English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ H ] / Hayatta kalmak için

Hayatta kalmak için traducir francés

996 traducción paralela
Kendimi korumak ve hayatta kalmak için orada ne olduğunu bilmeliyim.
J'ai besoin de savoir ce qu'il y a dehors pour me protéger et survivre.
Orada bir kadının hayatta kalmak için çırpındığı kanla yazdığı kaydı görebilirsiniz.
Là, vous verriez, écrit dans le sang, le témoignage de la lutte d'une femme pour sauver sa vie.
Bu, sıradan bir İngiliz orta sınıf ailesinin öyküsüdür. Öykü 1939 yazında, çalışan, oynayan, çocuklarını büyüten, bahçelerinde uğraşan mutlu ve tasasız insanların yaşadığı ama kısa bir süre sonra hayatta kalmak için umutsuzca savaşacak olan İngiltere'de geçer.
Cette histoire d'une famille anglaise bourgeoise... commence pendant l'été 1939, quand le soleil illuminait... un peuple heureux et insouciant qui travaillait et se distrayait... élevait ses enfants, soignait son jardin... dans une Angleterre heureuse qui bientôt... lutterait désespérément pour son mode de vie et pour la vie elle-même.
Hayatta kalmak için birinin planı olması lazım.
J'ai un plan pour survivre.
Hayatta kalmak için buna mecburum, çünkü her şey her geçen gün daha da... kötüye gidiyor ve yapabileceğimiz başka bir şey yok.
Parce que j'ai tout vendu pour vivre, et la vie est pire.
Sert adamlardılar. Zaten hayatta kalmak için sert olmalıydılar.
Ils étaient durs, qualité indispensable pour rester en vie.
Hayatta kalmak için mücadele ediyorsunuz.
Vous vous battez pour subsister.
Hayatta kalmak için yiyorum.
Mais c'est mange ou crève, alors je mange.
Ama ben biliyorum, hayatta kalmak için öldürmem gerekirse öldürürdüm!
Moi aussi, je me cramponnerai, même si je dois vous tuer.
O silahları kullanacağız, sen de kullanacaksın Doktor. Hayatta kalmak için gerekli tek şansını korumak için sen de kullanacaksın Doktor!
Et nous nous servirons de ces fusils pour pouvoir rester en vie.
Eğer bir gün kendimi hayatta kalmak için satmak zorunda kalırsam, işi bırakacağım!
Si jamais je dois me vendre pour vivre, je renonce!
Ona katil demiyorsun. Ama savaşta hayatta kalmak için öldürdü.
Il a tué durant la guerre pour survivre.
Hayatta kalmak için böyle konuşuyorsun.
 Vous dites ça pour vivre!
Hayatta kalmak için, okyanustan çıkıp insanoğlunu yemeye gelecek.
Il surgira des Océans et se nourrira de l'humanité pour survivre.
Erkekler eşleşme sonrası hayatta kalmak için donatılmamıştır, kısa sürede ölürler.
Les mâles servent à l'accouplement et meurent ensuite.
Ve yaşayan her canlı gibi hayatta kalmak için beslenmek zorunda.
Et comme toutes les créatures vivantes, pour survivre elle doit manger.
Moğollar, Merkitler, Tatarlar ve Korkutlar, bu acımasız ve çorak topraklarda hayatta kalmak için mücadele ediyorlardı.
Les Mongols, Merkits, Tartares et Karaites luttaient pour leur survie... dans une contrée dure et aride.
Hayatta kalmak için tuhaf işlerde çalışmak zorunda kaldım.
J'ai dû faire des petits boulots en cours de route.
Hayatta kalmak için gıda almam gerektiğinin farkındaydım.
Mais je savais que pour survivre, je devais manger.
Benim gibi hayatta kalmak için gözü kara mücadele ediyordu.
Elle luttait pour survivre, au même titre que moi.
Hayatta kalmak için ikimizin birlikte çalışması gerekli.
Il faudra qu'on soit solidaires si on veut rester en vie.
Almanya hayatta kalmak için savaşıyordu.
L'Allemagne se battait pour sa survie.
Hayatta kalmak için Bay Spilett.
Non, pour survivre.
Ama hayatta kalmak için fazlasına ihtiyacımız var.
- Mais on a besoin de plus pour survivre.
Sen ve yoldaşların, hayatta kalmak için ilaca ihtiyacınız var.
Vous et vos compagnons avez besoin d'antidote pour rester en vie.
Hayatta kalmak için iyi haberlere gelince :
Premier point positif pour ma survie :
Yalnızca hayatta kalmak için.
Ça ne sert qu'à survivre.
Havasız, dondurucu yada hayatta kalmak için çok sıcak olabilir.
Peut-être qu'il n'y a pas d'air ou qu'il y fait trop froid - ou trop chaud pour survivre.
Hayatta kalmak için 10 dakikamız var.
Il nous reste dix minutes à vivre.
Hayatta kalmak için yeterince suyumuz yok. Burada ölebiliriz.
On n'a pas assez d'eau... pour rester en vie.
Meksika'da her şey hayatta kalmak için güçlü olmalıdır.
Au Mexique, il faut être fort pour survivre.
Hayatta kalmak için çok çaba harcıyoruz.
Mais nous payons cher le fait de pouvoir rester en vie.
Artık hayatta kalmak için ödeme yapmak zorunda olmayacaksın.
Tu n'auras plus à payer pour ta survie.
Hayatta kalmak için biz kas ve... dişlerimizi, o da bu yeteneğini kullanıyor.
Elle se sert de ses facultés, comme nous, pour rester en vie.
Hayatta kalmak için savaşıyoruz biz.
Nous luttons pour notre vie.
Hayatta kalmak için yapıyoruz.
Pour la survie.
Hayatta kalmak için, değil mi?
Ce n'est pas pour survivre?
" Balta girmemiş ormanda, hayatta kalmak için savaşan birinin,..
" L'homme qui se bat pour survivre dans Iajungle
Hiç kimse, bir sanatçının değersiz, anormal ve göründüğünden daha basit ve hayatta kalmak için, sürekli kıvırmak zorunda olan biri olduğunu anlamamalı.
Nul ne doit comprendre qu'un auteur ne vaut rien, qu'il est anormal, inférieur, que comme un ver, il se tord et s'étire pour survivre.
Hayatta kalmak için ne yapmam gerektiğini biliyordum.
Je savais ce que je devais faire pour rester vivante.
Hayatta kalmak için dikkatli olmalıyız.
On doit être prudents pour survivre.
Hayatta kalmak için en iyi beyinler seçilmişti -
Seuls les esprits les plus avancés purent survivre.
- M-5, hayatta kalmak için öldürecek.
- Le M-5 les tuera pour survivre.
Bu dünyada hayatta kalmak için Samurailer ellerini kirletmet zorunda kaldı.
Le monde est ainsi fait qu'il oblige les samouraïs à se salir les mains pour survivre.
Hayatta kalmak için her şeyi yapardım.
Je ferais n'importe quoi pour rester en vie.
Hayatta kalmak için bir insan ne yapar bilemezsiniz.
On ne peut pas savoir ce qu'un homme ferait pour survivre.
Siz şu anda yoksunuz. Hayatta kalmanız için en iyi şansınız bu. Hayatta kalmak istiyorsanız, görünmez olun.
pour le reste du monde, vous existez pas votre meilleure chance de survivre si vous voulez rester en vie, restez invisible
Lütfen yavaşlayın diyor işgalcilere karşı savaşabilmek için hayatta kalmak istiyorlarmış.
Que vous ralentissiez. Ils veulent rester en vie pour se battre!
Bu Dünyalı kadın hayatta kalmak ve gelişmek için bize kanatlarımız olmadan nasıl var olabileceğimizi gösterebilir.
En cette "Terrienne"... nous devons avoir confiance, car elle peut nous enseigner à nous passer de nos ailes, à survivre et prospérer ainsi.
Asıl görevimiz, Yıldız filosu Kumandasını uyarmak için hayatta kalmak.
Notre premier devoir est la survie afin de prévenir Starfleet Command.
Hayatta kalmak, güvenlik sağlamak ya da açlığa son vermek için değil.
Ni pour survivre, ni pour un abri, ni pour manger.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]