English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yı ara

Yı ara traducir español

6,943 traducción paralela
Tamam. Gemma'yı ara.
Está bien, llama a Gemma.
Dediğim gibi, Cuma günü bir toplantım var buna hazırlanmam gerek ve sen de ofisine geri dönüp çalışmaya başla ve bir şey bulduğunda beni ara.
Mira, como dije, tengo una reunión el viernes, y tengo que estar preparado, así que quizás deberías volver a tu oficina, ponerte a trabajar, y llámame cuando tengas algo.
Kurbanlarına ara yollarda ve otoparklarda çarpıp bıçaklıyor.
Se enfrenta a las víctimas en los callejones y estacionamientos y los apuñala.
Bu akşam işim var, ama bir ara konuşmalıyız.
Tengo un compromiso esta noche pero sí, deberíamos hablar.
Ne ara oldu bunlar?
¿ Y cuándo pasó esto?
Telefonu al ve hemen beni ara.
Toma el teléfono y llámame ya.
Sonradan İskoç bir bekçiye dönmüş ve ara sıra ben bakmıyorken onunla birlikte gizlice kaçıyorsun.
Después se transformó en un conserje escocés y de vez en cuando, cuando yo no miro, te fugas con él.
Anne, bir ara Rusty'le birlikte San Francisco'ya gelin.
¿ Sabes, mamá? , algún día, muy pronto, Rusty y tú vais a tener que venir a San Francisco para que os lleve a un sitio.
Hava bükücü arayışımıza ara verip, Aiwei'nin peşine düşeceğiz.
Voy a dejar de buscar el manejador de aire... Aiwei... y búsqueda.
- Şimdi ara vermezsem ne zaman verebilirim bilmiyorum.
Y si... si no saco tiempo ahora, - no sé cuándo lo voy a hacer.
Jude ve Callie, ilk Foster ailesi Noel'i hakkında ne düşünüyorsunuz? Yardımına ihtiyacım var! Ara beni!
Jude y Callie, ¿ qué pensáis de vuestra primera Navidad con los Foster? ¿ Daphne?
- Hocam iyi. Biraz yargılayıcı, ara ara huysuz ama...
Uno que juzga y que a veces es temperamental, pero...
L.A. Havaalanı'ndaki Turner'ı ara ve Eylül tehditi davasının kapatıldığını onayla.
Llama a Turner del aeropuerto y confirma... que cerraron el expediente de la amenaza de septiembre.
O ara hamile kaldım ve fark ettiğimizde askıya almak zorunda kaldım.
Me había quedado embarazada cuando... cuando nos enteramos, y las cosas tuvieron que aplazarse.
Ve Stan'i ara.
Y llama a Stan.
Arabamı geri getir ve köpeklerini ara.
Recupera mi coche y haz que dejen de perseguirme.
Bir ara izlemeye gelip onu çalarken görmelisiniz.
Bueno, deberían venir con nosotros alguna vez y ver cómo tocan.
T, hamile değilim. Enerji içeceği içmeye biraz ara ver. Tamam mı?
T, no estoy embarazada, y deja un poco las bebidas energéticas, ¿ vale?
Kendini tatmin etmek, pornoya ara vermek, altı...
Masturbación de hombre y mujer, marcha atrás, el sesenta y...
Kendine dikkat et... ve oraya varınca ara.
Cuídate. Y llama cuando llegues.
Bundan on yıl önce yaz döneminde ara sıra bunu yaptığımızı hatırlıyorum.
Creo que recuerdo un verano hace 10 años cuando en una ocasión pasó algo parecido.
Sakın "üzgünüm" deme. Çünkü herkes aynı şeyi söylüyor. Ve "bir şeye ihtiyacın olursa beni ara" diyorlar.
De acuerdo, no digas que lo lamentas, porque eso es lo que todos dijeron, eso y que si necesitaba algo que los llamara.
Stockton ve Oakland polisini ara.
Contacta a la policía de Stockton y de Oakland.
Ve "güneşli California, otel, Hawaii" de ara.
Y buscan "soleado California, hotel, hawái."
Happy'yle Rat'i ara.
Llama a Happy y a Rat.
Ara şunu. On beş dakikada bir çaldır.
¡ Sigue llamándole y llámale cada 15 jodidos minutos!
Biraz ara vermem gerekiyordu, o yüzden Alex'le Norveç'e gelmeye karar verdik.
Tenía que tomarme un respiro, así que Alex y yo hemos venido a Noruega.
Onları gözlemleyip ara sıra bize olanları rapor edeceksin.
Vas a vigilarlos, y a informarnos de vez en cuando.
Biliyor musun, bir ara röportaj yapmalıyız.
¿ Sabe? Algún día debería darme una entrevista.
Bir ara kahve içip Charlie ile ortak olmamıza rağmen kliniği nasıl tek başıma yürütebileceğim hakkında konuşalım.
Deberíamos tomar un café algún día y conversar sobre cómo a pesar de que Charlie y yo seamos socios, podría manejar muy fácilmente la clínica sin él.
Kilisenin otoparkına dalarsın, ara sokakta hızlıca geri dönersin. Onlar da bir yerlerde kırmızı ışıkta bekleyip ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
Cortas camino a través del estacionamiento de una iglesia y das la vuelta en un callejón con todos esperando al semáforo preguntándose qué carajo acaba de ocurrir.
Geçen yaz bir ara takılmıştık ama kabus geçen ay tekrar başladı.
Nos liamos una vez el verano pasado y luego la pesadilla comenzó de nuevo hace cosa de un mes.
Birinci ara, tuhaf sırnaşık bir pembe dizi yıldızı.
La espada es una estrella de telenovelas misteriosamente entrometido.
Adalet Bakanlığından Adams'ı ara ve adamlarını hemen yollamasını söyle.
Llama a Adams del Depto. de Justicia y dile que envíe a su gente ahora.
Bu yeni notla birlikte bir saatlik bir ara verebiliriz.
Y en vista de esta información tan reveladora... sugiero un receso de una hora.
Kitapları sevdiğini biliyorum ama belki de bazen ara vermeli ve insanlarla konuşmalısın. Öğlen yemeklerinde, partilerde ya da seni okumaya gönderdiğimiz okuldayken.
Sé que te gustan tus libros, pero tal vez deberías dejarlos de vez en cuando y hablar con las personas... ya sabes, como en el almuerzo o en fiestas, o en esa clase que te mandamos para
Bir şeye ihtiyacınız olursa beni ara. Ama sadece çağrı at. Ben sana karımla yaşadığımız yerin oradaki bir telefon kulübesinden dönerim.
Llamadme si necesitáis algo, pero colgad después del primer ring, os llamaré desde la cabina de teléfono donde mi mujer y yo estamos viviendo.
Bir şişe yetmez gerçi. Biraz ara sıcak.
Probablemente más de una botella y algunos entrantes.
Güzel, sen de bölge savcısı Kot'u ara.
Y tú llama al fiscal.
Akşam beni ara ve bu konu hakkında konuşalım.
Sólo llámame más tarde y hablaremos al respecto.
Çünkü Nick'le Juliette'i ya da Nick'le Adalind'i ya da Adalind'le Juliette'i düşünmeye ara vermem lazım.
Debo dejar de pensar en Nick y Juliette, o en Nick y Adalind, o en Adalind con Juliette.
Polis ara sokaktaki bıçaklama olayında yaşayan bir katil arıyor ve bulamayacaklar da.
Véase, a la policía, que están buscando un asesino que vive en ese apuñalamiento callejón, - Y no va a encontrarlo.
Ara sokakta ve bu yolda gördüklerime dayanarak söylüyorum serbest iki suçlun var ve muhtemelen ikisi de ölü. Ya da ölmemiş.
Sobre la base de lo que vi en el callejón y aquí en este camino, tienes dos atracadores en libertad, y son muy posiblemente muerto.
Anneni ara. Ona ne olduğunu ve geç kalacağını söyle.
Llama a tu mamá, dile qué pasó, y que llegarás tarde.
Callen'la Sam'i ara.
- Avisa a Callen y a Sam.
Ara bağlar ve mikronükleus hücrelerdeki anormallikler konusunda çok tecrübeliyim.
Trabajé mucho con las anomalías entre la unión de células regenerativas y la formación de micronúcleos.
Tamam. Araştır ve beni ara.
Está bien, compruébalo y llámame.
Blingo'da, Hotbot'da, Yahoo ve Kayak'ta ara.
Pues en Blingo, en Hotbot, con Yahoo y Kayak.
Kampüse, kütüphaneye git bu konuyla ilgili katalogdan bir kitap ara...
Vas hasta el campus, entras en la biblioteca, miras en las fichas y buscas un libro sobre el tema...
Ve buraya gelip bunun tamamen benimle ilgiliymiş gibi yapman gerçekten bir ara inandım ama kabul edelim, bebeğim.
Y que vengas aquí... y finjas que todo esto es por mí... cuando realmente... Afrontémoslo, cariño... esto es todo sobre ti.
Yalnızca güvenli olduğunu bildiğin zaman ara. ve biz cevap veriken tüm söyleyeceğimiz "Merhaba."
Llama solo cuando sepas que es seguro y cuando contestemos, todos diremos "Hola".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]