English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But he's fine

But he's fine traduction Turc

532 traduction parallèle
He's fine, but when he'll actually wake up, well, that's anyone's guess.
O iyi, ama ne zaman uyanacağını bilemeyiz.
But he's a fine teacher.
Ama iyi bir öğretmendir.
But I'd be glad for Frank... because he's a fine man.
Fakat Frank için memnun olurdum, çünkü o iyi bir adam.
He's fine for a ride on a roller coaster, but I'm tired of it.
Hızlı bir tren için iyi biri ama hızlı trenlerden de bıktım.
Oh, he's fine now, but what he's gonna feel like in the morning.
- Şimdi iyi. Ama yarın kim bilir nasıl hissedecek?
A fine Greek custom, but guest? He's in a prison, if he only knew it.
Güzel bir Yunan gelenegi ama o hapiste, ama bilmiyor.
But he's fine.
Ancak oldukça iyi.
But my boss old J.B. Jeffries, he's got a fine swimming pool right here in town.
Oysa patronum ihtiyar J.B. Jeffries'ın, kasabada çok hoş bir yüzme havuzu var.
Your husband's knee is fine now, but he must be careful.
Kocanızın dizi şimdi iyi, ama dikkatli olmalı.
Well, it isn't as if I knew Waldren, but I think it's fine he's coming.
Şey, sanki Waldren'ı tanıyordum fakat sanırım, onun gelmesi güzel.
Steve's a little rough, but he's a fine boy.
Steve biraz kabadır, ama iyi bir çocuktur.
Listen, I like Philip fine, but when you get married, I'm going to make it a point to be around to remind him that he's the lucky one.
Dinle, Philip'i oldukça severim, fakat sen evlendiğinde, şunu vurgulamak için hep buralarda olacağım ve ona şanslı olduğunu anımsatacağım.
Oh, hell, he's doing just fine. Flunking every course, but otherwise fine.
O iyi, gerçi derslerde başarısız ama yine de çok iyi.
Well, he says he's ill, but he seemed fine yesterday.
Şey hasta olduğunu söylemiş, ama dün gayet iyi görünüyordu.
He'll go to Buenos Aires, but that's fine.
Buenos Aires'e gidecek, ama önemli değil.
He pulled a muscle during the reaction, but otherwise he's feeling fine.
Direndi ama şu anda iyi.
But he's real fine natured.
- Ama çok iyi huylu biri.
Chohachi, that goes without saying. He may have been a fine samurai before, but... now he's nothing compared to me, Banemon of the Konos.
Chohachi, bunu söylememe gerek yok ama... o eskiden iyi bir samuraydı fakat... şimdi benimle, Kono'lu Banemon ile kıyaslayınca o bir hiç.
But he's too fine to use words like that.
Ama o gibi kelimeler kullanmak için çok iyidir.
See, my dog had a little operation, and the vet was kind of upset because I had to leave him there, but he's just fine, he's moving around.
Görüyorsunuz, benim köpeğim küçük bir ameliyat geçirdi, ve onu orada bırakmak zorunda kaldığım için biraz bozuldu, fakat artık iyileşmiş, dolaşıp duruyormuş.
He doesn't own it, remember, but it's a splendid villa... with a fine view of the village... and the village jail.
Ev onun değil, hatırlayın, ama gerçekten muazzam bir villa... Köy manzarası da harika... ve de köy nezarethanesinin...
But he's fine.
Ama durumu iyi.
Air is fine, but oxygen.... lf he's on wall oxygen, tell me how many liters of flow.
Hava iyi ama oksijen... Eğer oksijen sınırındaysa, akışın kaç litre olduğunu söyle bana.
I have no more information, but it's possible he bailed out and he's fine.
Şu anda elimde başka bir bilgi yok, paraşütle atlamış veya yaşıyor olma ihtimali oldukça yüksek.
He's done to a turn, but he'll be fine.
Biraz kurşun yemiş.
Well, Marlowe's fine. Steubens was unconscious for a while, but he's coming around.
Steubens bir süredir bilincini kaybetmişti, ama kendine geliyor.
Maybe a little crispy around the paws, but otherwise he's fine.
Belki patileri biraz kavruldu, ama bunun dışında gayet iyi.
"He's hard as nails on the outside, " but a real fine Southern gentleman underneath.
Dıştan bakınca çok kaba görünse de içinde kibar bir güneyli centilmen ruhu taşır.
SHE SAID, "HEATHCLIFF IS A LOVELY BOY " AND DOING FINE IN MATH NOW " BUT HE'S STILL COMING FOR DINNER EVERY NIGHT.
" Heathcliff harika bir çocuk ve şu an matematiği çok güzel, ama hala bana yemeğe geliyor.
They know he's a thief, but the fraud is a technical fine line.
Hırsız olduğunu biliyorlar. Ama dolandırıcıIık teknik bir sorun sayıIıyor.
Now, he just had a little bit of Mrs. Bundy's cooking, and he's in the bathroom, bent over, but he's going to be fine.
Bayan Bundy'nin yemeklerinden yedi birazcık ve şu an banyoda kusmakla meşgul. Ama merak etmeyin, durumu iyi.
That was all fine, but in the final act... after he left her... my father told me she's gonna kill herself... and I was terrified.
Her şey çok güzeldi, ama son perde... adamın gitmesinden sonra... babam bana kadının kendisini öldüreceğini söylemişti... ve çok korkmuştum.
He got nervous, but he's fine now.
- Biraz gerildi ama şimdi iyi.
But you said he`s doing fine.
Ama iyi olduğunu söyledin.
Look, if he's waiting to scare us, then fine, but I'm going back there, with or without you.
Eğer bizi korkutmak için bekliyorsa iyi. Ama oraya seninle ya da sensiz gideceğim.
It's fine, but he don't wanna hear it from a secretary.
Ama bunu sekreterden duymak istemiyor.
He's absolutely fine, sir, but...
Muhteşem durumda, efendim, ama...
And he specializes mostly in goose down and suede and, you know, fine fabrics, but he's thinking about expanding into fur storage.
Özellikle kuş tüyü ve süet konusunda uzman. Bildiğiniz, nazik kumaşlar, ama kürk depolama alanına da girmeyi düşünüyor.
He's an easy target, but add it up, he's done fine.
Belki kolay biridir ama sonuçlara bakarsan Frank'in iyi iş çıkardığını göreceksin.
He's fine. But he just had his stitches out, so naturally, we're a bit apprehensive.
Ama, dikişleri yeni çıkarıldı, o yüzden, ona karşı biraz anlayışlı olalım.
Blood in his urine is a serious thing but he says he's fine.
İdrarında kan olması ciddi bir durum. Ama o iyi olduğunu söylüyor.
Wayne is a fine, fine young man with a bright future, but he did have that look in his eye when you two were dancin'.
Wayne parlak geleceği olan iyi bir delikanlı, Ama siz dansederken gözlerindeki o bakış.
He's a little weak, but he's fine.
Bitkin düştü, ama iyi durumda.
Yes, he's a very fine creature, but you're the expert, Watson.
Evet, o muhteşem bir yaratık, ama uzman sensin, Watson.
I want to mate her with your dog whose fine bones I couldn't help but notice as he fell down when he lifted his leg to pee.
Sizin köpeğinizle çiftleşmesini istiyorum. Köpeğinizin güzel kemik yapısı işemek için bacağını kaldırıp düştüğü sırada elimde olmadan fark ettim de.
He's no Bobby Goulet, but that Erik Estrada made a damn fine Lancelot, don't you think?
Tabi bir Bobby Goulet değil, ama o Erik Estrada gayet güzel Lancelot olmuş, sence de öyle değil mi?
But he's fine.
Ama o iyi.
- I'm sure he's anything but fine. - Really, he's okay.
- Hiç de iyi olduğunu sanmıyorum.
But he's also a fine American.
Aynı zamanda da gerçek bir Amerikalı!
Josh doesn't remember too much about his part, but our staff psychologist thinks he's gonna be just fine.
Josh, geçmişini çok fazla hatırlamıyor ama kadrolu psikoloğumuz onun hızlı bir şekilde iyileşeceğini düşünüyor.
But I've only phoned twice today. And he's fine.
Bugün sadece iki kez aradım ve onun iyi olduğunu öğrendim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]