chase intentando atar los cabos sueltos, pero no he podido encontrar ninguna conexión entre ellos.
Kusura bakmayın Bay Grover ama Adrian Chase davasının detayları halka açık değil.
Lo siento, Sr. Grover, pero los detalles de la investigación de Adrian Chase, no están disponibles para el público.
- Neredeyse mi? - Ajan Ditkoff, Talbert Limanı'nın yaklaşık 30 kilometre açığında.
- La agente Ditkoff está a unos 30 kilómetros, cerca del puerto de Talbert.
Bu sırada seni kızdıracak kadar ne yaptığımı açıklar mısın acaba?
¿ te gustaría usar este tiempo para decirme qué es lo que te tiene tan cabreado?
- Açık kanaldasınız şu an.
Estás en un canal abierto, por cierto.
- Açık hat.
Línea abierta.
Chase bir sebepten buraya gelmeni istediyse hangi katta olduğu konusunda daha açık olabilirdi.
Si Chase te quería aquí por alguna razón, debería haber sido más específico con la planta.
İnsan bedeninde enfeksiyonun ilerleyişini gözlemlemek için onları açıkça kullandık.
Evidentemente los usamos. Para observar el progreso de la infección en un huésped humano.
Lütfen açık konuş.
Y sé específico, por favor.
Fred'in kitap kurtları ivme, hız, açı gibi ne kadar saçmalık varsa hepsini hesapladı.
Los cerebritos de Fred calcularon todas las cifras. Velocidad, aceleración, ángulo, toda esa basura.
Şansınız bol ve yolunuz açık olsun.
Buena suerte y que Dios los acompañe.
Guy Molinari, savaş gereçleri iskelede gerekli konumu aldı. Parıldak yardımı ile izleme açık.
Guy Molinari, explosivos en posición en las pasarelas y balizas de rastreo encendidas.
Revirler korsan gemilerde genellikle açık hava kilitleridir.
Las enfermerías en las naves piratas generalmente solo son esclusas de aire abiertas.
Ambarlar açık.
Los silos están abiertos.
açık 170
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıklayayım 67
açıklayabilirim 134
açıklayacağım 42
açıkça söyle 26
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17
açıklayabilirim 134
açıklayacağım 42
açıkça söyle 26
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17