Hayat çok kısa traducir francés
390 traducción paralela
Hayat çok kısa.
Venez avec nous.
Güzel olabilirdi ama onun yerine bir kere yaşıyorsun ve hayat çok kısa, her zaman da güzel değil.
Elle pourrait l'être davantage... Mais on ne vit qu'une fois, trop brièvement et trop sérieusement.
Hayat çok kısa.
La vie est trop courte.
Hayat çok kısa. O yüzden doya doya yaşamalıyız.
La vie est si courte.
Hayat çok kısa.
La vie est très courte.
Bunlara gerek yok, hayat çok kısa.
Je vous en prie, la vie est courte.
* Hayat çok kısa *
La vie est courte,
Hayat çok kısa, evlat.
La vie est trop courte, fiston.
Hayat çok kısa Frankie.
La vie est trop courte, Frankie.
Hayat çok kısa.
La vie est bien trop courte.
Zaten hayat çok kısa ve yetişmem gereken bir uçak var.
J'ai un avion à prendre.
Hayat çok kısa, filozofların dediği gibi.
La vie est brève, comme disent Ies philosophes.
Hayat çok kısa. Özellikle sizin için.
La vie est trop courte, surtout pour vous!
" Hayat çok kısa
On n'a pas l'éternité devant soi...
Anladım ki, hayat çok kısa birkaç şakadan ibaret.
Oui, la vie est courte Une blague ou deux
Kullan onları çünkü hayat çok kısa ve bizim yaşamamız gerek.
Parce que la vie est courte et qu'elle a toujours une fin.
Daha önce hiç bir insan yüzlerce yıl yaşamadı. Hayat çok kısa...
L'homme ne vit qu'un instant, la vie passe si vite :
Hayat çok kısa olabiliyor.
La vie est trop courte.
Bütçeye uydururum, onlar da dağıtmaz. Hayat çok kısa.
Si je tiens le budget, ils le visionneront même pas.
Kahrolası hayat çok kısa.
La vie est trop courte.
Her şeyden önce hayat çok kısa. Sen ne dersin?
La vie... est assez courte, n'est-ce pas?
Dinle beni, eğlenmene bak, hayat çok kısa.
Je sais pas. Crois-moi : profite de la vie tant que tu peux.
Hayat çok kısa.
La vie est trop courte!
Kendi kendime "Ned, hayat çok kısa" dedim.
Quel est l'intérêt de la St Valentin?
Hayat çok kısa. Yaşıyorsan şanslısın demektir.
Je sais que la vie est courte, chaque moment gagné est une chance.
Hayat çok kısa, mutlu olmaya çalış.
La vie est trop courte. Essayez d'être heureuse.
Hayat çok kısa bir şey Charles, ihanetlerle dolu.
La vie, c'est court. Une trahison après l'autre.
* Hayat çok kısa, kendimi tuzağa düşmüş hissediyorum Yakalanmamayı ümit ediyorum, sırtımı kollamayı
La vie est trop courte, je me sens coincé, couvre-moi.
Eğer biraz uyumazsan hayat benim için çok daha kısa olacak.
La vie sera beaucoup plus courte pour moi si je ne dors pas.
Fairchild'a saygım çok. Kişisel hayatına karışmam. Kızına saygın olması gerek.
Je respecte trop Fairchild pour empiéter sur sa vie privée, et j'espère que tu as le même respect pour sa fille.
Onun hayatına karşılık, bir çok başka insanın hayatı.
Sa vie en échange de beaucoup d'autres.
Hayat ise çok kısa.
Et la vie est si courte.
Hayatım boyu yaşadığım tüm zorluklardan sonra, birkaç hafta içinde, bu çocuklar beni öyle kızdırdı ki, çok kolay ve kısa zamanda.
Après tout ce que j'ai enduré dans ma vie... en quelques semaines, ces gamins ont réussi à me faire sortir de mes gonds. Si facilement... si vite!
Hayat beklemek için çok kısa Teresa.
La vie est trop courte pour attendre "Un jour".
Bu onu çok yıkmadı. Sahtekarlık onun hayatıydı, parça parça yontulmasına sebep olsa bile.
Cela ne le gêna pas, La tromperie était toute sa vie, même si ça l'amenait peu à peu à se déglinguer,
Elmyr hakkındaki kişisel hislerim... çok karmaşık. Hayatıyla bir kurgu yarattı... ve sonra bu kurguyu yok etmek... yanılsamalarıyla kurduğu kalesini... yerle bir etmek demekti.
Ce que je pense d'Elmyr... est confus, il a fait de sa vie une fiction et détruire ce roman anéantirait tout l'édifice
Hayat çok kısa.
La vie est courte.
Asıl çok kısa bir seks hayatı olanlar, erkeklerdir.
C'est l'homme qui a la ménopause, qui a une vie sexuelle très brève!
- Kısa bir süre önce hayatından çok memnundu.
- Il était plein de vie dernièrement.
Hayat, hakkında düşünmek için çok kısa.
La vie est trop courte pour épiloguer.
Onu çok seviyorum. Hayatını karartmak istemiyorum, Bildiklerim onun asil kalbini kırar.
Je l'aime, je ne voudrais pas apporter la moindre ombre dans sa vie, et ceci, je le sais, briserait son noble cœur.
Hayat kısa olsun, yoksa utanç çok uzun sürecek.
Que la vie soit courte... ou la honte sera longue.
Hayat çok kısa olabiliyor.
La vie peut être si courte.
Hayat bunun için çok kısa.
Ne vous excusez jamais.
Biliyorsun hayat, çok kısa.
Vous savez, la vie est si... Si courte.
Bu gezende hayatım çok kısa.
- Ma vie sur ce globe est très brève.
Hayat seninle harcamak için çok kısa.
Je perds mon temps avec vous.
Sanırım bu durum hayatında çok fazla sıkıntıya sebep oldu.
Je pense que ça l'a travaillé toute sa vie.
Kızı Mariel'in evlenmesine çok sevinmişti ve Sydney'deki düğüne katılmak hayatındaki en önemli olaylardan biriydi.
Elle était très heureuse du mariage de sa fille Mariel et la noce à Sydney a été un des grands moments de sa vie.
Hayat kendini basit zevklerinden mahrum bırakmak için çok kısa.
Elle est trop courte pour se priver de plaisirs simples.
Ne kadar çok erkek kısa bir sürede söz verdi ve hayatınıngeri kalanında pişman oldu?
Combien d'homme se sont engagé sur une brève connaissance et l'ont regretté le reste de leur vie?
çok kısa 47
kısa 87
kısacası 154
kısa boylu 32
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kısa 87
kısacası 154
kısa boylu 32
kısa kes 39
kısa bir süre 21
kısa bir süre sonra 28
kısa bir süre için 27
kısa bir süre önce 26
kısa sürede 17
kısaca 78
kısa bir süreliğine 17
kısa keseceğim 34
kısa mı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
kısa bir süreliğine 17
kısa keseceğim 34
kısa mı 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatın 30
hayatımda 29
hayata 34
hayatını yaşa 16