English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Bakın

Bakın traducir español

107,364 traducción paralela
Bakın. Beşinci kata ulaştığımda tek gördüğüm şey ölü korumalardı, zaten silah seslerini duyunca saklandım.
Cuando llegué al quinto piso, sólo vi guardias muertos y oí disparos, así que me escondí.
Bakın, ışıklar geldi.
- ¡ La luz! - Funciona.
İki gün ortadan kayboldum ama bakın ne hale gelmiş burası..
Me voy durante solamente dos días y ustedes dejan un caos.
Buyurun bakın.
Vengan a ver.
Gelin, tadına bakın.
Aquí, prueben.
Bakın kimler gelmiş.
Bueno, miren quién es.
Bakın, biz sadece yanlış bir mahalleye girdik ve bir çete gelip bizi mahvetti.
Nos metimos por el vecindario equivocado, y una pandilla nos cortó el paso.
Bakın rahat olun tamam mı?
Mira, apacigua tu mente, ¿ de acuerdo?
Bakın, vücut beynin sinyallerini algılar ve gönderir, ancak beynin bu sinyalleri nasıl yorumladığı ise, büyük bir inceliktir.
Verás, el cuerpo detecta y envía señales al cerebro, pero cómo el cerebro interpreta esas señales... es una cuestión de gran delicadeza.
Yani. Şuna bakın. Aynı masa.
Venga ya, mirad esto. ¿ La misma mesa?
Peki sen neye bakınıyordun?
Entonces, ¿ qué tipo de cubierta tienes?
Bakın, bayan, arkadaşımın omzunda bir kurşun var.
Mira, señorita, mi amigo tiene una bala en el hombro.
Bakın Bay Lockhart, neden bize o gece... nerede olduğunuzu söylemiyorsunuz?
Mire, Sr. Lockhart, ¿ por qué no nos dice dónde estuvo en realidad esa noche?
Bakın hepimiz mükemmeliyetçi bir kültürün içinde yetiştik biliyorum.
Miren, lo entiendo. Lo entiendo. Todos fuimos educados en una cultura de perfección.
Camdan bakın.
Mira por la ventana.
Gevezeliği bırakın da işinize bakın.
Así que dejen de parlotear y pónganse a trabajar.
Saklanılacak yerlere bakın!
¡ Revisen los escondites!
Şunun icabına bakın lütfen.
Encárguense de ella, por favor.
Buraya bakın!
¡ Por aquí!
Bakın, ben ayrıldıktan sonra ne oldu bilmiyorum ama Santa Monica'ya resmi yetki ile gittim.
Oiga, no sé qué pasó cuando me fui, pero fui a Santa Mónica en una misión oficial.
Bakın, mevcut belirtilerin sizde olmaması bulaşıcı olmadığını gösteriyor. Ama labaratuvar testi yapmadan bunun gıda zehirlenmesi mi, yemek borusu kanseri mi yoksa binlerce ihtimalden biri mi olduğunu söylemem mümkün değil.
Miren, ninguno de ustedes parece tener síntomas, lo cual excluye a algún patógeno, pero sin análisis, no hay manera de saber si es intoxicación o cáncer en el esófago o cualquier otra de mil posibilidades.
Dedektif Bowman, güvenli eve dönüp geçen sefer neyi gözden kaçırdığınıza bakın.
Detective Bowman, regresará al refugio y encontrará lo que se le haya pasado la primera vez.
Bakın, üzgünüm.
Escuchen, lo siento.
Bakın, epeydir birlikte ilk geceniz bu yani tahminimce romantik türden planlarınız vardır.
Bueno, sé que es su primera noche juntos desde hace tiempo, así que me imagino que tendrían planes de naturaleza romántica.
Bakın kimler gelmiş!
¡ Hola, hola! ¡ Miren quiénes volvieron!
Bakın bay Burns,... kimse kuralları olan bir partiyi benim kadar sevemez.
Mire, Sr. Burns, a nadie le encantan las fiestas con reglas más que a mí.
Şuna bakın.
Mírelo.
Bak Noel ağacının altında ne buldum.
Miré lo que encontré debajo del árbol de Navidad.
Şu halime bir bakın!
- ¡ Mire esto!
Bana bakın lütfen. - Ziyaret sebebiniz?
Mírame, por favor.
Bakım masrafını da düşünmen lazım.
Además, piensa en el mantenimiento.
Ve laboratuvarının ne kadar dağıldığına bakılırsa anlaşılan kötü adamlar da ne üzerinde çalıştığını biliyorlar.
Y después de ver cómo quedó destrozado tu laboratorio... parece que los malos también sabían de tu investigación.
- Canım, söz konusu evlilik olunca bir bakıma tek başınıza kalıyorsunuz.
Cielo, en lo que al matrimonio se refiere, estáis vosotros solos.
Bak, haddim olmadığını biliyorum ama ailenin sana ihtiyacı var.
Escucha, sé que no es asunto mío, pero tu familia te necesita.
Bak, ben bittim dostum, sen elinden geleni yaptın.
Estoy acabado, amigo. Hiciste todo lo que pudiste.
Hiçbir yerde daha iyi, daha özenli bakım bulamazsınız.
En ninguna parte encontrarán un cuidado mejor y más atento.
Bu yüzden bakımınızdan fayda sağlayacağımı düşündü.
Por eso pensó que me beneficiaría de su cuidado.
Rosewood paranın sağlayacağı en iyi bakımı sağlar.
Rosewood proporciona los mejores cuidados... que el dinero pueda comprar.
- Bakışın hilekar.
- Tienes la mirada esquiva.
Ayın üstündeki en parlak nesneye bak.
Busca el objeto más brillante del cielo por encima de la luna.
Bak, benden hoşlanmıyorsun, biliyorum ama enfeksiyon olup olmadığını sorabilir miyim? Gerçekten kötüye gidiyor, olabilir mi?
Sé que no te caigo muy bien pero ¿ puedo hacerte una pregunta?
Bak, seni ihtiyacın olduğu kadar dinleceğin bir yere yollayacağız.
Mira, te enviaremos a algún lugar donde puedas descansar lo que necesites.
Greg, Brooklyn'deki kızların yarısıyla bakıştım, kesiştim, flörtleştim ve ruh eşimin olmadığını ciddi olarak düşünmeye başladım.
Greg, he buscado, conocido y coqueteado con la mitad de las mujeres en Brooklyn y empiezo a creer que mi alma gemela no existe.
Bak, kiminle buluşacağıma saçma bir programın karar vermesini istemiyorum.
No, no quiero que un algoritmo me diga con quién salir, ¿ sí?
Şu meşhur bakışın.
Tienes esa mirada.
Bak, haklısın. Seni buraya getirme... tarzımız yanlıştı ama er ya da geç seni bulacak.
Tienes razón, no debimos traerte de la forma en que lo hicimos, pero tarde o temprano él te iba a encontrar.
Bana bak delikanlı, sevgili olmadan bana böyle dokunamazsın.
Joven, más vale que formalicemos antes de que vuelvas a tocarme.
Bak, Nolan ile başınız belaya girdiği için üzgünüm. Ama evinden hiçbir şey almadım.
- Oye... siento que tú y Nolan tengan problemas, pero no tomé nada de tu casa.
Bak... Lindsey arkadaşın değildi.
Lindsey no era tu amiga.
Bak, onu besleyen, temizleyen ve ağnağını koruyan sadece benim.
Soy la única que lo alimenta y lo limpia para que siga revolcándose.
Şuna bakın.
Simpson, recibimos una llamada anónima sobre un gong.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]