English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yukarı ve aşağı

Yukarı ve aşağı traducir español

719 traducción paralela
Eller havaya kaldırıldığında, hareket yapay kol ve ele iletilerek aynı şekilde, yukarı ve aşağı hareket etmesi sağlanır.
El movimiento de levantar una mano traslada el mismo movimiento al brazo artificial, del abajo hacia arriba.
Asansör yukarı ve aşağı hareket eder.
Un elevador sube y baja.
Talim yapan hareketli müfrezeler, süratle hareket ederek düşmana aman vermeyecekler. Gerçek koşullarda karşılaşabilecekleri şartlar altında çalışıyorlar. Yukarı ve aşağı giderek gerçeğe uygun bir şekilde hareket ediyorlar.
Un batallón de infantería motorizado se encuentra activo, una fuerza móvil asombrosamente ligera que no permitirá al enemigo un solo minuto de respiro y aprenden en las mismas condiciones que encontraran en el campo de batalla.
Tabii Yukarı ve Aşağı Broadway en iyi oyunumdu.
Claro que mi especialidad era La Caminata por Broadway.
İkişer blok sağa ve sola, altışar blok yukarı ve aşağı.
Dos manzanas atravesando la ciudad y seis hacia arriba y hacia abajo.
Gelişler ve gidişler çok hoşuma gidiyordu düşen bir şemsiyeyi kaldırmak tiryakinin birinin sigarasını yakmak saati soranlara söylemek gitmek dönmek yukarı çıkmak aşağı inmek günde 50 sefer kapıyı açmak "Güle güle bayım!" "Buyurun hanımefendi!" "Güle güle hanımefendi!" "Hoş geldiniz beyefendi!"
Adoraba ese continuo ir y venir de los huéspedes. Recoger una sombrilla antes de que toque el suelo, ofrecer fuego a un caballero señalar la hora en el reloj. Ir...
Aşağı, yukarı, ve yana kaşıyorsun.
Te rascas arriba y abajo, y en diagonal.
Güneye aşağı ve kuzeye yukarı
En el sur y en el norte
Flatiron Binası'ndaki asansör ile yukarı aşağı yapıp durduk ve haliyle de kendimizi en sonunda Grant'ın mezarında bulduk.
Subimos y bajamos en el ascensor en el edificio Flatiron... y naturalmente, terminamos en la tumba de Grant.
Şunu söyleyebilirim ki, aşağı yukarı 600 yıl önce doktorlar, avukatlar, memurlar ve tüccarlar şimdilerde Hacılar Yolu dediğimiz o eski yoldan geçiyordu.
Les recuerdo que hace 600 años, pasaban por aquí doctores, abogados, y oficinistas por la ruta conocida como el Camino de los Peregrinos.
Aşağı yukarı yürümek ve taslakları sermek için bol yer yemeğin hazır olduğunu söyleyip duranları dağlamak için kızgın kerpetenler yayıncılarımdan gelen çek yığınları ve...
Mucho espacio para caminar de un lado a otro, partituras por todo el suelo. Tenazas calientes para arrancar la carne de quien ose venir a decir que ya está almuerzo. Montones de cheques de mis editores y...
Hareketli olmalısın. İşte böyle. Ve aşağı yukarı.
Y otra cosa, tienes que estar todo el tiempo saltando y esquivando.
"Aşk mahkemeye, ordugâha, koruluğa, aşağıdaki insanlara ve yukarıdaki azizlere hükmeder."
"El amor gobierna en el tribunal en el juego y las arboledas..... y en los hombres en la Tierra y los santos del cielo."
Sanırım aşağı yukarı bir sene önce iyileşme ümidini tamamen kaybetti ve kalıcı olarak yatalak oldu.
Y hace alrededor de un año pareció abandonar toda esperanza de ponerse bien y permanecía en cama de una forma más o menos permanente.
Hayır, onu elinde tutabilirsin ama o yukarıda kalacak ve aşağı indiğinde evi karıştırmaya devam edecek.
No la guarda. No llega arriba. Se la bebe en cuanto llega.
Bir şeyler yukarı çıktığında başkaları aşağıya inmeliler ve üstelik aksine
Cuando las cosas suben Tienen que bajar Y al revés
Vagonlar büyük bir hızla sürekli dönüyor, dönüyor, dönüyor ve bir aşağı bir yukarı inip kalkıyor. Anlatabiliyor muyum acaba?
Los carros giran sobre sí mismos y van hacia los costados, como las olas arriba y abajo.
Sen aşağıya doğru git, ben de yukarı bakacağım.
Tú ve cauce abajo, yo subiré por este barranco.
Beş kez yukarı çıkıp, aşağı iniyorum, iki kez bu sabah ve üç kez de bu öğleden sonra.
Cinco veces he subido y bajado las escaleras. Dos esta mañana y tres esta tarde.
Evet, başardın. 82 saniyede aşağıya ve yukarıya!
Claro que sí. 82 segundos bajar y subir.
Hava kararmadan hemen önce sargasso otlarıyla çevrili büyük bir adayı geçerlerken sanki okyanus sarı bir battaniyenin altında bir şeyle sevişiyormuş gibi bir aşağı bir yukarı sallanırken küçük oltasına bir yunus takılmış ve onu kayığına çekmişti.
Justo antes del anochecer, cuando pasaban junto una gran isla de sargazo,... que subía, bajaba y balanceaba con el leve oleaje,... como si el océano estuviera haciendo el amor con algo bajo una manta amarilla, ... el sedal pequeño fue agarrado por un dorado y él lo subió al bote.
Aşağı ve yukarı bakıyorum.
Miro hacia arriba. Miro hacia abajo.
Bira ne kadar gerçek olabilir yukarı-aşağı yukarı-aşağı ben hep yukarıya gideceğim ve hiç kimse beni aşağı çekemeyecek!
¿ Es real esa lata subiendo y bajando? Yo voy a subir, subir, subir. Y nadie me hará bajar.
Bu aşağı yukarı aya ve birkaç yörüngeye gidip dönme süresine denk.
Eso equivale mas o menos a un viaje a la Luna, algunas órbitas y el regreso.
Peki, Size anlattığım gibi ben Fort Linton'daydım Ben evin yukarısındaydım, ve aşağıya indim.
Bien... como le dije en Fuerte Linton... yo estaba arriba cuando entró corriendo en la casa.
Hayır demek istediğim. Gece boyunca kat yukarı ve kat aşağı yürürdüm hep.
En serio, pasaba todas las noches cargándolas.
Bizi aşağı indirir ve yukarı çıkarır.
Nos lleva arriba y nos lleva abajo.
Orada aşağı ve yukarı hareket ediyor.
Primero bajan allí y luego suben.
Önce nazikçe aşağıya doğru ovuyoruz, sonra yukarıya,... ve tekrar aşağıya.
Primero frotamos suavemente hacia abajo, y luego hacia arriba, y otra vez hacia abajo.
Öndeki adamın elleri kızın göğsündeydi, ve kız bacaklarını yukarı aşağı sallayıp duruyordu, çünkü arkadaki adam kızı gıdıklamaya çalışıyorken, adam da kahkahalar atmaya devam ediyordu!
El primero de ellos tenía las manos puestas en su pecho y ella arreaba patadas por doquier porque el hombre de detrás trataba de hacerle cosquillas mientras reía sin parar.
"Her sabah onu merdivenlerden aşağı indirdim ve akşamları tekrar yukarı çıkardım." "Ama bazen onu kaldırdığımda kollarımın ne kadar kolay kalktığını farkettim."
Empecé a bajarla en brazos por la mañana y a subirla por la noche... pero a veces, al llevarla, la sentía más ligera en mis brazos.
Aşağı ve yukarı, Dr.
- Bien hecho.
Yukarıdakiler! Teslim olun ve aşağıya inin.
¡ Ustedes dos, levanten las manos, y bajen despacio!
Ve iğneli başlıklarıyla, yukarı aşağı zıplıyorlar.
Y con cascos de pinchos, saltando arriba y abajo.
Pete ve ben aşağı yukarı bir yıldır evliyiz.
Oh, Pete y yo llevamos casados como un año.
Eğer Judy birkaç dakika için aşağıya inebilirse, Harry ve ben de yukarı çıkabiliriz.
Si Judy baja un momento para cuidar de la niña Harry y yo podemos subir ahí.
Evet. Örneğin, yukarısı, soğuk ve zorlu. Ve aşağı ise sıcak.
Sí, por ejemplo, arriba es frío y riguroso y abajo es cálido.
Bir birliği önce aşağıya sonra yana ve yukarıya götüreceğim.
Lideraré una unidad hacia allí... a través de eso y hacia allá arriba.
Seni yukarıdan aşağıya şöyle bir süzerler ve suçlu ilan ederler!
Te miran de arriba abajo y eres culpable. No te juzgan.
Ve aşağı yukarı İngiltere'nin ona öğrettiği fikirler adına tekrar isyan ettiği zaman İngiltere onu yok etmeye karar verdi.
Y cuando se rebeló de nuevo... más o menos en el nombre... de los mismos ideales que aprendió de Inglaterra... Inglaterra decidió eliminarlo.
Onu yukarı ya da aşağı bir şeye bakarken yakalarsa, orada biter.
Y si le ve mirar algo arriba o algo abajo...
"Efendim" aşağı "efendim" yukarı, ve ona "teşekkür ederim" buna "teşekkür ederim".
Muy respetuosos dándome las gracias por todo.
Ve tüm malenki tüylerim diken diken oldu. Bir melanki kertenkele gibi bu ürperme vücudumdan yükselip yukarıdan aşağıya iniyordu.
Y sentí que se me erizaban todos los milunkos pelos del cuerpo y los escalofríos se deslizaban como lentas y milunkas lagartijas.
Aşağıda ve yukarıda, yanlarda, ters tarafta.
De arriba abajo, indirecto, al revés.
Bakın kişisel ayrıntılardan sonra, sağdan sola yukarıdan aşağıya ve ortadaki her şeyi inceleyeceğiz.
Escuchen... después de los datos personales, nosotros haremos de derecha a izquierda... y de arriba abajo, y luego todo lo demás.
Yukarıya çıktım, senin eşyalarını aldım... Paltomu giydim ve aşağıya indim.
Sólo subí, tomé tus cosas... me puse mi saco y bajé.
Fakat ikinci seferki denememde başarılı oldum ve konvoyun içine sızdım. Aşağı-yukarı hareket ederek, aralarından en önemli ve değerli gördüğüm gemilere sahip olduğum tüm torpidoları fırlattım.
Pero en el segundo intento fue un éxito y logró penetrar en el tren y navegar entre los buques en busca de los más importantes, con cargas más valiosas.
Yukarıda uçmakta olan bir albayım vardı ve yukarıdan aşağıya bana... "Tepeyi al", "Tepeyi al", "Tepeyi al" diye bağırıp duruyordu.
Tenía un coronel que vuela alto, y viene a mí... y me dice : "Toma la colina, toma la colina, toma la colina".
Yemek asansörüyle. Yukarıda, mutfakta tuhaf bir müzik duydum ve onu aşağıya dek tâkip ettim.
Oí una música muy extraña desde la cocina de arriba y le seguí el rastro.
Parfümünü koklamak, kalp atışını duymak yumuşak, kıvrımlı göğüslerini yanağında hissetmek ve yukarı baktığı zaman, onun bakışıyla karşılaşmak ve sonra gözlerini kapatıp onun sıcak, derin bakışını hissedecekti ve narin, şehvetli gülüşünü ve sonra kadın saçlarını hafifçe okşayacaktı, aşağıya doğru aşağıya doğru...
Él deseó poner su cansada cabeza sobre el suave pecho de una dama... oler su perfume, oír el latido de su corazón. Sentir la curva de sus pechos en su mejilla. Y, cuando buscara, encontrar su mirada sobre él... y luego él cerraría sus ojos y sentiría su profunda mirada cálida... y su suave risa lasciva.
Bir kiloluk sulu, sert ve sıkışmış karın 14 kat yukarıdan düşmesi aşağıdaki adama nasıl bir etki yapar biliyor musun sen?
¿ Tienes idea del impacto de un kilo de nieve sólida cayendo desde el piso 14?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]