English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ö ] / Öyle yap

Öyle yap traducir francés

3,657 traducción paralela
- Nasıl istersen öyle yap.
- Ne te gêne pas.
Evet, öyle yapıyorlar.
Oui, elles le font.
Ben bütün ayakkabılarıma öyle yapıyorum.
Je le fais à toutes mes chaussures.
- Ben de aynı öyle yapıyorum. Buna "Kaybolmayan Balık Nemo" tekniği diyorum.
J'appelle ça "la Caverne de Nemo".
Öyle yap Schmidt. İyi bir fikre benziyor.
Oui, ce serait bien.
Ne yaptığını bilmiyordun, seni suçlamıyorum ama beni yere öyle yapıştırman hiç hoş olmadı.
Tu ne savais pas ce que tu faisais, donc pas de culpabilité, mais, j'veux dire, me jeter à travers la pièce comme un sac de farine, honte à toi.
Öyle yap.
faites donc.
Zaten şu anda da öyle yapıyorsun.
C'est déjà ce que tu fais.
Evet, bende aynen öyle yapıyordum
C'est exactement ce que je fais aussi.
Öyle yapıyorlarmış hep meğer. Sana gösteririm orayı, götürürüm.
Elles le font toutes.
Jaeger pilotları öyle yapıyor, sinir yükünü paylaşıyorlar.
C'est ce que font les pilotes. Ils se partagent la charge.
Öyle yapmak istedik zaten. Doğuda da böyle yapılır.
C'est le but, comme sur la côte Est.
Burnundaki kemere odaklan, ben de öyle yapıyorum.
Regarde son nez quand tu lui parles.
Ben de öyle yapıyorum.
Alors c'est ce que je vais faire.
- Evet, öyle yap.
- Oui, ici, a droite?
Bi daha evlenmedimi? Bazı beyfendiler öyle yapıyoda.
- Il ne s'est jamais remarié?
Ben haftalardır öyle yapıyorum.
Je fais ça depuis des semaines.
Hayır, öyle yapılmaz. Çok ayıp ama, değil mi? Sizin gibi insanlar bizi böyle dibe çekerse bu toplum nasıl gelişecek?
Les gens bien ne font pas ça, la société est détraquée à cause de gens comme vous.
- Öyle mi yapıyorum ben?
Oh c'est ce que je faisais?
Ben bütün ayakkabılarıma öyle yapıyorum.
Je fais ça tout le temps avec mes chaussures.
- Ne yapıyor öyle?
- Qu'est-ce qu'il fait?
Öyle durmasanıza. Bir şeyler yapın.
Bougez-vous, faites quelque chose.
- Öyle mi yapıyorum, Nick?
- C'est comme ça?
Sorun şu ki, çalınan araçların hepsi düz kontak yapılmıştı, Liam'ınki öyle değildi.
Le problème est que toutes les voitures que le chauffard a volé étaient de grosses cylindrées, pas celle de Liam.
- Öyle mi yapıyorsun?
- Tu fais ça? - Oh oui.
Öyle mi yapıyorsun?
C'est le cas?
Şimdi de süt içmen için baskı baskı yapıyor öyle mi?
- Elle te fait boire du lait santé? - Qui?
Burada kariyerimin en önemli röportajını yapıyorum ve onlar araba takibine geçiyor öyle mi?
C'est l'interview la plus importante de ma carrière, et vous préférez une course-poursuite?
Walter, öyle kelimeleri sadece anne hata yapınca baba söyleyebilir.
Walter, ce langage est réservé à ton père quand ta mère déconne.
Öyle bir adam için bir şeyler yapılmalı.
Faut lui régler son compte à ce type-là.
Yani sevgilinle birlikte sadece oturup müzik eleştirileri yapıyorsunuz öyle mi?
Alors, toi et ton branleur de petit copain vous êtes juste une association de deux amateurs de musique?
- Öyle dedim sonra tekrar şey yapınca...
- J'ai confondu avec l'autre deal.
Tanrım, o adam ne yapıyor öyle?
Oh, mon Dieu, qu'est-ce que ce gars est entrain de faire?
Sen ne yapıyorsun öyle?
Que faites-vous?
Bir iş adamı gibi düşünmem gerektiğini söyleyen sizdiniz. Siz öyle dediniz. Ben de söylediğinizi yapıyorum.
Vous m'avez dit de penser comme un homme d'affaires et je le fais.
O ineğe ne yapıyorsun öyle?
Que fais-tu à cette vache?
Sokak Dövüşçüsü'nün yapımında da öyle yüksek teknoloji ile üretilmiş robotlar,... hayatımızın ne kadar da büyük bir parçası haline geldiler bize çok benziyorlar.
Par exemple, dans "La Guerrière", les robots des bas quartiers font partie de notre vie, ils sont proches de nous.
Öyle dedin ama bu kulüp daha çok yeni ve canlı bir havaya kavuşsun istiyorum. Farklı bir şeyler yap.
Tu voulais du neuf et un mélange de styles?
Öyle mi yapıyoruz?
Vraiment?
Aynen öyle. Onlar ne yapılacağını bilir.
Exact, ils sauront quoi faire.
- O ne yapıyor öyle?
Qu'est-ce qu'elle fait?
Artık büyü, çektiğin acı için başkalarını suçlamaktan vazgeç, ve ne yaparsan yap, kendi oğluna sevgiyi koşullu verilen bir şey gibi gösterme, çünkü öyle bir şey değil.
Il est temps de grandir. Arrête d'en vouloir au monde entier. Et ne fais pas croire à ton petit ange que l'amour est conditionnel car c'est faux.
Sen de nasıl taşımacılık ve taraçalandırma yapıldığını biliyorsun öyle mi?
Et que sais-tu du transport et de la terraformation?
Şaka yapıyorsun öyle değil mi?
Tu plaisantes, pas vrai?
Çünkü o öyle dedi ve onun her dediğini yapıyorum.
Il m'a demandé de te garder. Je lui obéis.
Hani ağzınla bir şey yaptın ya güneyde lordlar, kadınlara öyle mi yapıyor?
Ce que tu fais avec ta bouche... C'est ce que les seigneurs font à leurs femmes dans le sud?
Halat ise öyle acayip bir alaşımdan yapılmıştır ki kesmesi imkânsızdır ve döner durur.
Ça fonctionne à piles. Et le fil est fait d'un alliage pratiquement impossible à couper. Ça fait une boucle.
- Öyle mi, peki ya ne yapıyoruz?
- Qu'est-ce qu'on fait, alors?
'Öyle mi, peki ya ne yapıyoruz?
Qu'est-ce qu'on fait, alors?
Her şeyi bizim için yapıyorum ben, sen nasıl mutlu olacaksan biz nasıl mutlu olacaksak öyle olsun.
Tout ce que je fais, c'est pour nous, pour notre bonheur.
Biz de bu civarda toplantı yapıyorduk. - Öyle mi? - Evet.
- Et nous on avait un meeting.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]