English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ D ] / De değil

De değil traducir francés

151,915 traducción paralela
Belki de değil, ama şimdi 15'de yapabilirim.
Peut-être pas dix, mais maintenant, je pourrais le faire en 15.
Annem de değil.
Ma mère non plus.
Bir zamanlar seni onunla aynı odaya sokacak nüfuzum vardı, çok çok eskiden de değil.
Il y a peu, j'aurais pu vous mettre dans la même pièce.
- Ayrıca sedef de bir hastalık değil.
- Et c'est pas une maladie.
Buraya yatırım yaptı değil mi?
C'est un de vos investisseurs, non?
Yani Missouri Nehri'nin bir kolu değil, aksine bir çayı oluyor.
Donc, il ne dépend pas de la rivière Missouri, c'est un de ses affluents.
Şu anda evimiz güvenli değil mi?
Il est en danger, là, tout de suite?
Ahşap kutuyu değil bunu düzeltmeye çalışıyorum. Beni korumak mı?
Le bloc de bois n'est pas en train d'essayer de réparer ça.
Bu ikimiz için de iyi değil.
Elle est partie pour toujours, Q.
Bu şey insan değil.
C'est de l'exorcisme.
Seyahat etmesini isteyecek misin, yardım etmek için mahvettin değil mi?
Tu vas demander au voyageur que tu viens de baiser de t'aider?
Gerçekten, her yerden banka kasasının anti-gezgin koruması olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi?
Tu penses vraiment qu'un coffre, parmi tous les endroits imaginables, n'a pas de protection anti-voyageur?
Birazcık kes, sence de öyle değil mi?
Il est sorti un peu juste, vous croyez pas?
Yüzden fazlamızı değil.
Pas plus de 100.
Sadece yağmur, radyoaktif serpinti değil.
C'est juste de la pluie, pas de la cendre radioactive.
O sadece yedek plan, daha fazlası değil.
C'est un plan de secours, rien de plus.
Söyledikleri hiçbir şey doğru değil.
Rien de ce qu'ils disent n'est vrai. Ça l'est.
Bu benim kararımdı, Clarke'ın değil.
Et c'est mon choix, pas celui de Clarke.
ALIE'nin burayı korumak için bir güvenlik programı vardı, değil mi?
A.L.I.E. avait un système de sécurité pour protéger cette chose, non?
Bence bu en kötü haber değil.
C'est pas la moins pire des nouvelles, de mon point de vue.
İçkiyi diyorum, uşaklığı değil.
La boisson, pas le concept de serviteur.
Şimdi dış görünüşüm de içimle uyuşmuş oldu, değil mi?
Mon apparence s'accorde enfin avec mon être.
Polis şefi, seçilerek göreve gelmedi değil mi?
Le chef de la police n'est pas un élu.
O kadını öldürürken de bunu yaptığınızı düşünüyordunuz, değil mi?
Ou vous le pensiez, en tuant cette femme. Pas vrai?
Onu bana düşman etmeye çalıştın tabii, değil mi lan?
Vous avez pourtant essayé de la retourner contre moi.
Benim babam bir milyarder Wall Street CEO'su değil, eğer öyleyse de anneme sağlam nafaka borcu var.
Mon père n'est pas un PDG milliardaire, et s'il l'est, il doit beaucoup d'argent à ma mère.
Yani, siz değil de...
Enfin, pas vous, mais...
Evet, tabii. Sorun değil.
Pas de problème.
Evet, onunla ne istersen yap Ama Reynard'a gelene kadar değil.
Ouai, fais ce qu'il te plairas de lui, mais pas avant que j'ai Reynard.
Benedikt, değil mi?
Benedict, c'est ça? J'ai besoin de ton aide.
Bu bir tuzak değil. Evet, öyleydi ve neden ses çıkıyor
Ouais, et pourquoi est-ce qu'on dirait que tu essaies de te battre avec moi?
Zor bir adamsın Etin, değil mi?
Tu es un morceau de viande dur, n'est-ce pas? Ce n'est pas grave.
Takas anlaşması için biraz geç değil mi sence?
C'est pas un peu tard pour un échange de bons procédés?
Knoxville'deki oy kullanma merkezinde yaşanan vahşi saldırıya rağmen, ki şu anda Başkan'ımız bu konuyla ilgileniyor, oy kullanmamayı düşünen herkesi, oy kullanmanın sadece güvenli değil, ayrıca göreviniz olduğu konusunda temin etmek isteriz.
Malgré l'incident ayant eu lieu à Knoxville, où se rend le Président en ce moment même, nous voulons rassurer ceux qui envisagent de ne pas voter. Cela ne présente aucun risque et c'est votre devoir.
Bundan hoşnut değil. Bu sabah özel kalemiyle konuştum.
J'ai parlé au chef de cabinet.
Seçimden değil, senden bahsediyorum.
Je parle de vous.
Burada değil, benim de vaktim kısıtlı.
- Pas là, et le temps presse.
Bu tarz reklamlar ilçe idam cezası değil de bir kurtarma operasyonu elde ediyormuş gibi gösterilmek için Astroturf kampanyamızı bitirecektir.
Un tel spot va lancer notre campagne pour faire croire à un sauvetage et non à une sentence de mort.
Koyun, ne de güzel bir adlandırma değil mi?
Mouton est un euphémisme intéressant.
Saçmalama sikimde bile değil.
Je me fous de ça.
Bu Tabor'un bornozlarından biri değil mi?
Ce n'est pas un peignoir de Tabor?
Hayır. Bahsettiğim şey aynı şeylerin tekrarı değil.
Je ne parle pas de répéter les choses.
İşler her zaman aynı başlıyor ama sonra gün biraz değişiyor.Çok değil ama bana inanmamanız için yeterli.
C'est le hic... Le début est exactement le même, mais au cours de la journée, il change un peu... pas beaucoup, mais assez pour que tu ne me croies pas.
- Bak, bu bir tahmin değil.
- Ce n'était pas de la divination.
Bu bir depresyon belirtisi değil.
Ce n'est pas de la dépression.
O benim gibi değil, uykuya ihtiyacı yok.
Contrairement à moi, elle n'a pas besoin de dormir.
Herkes için mutlu son değil, Ama galaksi için olumlu bir sonuç.
Pas une belle fin pour tout le monde, mais un résultat positif pour le reste de la galaxie.
Yaşamak istemekle ölümden korkmak, aynı şey değil.
Vouloir vivre et avoir peur de la mort ne sont pas forcément la même chose.
Değil.
Loin de là.
- Yine de bu mümkün değil mi?
C'est toujours possible, cependant, non?
Silahları sağlam görünüyor değil mi?
Leurs armes ont l'air de tenir, non?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]