Can you traduction Turc
727,223 traduction parallèle
So can you tell me what she said?
O hâlde bana ne dediğini söyleyebilirsin.
As mayor of Storybrooke, can you blame me for taking a keen interest in all of our residents?
Storybrook'un başkanı olarak halkımızın iyiliğini önemsiyorum diye suçlayabilir misin beni?
C-Can you stop him?
Onu durdurabilir misin?
Can you see him?
Onu görebiliyor musun?
Well, you can't just leave them out in the car.
Onları öylece arabada bırakamazsın.
For any tips, you can call our toll-free number...
Herhangi bir ipucu için ücretsiz hattımız olan 1-800...
You can keep your 5,000, whatever.
5000'ini de alabilirsin, sorun değil.
You caught me in the can.
Beni tuvalette yakaladınız.
How can I help you guys?
Size nasıl yardımcı olabilirim?
I can't let you leave.
Gitmene izin veremem.
You can't leave until we sort this out.
Gidemezsin ta ki biz bunu çözene kadar.
You can't do this.
Bunu yapamazsın.
I can't risk you going to the cops right now, okay?
Şu an polise gitmeni riske atamam, tamam mı?
You can drop the act.
Rol yapmayı bırakabilirsin.
Can I talk to you about the slapping?
Seninle tokatlama konusunu konuşabilir miyim?
I can get you a meet with Jack in a neutral location,
Jack ile tarafsız bir yerde buluşmanızı sağlayabilirim.
But at least you can see her.
- Ama en azından onu görebilirsin.
It's not like you can just walk up to the judge.
Doğrudan yargıca gidemezsin ki.
I can get you anywhere.
Seni her yerde bulabilirim.
You really think you can get away with it?
Kurtulabileceğini mi sanıyorsun?
There's no paper trail, but based on your collections, I can tell you're a, what, sergeant?
Belge yok, ama koleksiyonuna bakılırsa bir çavuş olmalısın.
I can't thank you enough for going out on a limb on this.
Böyle bir riski göze aldığınız için ne kadar teşekkür etsem az.
You can't officially go until you're reinstated.
Resmi olarak işe dönmeden gelemezsin.
Do you really think that he can handle it?
Bunu kaldırabilir mi dersiniz?
You can't.
Edemezsin.
You can't take that.
Onu içemezsin.
You can't take anything.
Hiçbirini içemezsin.
But we can't do that until you start believing.
Ama bunu sen inanmaya başlamazsan başaramayız.
I always know I can count on you.
Sana güvenebileceğimi hep biliyordum.
You really think you can climb that alone?
- Cidden tırmanmayı mı düşünüyorsun?
But you can't give in.
Ama böyle salamazsın.
Y-You can't leave.
Gidemezsin.
- I can get them for you.
Senin için alabilirim.
She'll fight it, and there's nothing you can do to stop that.
Savaşır. Onu durdurmak için yapabileceğin hiçbir şey yok.
But there is something you can do.
Ama sen bir şey yapabilirsin.
You can't pull yourself up there.
Sen oraya çıkamazsın.
But you can still be the man your son needs you to be... by accepting that and moving on.
Ama yine de oğlunun ihtiyaç duyduğu gibi bir adam olabilirsin. Durumu kabullenerek ve devam ederek.
True belief is believing even if you can't see.
Gerçek inanç, göremediğin anlarda bile inanabilmektir.
Mom, you can't destroy it.
Anne, onu yok edemezsin.
Only you can save our son now, Emma.
Oğlunu sadece sen kurtarabilirsin, Emma.
Well, can't you fix it?
Düzeltemez misin?
But if you're not gonna help, at least let me take something that can help me.
Madem yardım etmeyeceksin en azından yardımı dokunacak bir şey almama izin ver.
You can survive long enough there to get the bean to work.
Fasulye işe yarayana kadar orada korunursunuz.
I can explain if you give me a chance.
İzin verirsen açıklayabilirim.
I can make them love you without you having to give up being the Dark One.
Karanlık Olan olmaktan vazgeçmene gerek bile kalmadan seni sevmelerini sağlayabilirim.
You can finally have it all.
Sonunda her şeye sahip olabilirsin.
You may think that you can stop me, but that doesn't mean the Final Battle is over.
Beni durdurabileceğini düşünebilirsin ama Son Savaş bitti anlamına gelmez bu.
You can't win.
Kazanamazsın.
"With the death of the Savior, you can have it all."
"Kurtarıcının ölümüyle, her şeyin olabilir."
You may want to do the right thing, but as we all know, we can't always get what we want.
Doğru şeyi yapmak istiyor olabilirsin ama hepimizin bildiği gibi, her zaman istediğimizi alamayız.
You know, I'm... I'm gonna need a drink.
Canım içki istedi.
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you tell me 147
can you swim 39
can you hear me 3134
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you tell me 147