Benden değil traducir francés
1,743 traducción paralela
O benden değil.
C'est pas la mienne.
Bu benden değil ondandı.
C'était de sa part.
İyi bir çocuk. Benden değil.
Enfant charmante, pas la mienne.
Hadi ama... Bu kadar nefret edemezsin benden değil mi?
Quand même, vous ne pouvez pas me détester tant que ça.
Bir katil arıyorsanız ondan şüphelenin benden değil!
Si vous recherchez un meurtrier, c'est vers lui que vous devriez regarder, pas vers moi.
Benden değil, şirketten.
Ça vient pas de moi, ça vient de la direction.
- Benden değil.
- Ce n'est pas moi qui lui dirai.
Bu felaket senden kaynaklanıyor, benden değil tamam mı? Baba.
Ce désastre est ta responsabilité, pas la mienne, d'accord?
Benden değil.
Pas grâce à moi en tout cas.
Bu özelliğini babandan almışsın, benden değil.
Tu tiens ça de ton père, pas de moi.
Şimdi benden sözümü bozmamı istmeyeceksin değil mi?
Tu ne voudrais pas que je rompe ma promesse, n'est ce pas?
Eğer Raylene yaşıyor olduğumu Öğrenecekse, En azından bunun bir yabancıdan Değil de benden öğrenmesine izin verin.
Si Raylene apprend que je suis en vie, que ça ne vienne pas d'un étranger, que ça vienne de moi.
Benden şüpheleniyordun, değil mi?
Tu pensais que j'étais suspect.
Benden demesi. Kyle insan değil.
Je t'assure, Kyle n'est pas humain.
- Benden hoşlanıyorsun değil mi?
- Tu m'aimes bien, non?
Eğer kutu o kadar tehlikeliyse, benden projeyi durdurmamı istersin, değil mi?
Si cette boîte est si dangereuse, tu attends de moi que j'arrête le projet, n'est-ce pas?
Benden hâlâ nefret ettiğin için gelmek istemiyorsan sorun değil.
Écoute, si tu ne veux pas venir parce que tu préfères me voir donnée en pâture aux ours, pas de problème.
Ameliyat sırasında da bu kadar iğrenmeyeceksin benden, değil mi?
Vous allez faire le dégoûté comme ça pendant l'opération?
Wayne Newton'la ilgili hiçbir şey umurumda değil! Beni ilgilendirmez ama benden onun skorunu onaylamamı isteyemezsin.
Je m'en fou de Wayne Newton... ce n'est pas mon problème... mais tu ne me demandes pas de signer sa feuille de score.
İkiniz de benden hoşlanıyorsunuz, değil mi?
Tu voulais sortir avec moi, non?
Yani eğer bir süre benden haber alamazsan bu seni sevmediğimden dolayı değil.
Donc si tu n'as pas de mes nouvelles pendant un moment, ce n'est pas parce que je ne t'aime plus...
Yaptığın şeyleri yapmana devam etmen için seni rahat bırakmak istedim. Çünkü harika bir iş yapıyorsun. O yüzden, bir süre benden ses çıkmazsa, bunu seni sevmediğimden değil, seni sevdiğim için yapıyorum.
Je voulais juste te laisser respirer pour continuer à faire ce que tu fais, car je pense que c'est génial, donc... si tu n'as plus de mes nouvelles pendant un moment, ça ne veut pas dire que je ne t'aime plus, au contraire.
Yani, sen, benden hoşlanmıyorsun değil mi?
Je veux dire, tu ne m'aimes pas, n'est-ce pas?
Benden nefret ediyorsun, değil mi?
On est quel jour?
Benim kızdığım konu bu, diğer şeyler değil. Sadece benden bunu saklaman.
C'est à propos de ça que je suis énervé, pas pour autre chose, juste le fait que tu me l'aies caché.
Eğer onu özleseydim benden başka suçlanacak kimsem olmazdı değil mi?
Si elle me manquait, Je n'aurais personne à blamer à part moi même, ne penses tu pas?
Benden ayrılmanı istedi, değil mi?
Il t'a dit de rompre avec moi?
Sorun değil, benden hoşlandıktan sonra, nasıl olmak isterlerse öyle olabilirler.
Une fois qu'ils m'aimeront ils pourront rester entre eux autant qu'ils voudront.
Benden daha kötü bir enkaz halinde olabilir ama hiç olmazsa evli degil, hiç olmazsa benim ceza almama sebep olmaz, hiç olmazsa olmadigi biri gibi davranmaya çalismiyor.
Elle est peut-être bien plus tarée que moi, mais elle n'est pas mariée. On ne me suspendra pas par sa faute. Elle ne prétend pas être quelqu'un qu'elle n'est pas.
Eğer benden bir şeyler öğrenmek istemiyorsan, tamam sorun değil.
Tu ne veux pas que je t'apprenne? OK.
Onu acilde beklememi söyledi bana, ve burada değil. O kadına benden nefret etmesi için başka bir neden daha vermeyeceğim. - Aferin sana.
Je dois la rencontrer, je ne veux pas qu'elle me déteste encore plus.
Ama benden iyilik isteyeceksen, özel hayatımı aşağılamak iyi bir taktik değil. Hayır, hayır, hayır.
Mais si tu veux me demander une faveur, insulter ma vie personnelle n'est pas une super tactique.
Biliyorum bu iyi bir zaman değil, ve benden istediğin şeyi yapıyor olduğum için de mutluyum, ama ortalıkta Katie Conner'ı izlemek...
Je sais que ce n'est pas vraiment le meilleur moment, et je suis heureux de faire ce que tu me demandes, mais... Suivre Katie Conner...
Benden pek hoşlanmıyorsunuz, değil mi?
Vous ne m'aimez pas beaucoup.
Ve babasının kim olduğu umrumda değil, hatta bebeğin benden olmaması da.
Et je me fiche de savoir qui est le père et de savoir si c'est mon bébé.
Şu an benden korkuyorsun değil mi?
Tu as peur de moi maintenant, n'est-ce pas?
Benden kurtulamıyorsunuz, değil mi? Laguerta. Benim yapmadığımı biliyorsun.
Tu ne peux pas te débarrasser de moi, n'est ce pas? Tu sais que je n'ai pas fait ça.
"Bebek kardeşim benden bile züğürt" Hayır değil.
"mon frangin frôle la faillite." Non, pas du tout.
kendimden emin salınarak yürüyordum yolumda aşkının gücü sarstı beni derinden o aşk ki şarap misali aldı benliğimi benden gözlerin gözlerimle buluştuğu an... kalbimin varlığını hissetti ama bu rüya olsa gerek herhalde kalbinin hissettiği şey rüya değil benim sevgilim ama arzumu anlattım sana izin vermedin ki bana
J'entre dans l'ivresse Je me suis déhanchée sans aucune pudeur. Mon corps fait tourner toutes les têtes! Je saisirai tes yeux dans les miens.
Beni işe alma kararını gazeteciliğime dayanarak değil, benden hoşlandığın için verdin.
Ta décision de m'engager était basée sur l'hédonisme, pas le journalisme.
Anne, kimse benden daha fazla öfkeli değildir, ama yapılması gereken şey bu değil.
Maman, j'enrage moi aussi, mais c'est pas comme ça...
Çiçekler benden değil, Ted.
- J'essaye juste de te protéger.
Benden özür diledi ve ben de ona : 'sorun değil. Biliyorsun ben aslında gerçekten hazır..'
Il s'est excusé et tout, et je lui ai dit, "c'est bon tu sais, je ne suis pas vraiment..."
Bu yüzden benden nefret etmiyorsun değil mi?
Tu ne me détestes pas?
Senin benden şüphe etmene neden oldu, değil mi?
Il t'a fait douter de moi, pas vrai?
- Hakkında ne biliyorsun? - Çok şey değil. Benden önceye ait.
Ça date d'avant moi.
Benden değil...
- Pas de moi.
Benden çok hoşlanıyorsun, değil mi?
Tu m'aimes beaucoup, n'est-ce pas?
Bu sabah restorana benden önce gittin, değil mi?
Tu es arrivé au restaurant avant moi ce matin, n'est-ce pas?
Benden on kat daha iyi degil ki.
Il n'est pas dix fois meilleur que moi.
Benden istediğin kadar nefret edebilirsin. Hiç umurumda değil.
Déteste-moi autant que tu veux, je m'en fiche.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75