English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ F ] / Fark

Fark traducir francés

78,787 traducción paralela
Alfred farkına varacaktır.
Alfred va s'en rendre compte.
Bu adam farkına varamamış.
Ce gars n'a pas compris ça.
Burası halka açık ve bizi izleyen olursa fark edeceğimiz bir yer.
C'est public, ouvert, facile à repérer si quelqu'un nous regarde.
Sonra farkına vardım.
Et puis ça m'est venu à l'esprit.
Tek fark bulunduğumuz yerin öyle olduğunu fark edip etmediğimizdir.
La seule différence est si nous réalisons notre place à l'intérieur.
Şehri iyileştirmek için, onları farkındalığa zorlamalıyız.
Pour soigner la ville, nous devons les forcer à le remarquer.
Ailemin gittiğini gerçekten fark ettiğim ilk andı.
C'était la première fois que je comprenais vraiment que mes parents étaient morts.
Ama sadık sandığım birinin baştan beri kandırdığını fark ettim.
Mais je viens de découvrir que quelqu'un que je pensais loyal me décevait depuis le début.
Sen ve Bruce Wayne arasındaki fark da bu.
C'est la différence entre toi et Bruce Wayne.
Sana gizlice yaklaşabilir veya fark etmeden önünde durabilirim.
Je peux m'en aller ou être devant vous sans même que vous ne le sachiez.
Belki kaçtığımı fark etmeden oraya varırım.
Peut-être puis-je y être avant qu'elle ne réalise que je me suis échappé.
- Farkındayım.
Je suis au courant.
Fark etmez. Hey Jim, adamım baykuşla ilgileniyor. Bir saat daha gerektiğini söyledi.
Mon gars a travaillé sur le hibou, il a besoin d'une heure supplémentaire.
- Fark eder mi?
Est-ce important?
Ne fark eder?
Qu'est-ce que ça fait?
Keşke bir fark yaratıp yaratmayacağını bilsem.
Si seulement je savais si ça ferait une différence.
- Peki. Her çiftin ilişkisinde öyle bir an gelir ki iki kişi için çok fazla sevgi olduğunu fark edersin.
Viens un moment dans chaque relation de couple où tu réalises qu'il y a trop d'amour pour deux personnes.
Sence bir fark yaratır mı?
Ça fera une différence?
Ne fark ettim biliyor musun?
Je suis désolé. Je... Tu sais ce que j'ai réalisé?
- Çünkü hesapları tekrar tekrar yaptım ve nihayet fark ettim ki konuya yanlış açıdan bakıyormuşum.
Car j'ai refait les calculs et j'ai finalement réalisé que j'ai regardé les choses du mauvais côté.
Tahta, çelik ya da taş olması fark etmez.
Ça ne devrait pas avoir d'importance que ce soit du bois ou de l'acier.
- Farkındayım.
- Je le sais.
- Benim bile henüz farkında olmadığım şeyler henüz hayal bile edemediğim şeyler. - Evet söylemişti.
- Ouais, c'est vrai.
Wally'nin sizi duyabildiğinin farkındasınız, değil mi?
Vous savez que Wally vous entends, hein?
Facebook profilinde hala "İlişkisi yok." yazdığını fark etmeyeceğimi mi sandın?
Tu penses que je n'ai pas vu que ton profil Facebook indique toujours "célibataire"? Quoi?
Babana dünya değiştirdiğini söylemenin zor bir şey olacağının farkındayım ama mutlu olmak istiyorsan buna mecbursun.
Je sais que dire à ton père que, tu sais, que tu... que tu échanges de Terre, ça va être une conversation difficile à avoir, mais tu dois l'avoir... si tu veux être heureuse.
- Onlar kaçtığımızı fark etmeden gitmeliyiz!
- Les gars, ils faut y aller avant qu'ils réalisent que nous sommes partis!
Fener. Her zaman ne derim biliyor musun? "Küre ile fener arasındaki farkı bilmiyorsan elektrik gidince başın dertte demektir."
Comme je dis toujours, un type qui ne fait pas la différence entre des boules et des lanternes aura un souci quand la lumière s'éteindra.
Bu olaylar, neler olacağını bilmediğimizi fark etmemizi sağladı.
Tout ça nous a fait réaliser qu'on ignorait ce qui allait arriver, et...
- Sonra H.R. bir şey fark etti.
Mais ensuite, H.R. a remarqué quelque chose
- Barry, hatasının farkında.
- Barry, il sait qu'il a mal agi.
Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değilsin.
Tu ne vois pas à quel point c'est dangereux.
Barry, farkında olsan da olmasan da artık her zaman kusurlu bir yanımız olacak.
Et, Barry, que tu le réalises ou non, maintenant il y aura toujours une partie de nous qui sera salie.
Flashpoint'i yarattığında farkında olmadan dönmem için gereken araçları sağladın.
Quand tu as crée Flashpoint, tu m'as donné sans le vouloir le moyen de revenir.
Şöhrete ve hızına kendini öyle kaptırdı ki tuzağıma koştuğunu fark etmedi bile.
Tellement pris par la gloire et par la vitesse, il n'a jamais compris qu'il courrait droit dans mon piège.
Ama bak sen yokken bir şeyi fark ettim.
Mais, regarde, pendant que tu étais parti, j'ai réalisé quelque chose.
- Fark eder mi?
Ça ne compte plus vraiment, n'est-ce pas?
Sihir ya da teknoloji olması fark etmez.
Magie ou technologie, peu importe.
Savitar gitmiş olsa bile hala kazanmasına izin verdiğimi fark etmemi sağladınız.
Vous m'avez fait comprendre, que même Savitar disparu, je l'ai laissé gagner, encore.
İşte gerçeğin o zaman farkına vardım Barry.
C'est là que j'ai compris la vérité, Barry.
O gecenin ilerleyen saatlerinde, bir sese uyandım. Yatağımdan çıktım ve sesin alt kattan geldiğini fark ettim.
La nuit, un bruit m'a réveillé, je suis sortie de mon lit, et j'ai réalisé que le bruit venait des escaliers.
O zaman bilmiyordum ama şimdi düşününce fark ediyorum ki birbirimize o gece aşık olmuştuk.
À l'époque je l'ignorais, mais en y repensant, je pense que c'est à ce moment que je suis tombée amoureuse.
Birbirimize ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzun o gece farkına varmıştık.
C'est cette nuit qu'on a réalisé qu'on avait besoin l'un de l'autre.
Sence orada başka ne olabilir? Fark etmez.
Avez--vous une idée de ce que D'autres pourraient être là--bas?
Bunun farkındayım.
Je sais.
O zamanlar bazı şeylerin farkında değildik çünkü çocuktuk, oyunlar oynayıp eski fotoğrafları gömüyorduk.
On ne savait simplement rien car nous étions enfants, jouant et enterrant de vieilles photos.
- O zaman nerede? - Fark etmez.
- Alors où est-il?
- Sence farkında değil miyim?
- Vous croyez que je ne le sais pas?
Ama sanırım ikimiz arasında ki fark da bu.
Mais je suppose que c'est la différence entre toi et moi.
- Dövüşle yargılanmanın ölümüne olduğunun farkında mısın?
Oui.
Fark etmemiştim.
Je n'ai pas fait attention.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]