At the top traduction Turc
4,043 traduction parallèle
What if this had been at the top of the stairs?
Ya bu, merdivenlerin başında duruyor olsaydı?
Scavenger birds like the marabou and vultures congregate at the top of this tree, waiting their turn to grab some meat.
Murabut kuşları ve akbabalar bu ağacın tepesinde toplanıp et yemek için sıralarını bekliyorlar.
If Buell and Shepard and the others had actually pulled this off, you'd have been right up there at the top and on the inside.
Buell, Shepard ve diğerleri bunu başarabilseydiler hem tepede onların yanında hem de içeride olurdun.
The only parts worth eating are the fleshy leaves and flowers at the top.
Yenilebilecek tek parçası en üstteki etli yaprakları ve çiçekleri.
There's gotta be some that are at the top of the list.
Bazıları listenin başında olmalı.
Next Valentine's Day, we will meet at the top of the Empire State Building, and when I don't show up, you will jump.
Gelecek sevgililer gününde, Empire State Binası'nın tepesinde buluşuyoruz ve ben ortalarda görünmeyince, sen aşağıya atlıyorsun.
It's not just my decision, but, yeah, I'm guessing you're at the top of the list.
Sadece benim kararım değil ama evet seni listenin tepesinde tahmin ediyorum.
Because he is 29 years old, and he is at the top of his game.
Çünkü 29 yaşında ve oyununun zirvesinde bulunuyor.
Division was at the top of the list for potential threats.
Division listenin başındaydı. olası tehditler için.
Now, the scarf was placed under her chin,'ï ¬ ‚ ed at the top oi her head to keep her'yaw dosed.
Dırdırı kesmesi için çenesinin altından başına kadar eşarp sarılmış.
Our firm is at the top.
Bizim şirket en tepede.
Which you can tell by the intersecting lines at the top.
Yani çizgilerin üstte birleştiğinden anlayabilirsin.
Look, I want to put one of the cameras at the top of the stairs.
Kameralardan birini merdivenin başına koymak istiyorum.
The murder weapon pretty much puts you at the top of the list.
Cinayet silahı hoş çok listenin en azından koyar.
We need to talk about Beresford's interview. What we need to talk about is the chain of command and who's at the top of it.
Bizim aslında konuşmamız gereken konu emir komuta zinciri ve tepesinde kimin olduğu.
But why? Because there is a chain of command, and in this matter the State Department is at the top.
Bu konuda Dış İşleri en tepe noktada bulunuyor.
Well, everyone at the top always makes enemies getting there.
Başarılı olup tepeye çıkan herkes her zaman düşman edinir.
You got the man at the top. Uh... okay.
En üstteki adamla konuşuyorsun.
I mean, right at the top where you like to look out and feel so pleased with yourself.
Tam tepesinde bakmak istediğin yerde olursun ve kendinle gurur duyarsın.
How does somebody at the top of their class end up here?
Nasıl olur da sınıfının birincisinin sonu böyle olur?
I promised you'd call the two at the top today.
Üstteki ikisi önemli olanlar. Onları bugün arayacağını söyledim.
Each night the carbon dioxide concentration increases, filling the air around the leaves at the top of the trees.
Her gece karbondioksit yoğunluğu ağaç tepelerinde, yaprakları çevreleyen havada artar.
This balloon has a carbon dioxide monitor in it which is going to measure the change in the levels of CO2 at the top of the forest canopy as night turns to day.
Bu balonda, karbondioksit seviyesindeki değişimi sabahın ilk saatlerine kadar, ağaçların tepesinde ölçecek olan karbondioksit ölçüm cihazı bulunuyor.
So that's a variation over a period of about 18 hours of 10 % in the concentration of carbon dioxide, just in that piece of atmosphere at the top of the forest canopy.
Yani bu da, 18 saatlik bir dilimde sadece orman örtüsü üzerindeki hava bölgesinde % 10'luk bir karbondioksit yoğunluğu değişimi demektir.
There at the top of the tree is an indri, which is the largest lemur in Madagascar.
Orada, ağaçların tepesindeki bir indri. Madagaskar'da bulunan en büyük lemurdur.
OK, we need his age here, right at the top.
- Onun yaşını belirtmeliyiz, şu en başta.
He don't mind who he climbs over till he's at the top.
En tepeye çıkıncaya kadar kimin üzerine bastığına aldırmaz.
- At the top of the hour.
- Saat başını bekliyoruz.
You see that fax number at the top there? It's registered to a Kashfari intelligence officer.
Üstteki faks numarası bir Kashfar istihbarat subayının adına kayıtlı.
You don't leave home without proper supplies, and at the top of that list is food.
Doğru malzemeler olmadan evden ayrılmıyorsun ve bu listenin en başında yiyecek var.
I've placed at the top of the organization an individual that is energetic, motivated, and responsive.
Kurumun başına enerjik, motivasyonu yüksek ve uyumlu birini getirdim.
There's a tree that if you climb it, you get reception at the top.
Orada bir ağaç var, tepesine çıkarsan telefon çekiyor.
Mister Kristensen's wife has been found decapitated with a stab wound at the top of her skull.
Bay Kristensen'in karısı, kafasından bıçaklanmış halde bulundu.
Kept resetting to the outside right before the snap.
Ama top atılmadan önce dışarı doğru dönüyordu.
Apparently Ray was the region's top seller, but his notebook wasn't in his jacket at the hospital.
Görünüşe bakılırsa Ray bölgenin en çok satanıymış, ama hastanedeyken defteri ceketinde değildi.
At the end of the season, the top firm's crowned league winners.
Sezonun sonunda, en iyi grup lig şampiyonu tacını giyer.
I'll be somewhere in or on top of my building, shooting tranquilizer darts at the world's shittiest pet.
Binamın içinde ya da tepesinde dünyanın en berbat ev hayvanına... sakinleştirici dart atıyor olacağım.
The top, at last.
Nihayet tepede.
Won't that prove difficult, representing Chicago's top drug dealer while at the same time representing us?
Bir yandan Chicago'nun en üst düzey uyuşturucu satıcısını temsil ederken,... diğer yandan da bizi temsil etmeniz sıkıntı yaratmaz mı?
I may have underestimated the complexities of driving Miss Daisy's entire apartment building, but at least the top was down and I could enjoy the fresh air.
Bayan Daisy'nin apartman arabasının... kullanım karmaşıklığını hafife almış olabilirim... ama en azından üstü aşağıdaydı ve temiz havadan keyfini çıkarabiliyorum.
I'm in the basement, she was at the very top.
Bodrum katındayım, o en üstteydi.
What this car can do is post a top speed that will literally wipe the floor with every other car on the road at any price.
Bu arabanın yapabildiği şey... herhangi bir fiyattaki sokaktaki diğer arabaları... solda sıfır bırakacak bir son hıza sahip olmasıdır.
I don't know, but off the top of my head, i'd say they use it for flying and shooting at things.
Bilmiyorum, ama bence bu şeyi uçmak ve bazı şeyleri vurmak için kullanıyorlar.
You ask me a simple question, I come back at you over the top, - then you demand that I get fired, got it?
Bana bir soru soracaksın, yanına gelip seni tersleyeceğim sonra benim kovulmamı isteyeceksin.
Listen, any time you wanna swing by the beach house, I'll be glad to show you how to throw a tight spiral like I did at Texas Tech.
Yazlık eve uğramak istersen sana sağlam top fırlatmayı seve seve öğretirim.
They're gonna fire off a cannon when the atrocities begin. Hello all.
İşkence başlayacağı zaman bir top atışı ile haber verecekler.
You are the copy chief at one of the top 25 ad agencies in the country.
Ülkenin en büyük 25 ajansından birinin baş metin yazarısın.
The way my dad looked at me, you would have thought I'd worn a tube top in church.
Babam bana öyle bir baktı ki, sanki kilisede straplez giymişim dersin.
Even at our top speed, I'm not certain the two of us can generate enough kinetic energy.
En yüksek hızımızda dahi bu kadar enerjiyi karşılayacak kadar kinetik enerji üretebileceğimizi sanmıyorum.
So when you look at trees like that, which are very high, and you ask yourself the question, "How do they get the water from the roots to the top of the tree?", a big part of that is capillary action, which is down to the polar nature of water.
Yani şunun gibi çok uzun bir ağaca baktığımızda ve kendinize "Köklerinden en tepeye kadar suyu nasıl taşır?" diye sorarsanız cevap, bunun büyük bir kısmı suyun polar doğasına bağlı kılcal hareket sayesinde gerçekleşir.
Well, maybe she was dropped from the top of the stairs to the cellar floor.
- Belki, üst kattan bodrum katına atılmıştır.
at the movies 19
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the airport 47
at the moment 453
at the party 41
at the house 47
at the age of 82
at the end of the day 343
at the end 233
at the very least 397
at the same time 408
at the airport 47
at the moment 453
at the party 41
at the house 47
at the time 529
at the 118
at the bar 60
at the latest 43
at the hospital 120
at the end of the world 18
at the time of the murder 22
at the hotel 64
at the last moment 29
at the station 50
at the 118
at the bar 60
at the latest 43
at the hospital 120
at the end of the world 18
at the time of the murder 22
at the hotel 64
at the last moment 29
at the station 50