English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Do i have

Do i have traduction Turc

48,605 traduction parallèle
Now, are you gonna stop playing games, or do I have to end your story, too?
Şimdi oyun oynamayı kesecek misin yoksa senin hikâyene de mi son vermem gerekiyor?
Do I have that right?
Doğru mu bu?
Do I have your undivided attention, Mister Hinds?
Bay Hinds?
How much more money do I have to raise?
Daha ne kadar para toplamam lazım?
Do I have something on my face?
- Yüzümde bir şey mi var?
What do I have to add?
Eklemek zorundayım?
What do I have to feel guilty about?
Neden vicdan azabı çekecekmişim ki?
Do i have to rip them off?
- Parçalayıp koparmam mı lazım?
Do i have to? Yep.
- Mecbur muyum?
Why do I have to go inside, Mom?
Neden içeri girmem gerek anne?
What do I have?
Neyim var?
How long do I have?
Ne kadar zamana sahibim?
Come on, come on, what do I have to do to make you forgive me?
Haydi, kendimi affettirmek için ne yapmalıyım?
Wilson, how many times have I told you this is what we do in the FBI?
Wilson, FBI'daki işimizin bu olduğunu sana kaç kez söyledim ben? !
But I have a job to do.
Ama yapacak bir işim var.
And I also have a job to do.
Benim de yapacak bir işim var.
What I do know, and I know this for sure, Abigail, is that... when it all comes down to it, you have to be independent and you have to be self-sufficient.
Bildiğim ve emin olduğum şey şu ki, Abigail işler o raddeye geldiğinde bağımsız ve kendine yeter olmak zorundasın.
I will say that we do believe we have spoken to the person or persons involved.
Olayda adı geçenlerle konuştuğumuza inanıyoruz.
And by that I mean, do not have a real nice day.
Ve mükemmel derken aslında iğrenç bir gün geçirmeni kastetmiştim.
Why do you think I have so many cats?
Sence evimde neden bu kadar kedi var?
The only thing I do have is judgment. I get plenty of that.
Varsa yoksa tenkit ediliyorum, hem de bolca.
I do have a few of the usual vices.
Bazı bilindik kusurlar bende de vardır.
Something I have been waiting to do for a very long time.
Çok.. çok uzun zamandır.... beklediğim şeyi.
I do not have a daddy thing.
Babama karşı takıntım yok.
What do I have to do?
5 yıl mı, 10 yıl mı?
Dorothy, I may have lost every thought, every memory I ever had, but I do know this :
Dorothy, sahip olduğum düşüncelerimi anılarımı kaybetmiş olabilirim, ama şunu iyi biliyorum ki :
Well, then maybe I do have a place for you.
O zaman senin için bir yerim olabilir.
And I have the power to do it.
Ve bunu yapacak güce sahibim.
So I have had to assume substantial private debts to do so...
Bu yüzden bunu yapmak için önemli miktarda borçlar almak zorunda kaldım.
And what, may I ask, does the FBI have to do with a town in Baztn?
FBI'ın Baztán'daki bir şehirle ne alakası var?
You can imagine I have lots to do since our longsuffering sister went on sick leave.
Çilekeş kardeşimiz izne çıkınca işim ne kadar arttı, sen düşün.
If we don't stop doing your errands and do some police work, I'm not going to have a job to lose.
Senin ayak işlerini yapmaya devam edip polislik yapmazsak kaybedecek bir işim olmayacak.
I do have that fed money.
O para bende.
But this is something I have to do.
Ama bunu yapmak zorundayım.
It means, my dear Superintendent, that I do not have the slightest intention of spending the evening watching a roomful of army officers and their overdressed women guzzling champagne and, between mouthfuls of smoked salmon, telling me the best place to buy Staffordshire china.
Şu anlama geliyor, saygıdeğer Başkomiserim akşamımı, lıkır lıkır şampanya içen ve yanında ağız dolusu füme somon yiyen ve bana en iyi Staffordshire çinisini nereden alabileceğimi söyleyen oda dolusu ordu subayını ve aşırı süslenmiş eşlerini gözetleyerek geçirme gibi bir niyetim yok.
Tell me what I have to do.
Yapmam gerekeni söyle.
I just have so much work to do and I could use a few extra hours to catch up.
Fazladan birkaç saate ihtiyacım var.
Look, I know we don't have everything they do, but I'm trying.
Bak, onların her yaptığını yapamıyoruz ama elimden geleni yapıyorum ben.
I do know that I have 25 essays to grade.
Bildiğim şey ise not vermem gereken 25 kişi olduğu.
Do I still have a tail?
Benim hâlâ kuyruğum var mı?
And the ones that I do have, well, they're not so good at fighting.
Ve bendekiler de savaşmakta pek iyi değiller.
And I'm very wealthy, so I do not have to have a salary.
Ve ben çok zenginim Bu yüzden maaşım olmak zorunda değilim.
But before we do that, I'd like to take a moment and have you join me in... bowing our heads...
Ama öncesinde bir saniye durup benimle birlikte başınızı eğmenizi istiyorum.
I want to eventually, like, hire people to do it for me, so, like, I don't have to do it anymore, you know what I mean?
Amacım, bunu benim adıma yapacak insanları çalıştırmak, böylece daha fazla yapmak zorunda kalmamak, anlarsınız ya.
I mean, yeah, of course I'd like to have a script, something to actually do, work on.
Tabii ki bir senaryo isterim, elimde çalışacak gerçek bir şey olur.
I do have a plan for getting out of porn and performing.
Pornodan ve oyunculuktan çıkma yolunda bir planım var aslında. ARIANA MARIE OYUNCU
To replace Sunny... was all I wanted to do, was get her back and get her in her arms again, and we just didn't have the power.
Sunny'yi tekrar almak tek yapmak istediğim şeydi, onu geri alıp annesinin kollarına vermek ama buna gücümüz yetmedi.
I've gotta have the backbone to do it.
Bunu yapmak için sağlam bir omurgam olması lazım.
It's highly annoying, but I do admit it's cool to have homework done before the period before.
Çok sinir bozucu ama ödevi bir önceki dersten önce bitirmiş olmak çok güzel, itiraf edeyim.
Yep, the project is all about contrast, which is why we have to do it at night, and which is why I have to sleep over.
Evet, projenin konusu kontrast, o yüzden geç saatte yapmamız şart, dolayısıyla da gece onlarda kalmam gerekiyor.
I'll do it if I have to.
Gerekirse döverim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]