But in the future traduction Turc
643 traduction parallèle
Now he's trying to get my property, but in the future, he's planning to take over all the property in Serigazawa.
Şimdi benim malıma mülküme göz dikti. ama ilerde, Serigazawa'daki tüm mülklere el koymayı planlıyor.
I have no desire to spoil it, but in the future - yes, I might as well mention it now.
Bunu hiç arzu etmem ama ileride - Evet, bundan şimdi bahsedebilirim.
But in the future, let me decide what is important.
Fakat bir dahaki sefere, bırakta neyin önemli olduğuna ben karar vereyim.
These great dead said many things more in the moonlight, mysterious words of the future that the living didn't understand, but which were soothing.
Bu muhteşem ölüler ay ışığı altında daha birçok şey söylediler. Gelecekten, yaşayanların anlamadığı ancak hakikati anlatan gizemli sözler.
Yeah, I was there. But I'll stay away in the future.
Evet, bir ara oralardaydım.
It's treason, and I must be careful in the future... but you must help me by not exciting me with your beautiful eyes.
Bu vatan hainliği ve gelecekte dikkatli olmalıyım ama o güzel gözlerinizle beni heyecanlandırmayıp yardımcı olmanız gerekiyor.
You are about to show me things that have not happened... but will happen in the future.
Bana henüz gerçekleşmemiş, ama gelecekte yaşanacak şeyleri mi göstereceksin?
But so that we shall have a clear understanding in the future... I have prepared a paper, a fair and honorable bond... between the white and the red man.
Ancak bu nedenle gelecekteki dostluğumuzu daha da pekiştirmek için bir kağıt hazırladım, Beyaz adamla Kızılderililer arasında dürüst ve adil bir bağ, bir anlaşma.
In the future, keep to the building of your railroad... but leave dealing with the Indians to the mounted police.
Gelecekte, demiryolu binasını korurken Kızılderililer ve Atlı dağ polisine bırakın bu işleri
But what future was there for her in a country where she was hated where the mobs would gladly have torn her apart?
Ama ne gelecek onun haline sevinç göz yaşları döken halkın ondan nefret ettiği bir ülkede mi?
It's not given to us to peer into the mysteries of the future but in the days to come the British and American people will, for their own safety and for the good of all, walk together in majesty,
"Geleceğin sırlarını görme becerisine sahip değiliz" fakat gelecek günlerde Britanya ve Amerika halkı kendi güvenlikleri ve herkesin iyiliği için "heybetle, adalet ve barış içinde birlikte yürüyecekler."
If it should come and I have not as yet returned... it is not wise, perhaps, to speak so far in the future but the world goes bad and who knows how long that will last.
O zaman geldiğinde ben hala geri dönmemişsem Gelecek için konuşmak pek mantıklı değil, belki de ama dünya giderek kötüye doğru gidiyor ve bunun ne kadar süreceğini kimse bilmiyor.
But I can make her realize the future lies in your hands.
Ama geleceğin ellerinizde olduğuna dair onu ikna edebilirim.
If I were in a position to explain to him that otherwise he will be jeopardizing the social position not only of the future duke, but also the future duchess of Chalfont.
Aksi taktirde, sadece geleceğin dükünün değil aynı zamanda geleceğin Chalfont düşesinin de sosyal konumunu tehlikeye atacak olduğunu izah edersek.
Someday in the far future I may be able to remember it with tender indulgence, but not now.
İleride bir gün bunu müşfikane bir hoşgörü ile anabilirim ama şimdi değil.
In the future they'll not only be good but they'll be great, because they'll be about things I know.
Gelecekte sadece güzel olmakla kalmayacak, harika olacaklar çünkü bildiğim şeyler hakkında olacak.
But that's a chance, and it's in the future.
Ama bu bir şans ve bugün değil.
Sawamoto had the wind in his sails and everyone envied her... but no one knows what the future holds.
Sawamoto başarılı bir şekilde ilerliyordu... ve herkes annene özendi... ama gelecek ne getirir, kimse bilemez.
Look, I know this is family, and I kind of hate to butt in, but I was wondering if you'd have any time in the near future to perform a small wedding ceremony.
Bu bir aile ve araya girmek istemem ama yakında bir nikâh kıymaya vaktiniz olacak mı?
But Your Majesty should cease from riding in the near future.
Ama bir müddet ata binmekten vazgeçmelisiniz.
At first, the diploma seemed like a reward forthe past. But once in your hand it became an obligation to the future.
Diploma önce, geçmiş. için bir ödül gibi geldi fakat, elime alınca gelecek için bir yükümlülüğe dönüştü.
But who knows what will happen in the future?
Ama gelecekte kim bilir neler yaşanacak.
But I hope that maybe soon, maybe in the distant future, my work will give the society mountains of bread and plenty of power... "
Ama umarım gelecekte, belki uzak gelecekte, çalışmalarım toplumun geniş bir kesimine ekmek ve oldukça güç verecek... "
We are sorry we cannot accommodate you but shall be happy to be of service in the future. Cordially yours...
Sizi otele alamayacağımız için üzgünüz ama gelecekte size memnuniyetle hizmet edebiliriz.
But our sons and our sons'sons will live in a free land and will lift their gaze to the heavens and smile at the future.
Ama çocuklarımız ve torunlarımız özgür bir ülkede yaşayacaklar ve gözlerini gökyüzüne dikerek geleceğe gülümseyecekler.
For it is not what has been done in the past, nor what may be done against the far horizons of some distant future, but what will be done now!
Ne geçmişte yapılanlar için, ne de uzak gelecekte yapılabilecekler için değil ancak şimdi yapılabilecekler için!
But only in the future... or he wouldn't have taken so long to kill those who could've ID'd him.
Ama sadece gelecek için korkuyor yoksa kimliğini belirleyebilecek kişileri öldürmek için bu kadar uzun beklemezdi.
Alright, just this once. But be careful in the future.
Bundan sonra sakın benimle uğraşayım deme.
But no one has lived in the past and no one will live in the future
Ancak kimse geçmişte yaşamadı ve kimse gelecekte yaşamayacak.
An air race which will show that Britannia not only rules the waves... but intends, in future, to rule the skies.
Britanya'nın sadece dalgalara değil, gelecekte göklere de hükmedeceğini... gösteren bir hava yarışı.
Oh, you can change the future so that we don't end up in those cases, but if we're all dead, what's the point?
Kabinlerde olmadığımız şekilde de geleceği değiştirebilirsin. Ama ölürsek ne anlamı kalır ki?
TARDIS took us by accident to the Dalek planet, Skaro, but perhaps that was some time in the future.
TARDIS bizi kazara Dalek gezegeni Skaro'ya götürmüştü ama belki de o daha ileri bir zamandı.
- But be more careful in the future.
- Bir dahaki sefere daha dikkatli olun.
But that's well in the future.
Böyle olması sonrası için daha iyi.
But if I send the present to the future, I'll only find a future drowned in tragedies.
Eğer Başkan'ı geleceği gönderebilseydim anca trajediye boğulmuş bir gelecek bulabilirdim.
We accept that your Federation is benevolent at present, but the future is always in question.
Federasyonunuzun şu an için yardımsever olduğunu kabul ediyoruz, fakat gelecek her zaman belirsizdir.
No, you're not wanted for anything in this territory yet, Mr. Cobb, but we always have high hopes of doing business with you in the future.
Hayır, henüz bu bölgede herhangi bir şekilde aranmıyorsun, Bay Cobb,... ama her zaman gelecekte seninle iş yapma umudumuz var.
But as I look at apes and humans living in friendship, harmony, and at peace now some 600 years after Caesar's death, at least we wait with hope for the future.
Ama insanlar ve maymunlar Caesar'ın, ölümünden sonra, 600 yıl boyunca sevgi, saygı, dosluk, ve barış içinde yaşadı.
You don't like yourself, you'll lie down to sleep but you've many various thoughts in your heart, and in your life you've lived a lot and you'll live a lot now and in the future...
Kendini beğenmiyorsun. Yatmak için uzanıyorsun fakat yüreğinde türlü türlü düşünceler geçiyor. Hayatında çok şey yaşadın, yaşıyorsun ve yaşayacaksın...
From physicist such attitudes might sound astounding but modern science does not exclude the fact that the future exists in the present in away similar to our pasts existing in our memories.
Fizikçilere düşünceleri şaşırtıcı gelse de modern fizikçiler geleceğin, geçmiş ve şimdiki zaman gibi hafızamızda yer etme gerçeğini dışlamıyorlar.
President Thieu and I have had very constructive talks... with regard to how we shall work together in the years ahead, working for the program of peace, which we now hope will all be the wave of the future, not only for the Republic of Vietnam, but for all of the countries in Indochina.
Başkan Thieu ve benim aramda geçen oldukça yapıcı görüşmeler sonucunda önümüzdeki yıllar için beraber nasıl çalışacağımızı barış programını yürürlüğe nasıl koyacağımızı ve sadece Vietnam Cumhuriyeti'nin değil Hindiçin'deki tüm ülkelerin geleceğini nasıl umutla harmanlayacağımızı belirlemiş bulunuyoruz.
Nadya, in such a short time one can destroy the past, but one can't build a future.
Özür dilerim. Nereye gidiyorsun?
We do not know what awaits us in the future but we do know the past that laid the foundation.
Gelecekte bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Ama geçmişin temellerini biliyoruz.
But the future of Thorn industries lies not only in solar energy, in shale oil, and the force of gravity.
Ama Thorn Şirketi'nin geleceği sadece güneş enerjisinde yatmıyor katmanlı petrol ve yerçekimi gücünde de yatıyor.
Old man, I spare you today. But in future don't dare to challenge the Sharwari sword.
Yaşlı adam bu gün seni harcamak istemiyorum... Meydan cesaret edemez Sharwari kılıcına.
But after a year in the hospital, he went back to school got his master's degree and now looks to the future.
Ama hastanede bir yiI geçirdikten sonra okula döndü... yüksek lisansini tamamladi. Artik gelecege umutla bakiyor.
I live in a new country, and I respect the past, but always keep my eye on the future.
Ben yeni kurulmuş bir ülkede yaşıyorum. Geçmişe saygım var, ama gözümü her zaman gelecekte tutarım.
But amid all the pessimism, one voice rings out its faith in the future :
Fakat bütün bu kötümserliklerin arasında, bir ses geleceğe olan inancını bağırıyor :
They gave up one of their eyes in exchange for the power... to see into the future. But they were cheated.
Geleceği görme gücü karşılığında... tek gözlerini feda ettiler.
I know it's only a public relations number for Knox just now, but the future's in here, you know.
Biliyorum, Knox için sadece bir halkla ilişkiler yatırımı olacak. Ama emin ol, iyi bir yatırım. Gelecek burada, biliyorsun.
BUT THE FINAL BATTLE WOULD NOT BE FOUGHT IN THE FUTURE.
AMA SON SAVAŞ GELECEKTE YAPILAMAZDI.
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but in fact 88
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but in fact 88