English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ S ] / Sadece bu değil

Sadece bu değil traducir francés

3,717 traducción paralela
- Yürü! Sadece bu değil.
Bouge!
Sadece bu değil, bankaya göre bir saat önce bütün hesabı boşaltmış.
Non seulement elle a menti, mais selon la banque elle a vidé le compte il y a une heure.
Jutland'den kalkıp gelmiş. Konu sadece bu değil herhalde.
Elle est revenue depuis le Jutland, donc je pense qu'il s'agit de quelque chose de plus important.
Ama olay sadece bu değil, anlıyor musun?
Mais c'est plus que ça, tu sais?
Haklıydın. Bu sadece benimle ilgili değil.
T'avais raison, tu sais, je suis pas la seule concernée.
Bana sadece kıkırdaması için papağan aldığın zamanki gibi bir şey değil bu.
Ce n'est pas comme quand tu m'as acheté ce perroquet pour rire.
Korkarım ki bu trajik olayla ilgili sizin bilmediğiniz konularda söyleyeceklerim sınırlı sadece benim hayatımı değil, Chicago'daki yaşamı da etkileyen.
Je crains qu'il n'y ait peu à dire... que vous ne sachiez déjà sur ce tragique événement, non seulement dans ma vie, mais dans la vie de Chicago.
Bu sadece bir konut projesi değil.
Ce n'est pas seulement un projet de construction.
Bu sadece bir yarışma değil, daha ziyade bir hazırlık kampı.
Ce n'est pas juste une compétition, C'est aussi un camp d'entrainement.
Hem sadece yeteneğinden değil, bu yeteneği ifade etme biçiminden de.
Mais combien tu as besoin d'exprimer le talent.
Sadece... bu iş sana göre değil, bu yüzden kovuldun, tamam mı?
C'est juste... que ça n'est pas un boulot pour toi. alors tu es virée, ok?
Bu şüphe sadece Bayan Romanov'un vize durumuyla ilgili değil.
Il n'y a pas que le visa de Mlle Romanov qui soulève des doutes.
Bu hassas bir bilgi. Sadece çalışanlar bilir, yabancılar değil. Dwight, kes artık.
C'est confidentiel, destiné seulement aux employés.
Ben - yani, onu sadece bir kere "tanıdım", ama bu hala yanlış, değil mi?
je... je l'ai "connue" seulement une fois, mais c'est mal quand même, hein?
Bu toplantı sadece bir kişi hakkında değil.
Cette réunion n'est pas à propos de quelqu'un en particulier.
Bu yolu izlememizin sebebi bu değil mi? Yoksa sadece İncil mi öğretiyoruz?
N'est-ce pas pour cela que nous suivons ce chemin, pour que nous puissions vivre selon les enseignements de la Bible?
Bu iş benim sadece mesleğim değil, kimliğim.
Ce travail n'est pas juste ce que je fais. C'est qui je suis.
Öyle olduğuna, inanmak için ciddi sebeplerimiz var, Bu saldırıyı denizci üssüne sevk edecek mekanizma sadece Bayan Hammad değil.
Nous croyons, fortement, que non seulement Mme Hammad s'occupe de la livraison du mécanisme pour cette attaque, quelle que soit la forme qu'elle prend, mais qu'elle a également l'intention de la filmer pour la diffuser tout autour du monde.
Bu köpek sadece eğiticisinin değil kirli bir polisin de peşinden gitmiş olabilir.
Ce chien ne poursuivait peut-être pas uniquement son partenaire, il suivait un flic ripoux.
Terörist bir girişime yardım ve yataklık bilinen teröristlere yardım ve yataklık fitne, vatana ihanet, ana vatana bir saldırıya yardım ve yataklık üstelik bu sadece kocanla sınırlı değil.
Aidet et encourager une action terroriste, aider et encourager des terroriste reconnus sédition, trahison, aider et encourager une attaque sur notre propre sol et ce n'est pas seulement votre mari.
Ben de istiyorum ama sadece bu sıralar değil.
Je le veux, juste pas maintenant.
Yardımını. Ama her şeyden önce şunu söylemeliyim düşündüğün gibi bir şey değil... bu sadece kampanyaya teğet geçen bir durum.
C'est pas ce que tu crois, c'est pas directement lié à la campagne.
Bana göre bu sadece kötü bir davranış değil. Benim kitabımda bu çalmaktır.
- ça, pour moi, ce n'est pas qu'une mauvaise habitude pour moi, c'est du vol!
Bu tarz oyunları oynayan sadece onlar değil.
Qu'est-ce que tu fais ici? Vous n'êtes pas les seuls à savoir jouer à ces jeux.
Bu adı sadece yetenekli bir müzisyen olduğu için değil iddiaya göre iki rakip bilgi kaynağını piyano teliyle öldürdüğü için aldı.
Non seulement parce qu'il était un musicien de concert talentueux, mais aussi parce que il a prétendument tué deux rivaux avec une corde de piano.
Bu sadece yeni politikayla ilgili değil.
Ce n'est pas juste à propos des règles.
Bakın Başkomiser, bu sadece sizinle ilgili değil.
Ecoutez, Capitaine. Ce n'est pas juste vous.
Biraz üzüldüm sadece, bu kutuların hiçbiri Carmen'in sığacağı kadar büyük değil.
C'est triste car aucunes de ces boites ne sont assez grosse pour être Carmen.
Bebeğim, bu sadece yeterli değil.
♪ Baby, just ain t good enough... ♪
Haberin olsun dostum, bu iş çok dallı budaklı bir hâl alabilir. Sadece senin için de değil. Aranızda duran herkes için.
Je vous dis simplement, cela peut devenir vraiment mauvais et pas seulement pour vous, mais pour quiconque qui se mettra en travers de vous et de la personne.
- Bu binanın sadece sahibi değil.
Il n'ai pas seulement le propriétaire de l'immeuble.
Bu konuşan sadece bir ilaç yetkilisi değil.
On dirait plus qu'un cadre du médicament qui parle?
Bu ünvan sadece harika bir adam tarafından alınabilir, senin gibi belediye binasına kırk yılda bir uğrayan pısırık bir adam tarafından değil.
C'est une responsabilité qui doit être endossée par quelqu'un de grand, pas par un homme qui a creusé son chemin vers la mairie comme un ver pour un temps.
Sadece tedavinin bu son aşamasında değil, aynı zamanda en önemli olanında.
Ce n'est pas seulement la phase finale du traitement, mais aussi la plus critique.
Hayatımın her gününü keyif içinde yaşamamı sağladığınızdan değil sadece ama bu keyfi başkalarıyla paylaşma fırsatı verdiğiniz için de.
Pas seulement pour avoir fait de ma vie un vrai bonheur... mais pour avoir pu le partager avec d'autres.
Bu odada sadece bir ilaha yer var, o da seninkine değil.
Il n'y a de place que pour un seul Dieu, ici. Et ce n'est pas le vôtre.
Ve dedim ki, yasak ya da değil sadece bu güzel yüzü öpmem gerek.
Et j'ai dit, règlement ou pas, il faut que j'embrasse ce beau visage.
Belki sadece "People" dergisinin kapağında olduğun için. Ama bu umurumda değil.
C'est peut être juste parce que tu es sur la couverture de mon magasine people mais je m'en fiche!
Bu sadece modellikle ilgili değil.
Ce n'est pas juste à propos du mannequinat.
Bu yeniden bir araya gelme sadece bir oyun böylece Bay Greevy'yi ağına düşürebileceksin, değil mi?
Donc cette réunion n'est qu'une comédie pour piéger M. Greevy?
Üzgünüm, sadece bu hafta senin iyi haftan değil.
Désolée, ce n'est pas ta semaine.
Ama onun bu güçle yaptığı, bir aşk mektubu yazmaktı... sadece bana değil, hepimize.
Mais avec ce pouvoir, il a écrit une lettre d'amour... pas juste pour moi mais aussi pour vous tous.
Natesville sakinleri için bu sadece turplarını gösterme fırsatı değil, aynı zamanda turplarının ; yemek, garnitür ve silah gibi birçok kullanım alanını gösterme fırsatı demek.
Cette fête est l'occasion pour les habitants de montrer leurs radis. Et aussi de montrer toutes les utilisations du radis. Denrée alimentaire, garniture ou projectile.
Pusuyu sadece parça parça hatırlıyorum ve bu, o hatırladıklarımdan biri değil.
Je me rappelle seulement de l'embuscade par bribes, et ce n'est pas l'une d'elle.
Bu sadece bir maç değil bu şampiyonluk. Antrenmanlar için ders çalışma toplantımızı bırakmak zorundayım.
C'est pas juste un match, c'est le championnat, qui me fait penser, que je vais devoir quitter le cours plus tôt pour l'entrainement, mais...
Huck, bu mesele artık sadece senin meselen değil.
Son travail? Huck, il ne s'agit juste plus de toi désormais.
Sadece bu da değil. Kıza ne demeli. Kral samandan bir elbise giymiş olsa bile o asil kraliyet havasını nasıl gizleyebilir?
La caractérisation de la demoiselle laissait elle aussi grandement à désirer. il lui est impossible de dissimuler l'aura majestueuse qui l'entoure.
Yok, yok, yok, Larry, sorun o değil, bu sadece...
Non, Larry est bien, mais...
İşi daha da zorlaştıran, Güney eyaletlerinin değil, sadece, bu eyaletlerde yaşayan bazı kişilerin isyanda olduğunu savunuyorum.
Et que ce ne sont pas nos États du Sud qui sont en rébellion mais seulement des rebelles y vivant. Et que les lois de ces États restent en vigueur.
bu sadece ithaf, degil mi? ya da deneme? ya da tesekkur sayfalari.
C'est juste une dédicace, une accroche, des remerciements?
Bu küçük ışık çemberi artık benim bir parçam sadece zırh değil.
Ce petit cercle lumineux. C'est une part de moi maintenant. Pas seulement une armure.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]