Down in front traduction Turc
661 traduction parallèle
I sat down in front of the typewriter and nothing happened.
Daktilonun önünde oturdum ve hiçbir şey olmadı.
The first eight girls line up down in front.
İlk sekiz kız öne dizilsin.
Just this : Thursby was shot down in front of his hotel half an hour after you left Bush Street.
Sen Bush sokagindan ayrildiktan yarim saat sonra...
My car is right down in front of my house... and if you need any gas there's a can with five gallons in my woodshed.
Arabam evin önünde ve benzine ihtiyaç duyarsan odunlukta 20 litrelik bir bidon var.
For one day, in an excess of jealous rage, he strangled her, and then sat down in front of the mirror your mirror and cut his throat.
Kıskançlığın dozunu kaçırdığı bir gün... Onu boğdu ve aynanın karşısına geçip oturdu. Senin aynanın... ve boğazını kesti.
- Down in front!
- Oturur musunuz?
The whole street, he's got to break down in front of my place.
Tüm sokak dururken, gelip benim dükkanımın önünde bozuldu.
Hauling me down in front of everybody!
Herkesin önünde beni aşağıya indiriyor!
Well, it's a little late to be keepin'store, isn't it? No, I'm just, uh, movin'these cotton dresses down in front... so the ladies can see'em when they first come in.
Hayır, ben sadece bu pamuk elbiseleri öne taşıyordum ki kadınlar ilk girdiklerinde onları görebilsinler.
No matter what happens don't break down in front of'em.
Her ne olursa olsun, sakın onların önünde kendinizi kaybetmeyin.
I am determined to kneel down in front of Barbara and her father,
Eğer onları kırdıysam, Barbara ve babasının önünde
"Either your famous city goes down in front of the Persians, or, if your city is spared, the land of Sparta must mourn for the death of one of her kings."
"Ya Persliler'in önünde şanlı şehriniz yok olacak, ya da şehriniz kurtulursa Sparta toprakları krallarından birinin ölümüne yas tutacak."
- You sit down in front of your television, open those ears of yours and listen.
Dakik olalım! - Altı da televizyonun başına geç, kulaklarını aç!
Well, you know, hanging down in front and behind. The cowboy.
Kovboyların giydiği kolsuz bir giysi.
Here they come, down in front of the grandstand.
İşte geliyorlar, tribünlerin önündeler.
"Well, back it up, down in front."
"Well, back it up, down in front."
Well, Maddox called my name down in front of everybody.
Maddox herkesin içinde beni küçük düşürdü.
I'm gonna do something where people don't yell at me... when I put the food down in front of'em.
Devam etsinler. Aferin, Sıcak Dudak.
- Down in front, sir.
- Önümden çekilin, bayım.
Put it in my pocket and start off down the road... my own boss, with the whole of Canada in front of me?
Paramı alıp yola mı koyulsam... kendimin patronu olsam, ve bütün Kanada önüme mi katsam?
I start to figure maybe they won't take me... and some cold sweat runs down the middle of my back, and my head begins to buzz... and everything in the middle of the room begins to swim... and I get black spots in front of my eyes... and they say I've got high blood pressure again.
Belki de beni hiç almayacaklarını anlamaya başlarım ve sırtımdan aşağı soğuk terler akarken, beynim çınlamaya başlar ve odanın ortasındaki her şey havada yüzerken gözüm kararmaya başlar ve gene tansiyonumun yükseldiğini söylerler.
It's up to the woman to knock him down, hog-tie him... and drag him in front of two witnesses immediately, if not sooner.
Erkeği bayıltıp elini kolunu bağlamak ve onu iki tane şahidin önüne sürüklemek tamamen kadına bağlıdır.
Sit down. We got a nice lodge seat for you right in the front row.
Sizin için ön tarafta çok güzel bir yer ayırdık.
Come on down here in front.
Hemen öne çıkın.
Down at the pub, I suppose, in front of all those big ears with pints in their fists and pipes in their mouths.
Muhtemelen bardaydın, elinde bardak, ağzında pipo olan ve seni dinleyen insanların önünde söyledin.
He didn't allow me to go down, he hated me even if he pretended no to in front of me.
Aşağı inmeme izin vermedi. Bana sezdirmemeye çalışsa bile o benden nefret ediyordu.
Parading around, showing herself off in that dress, cut down so low in front you can see her kneecaps.
O elbiseyle etrafta kendini teşhir ediyor. Ön kesim yeri o kadar kısa ki dizkapaklarını görebilirsiniz.
Put it center in front of the window. I thought I told you to sit down.
Sana oturmanı söylediğimi sanıyordum.
Yeah, sit down right in front of Jo there.
- Evet, Jo'nun hemen önüne oturun.
He would have had to walk 12 feet, open the bedroom door, walk 43 feet down and open the front door, all in 15 seconds.
Adam 15 saniye içinde, 12 adım yürümüş, yatak odası kapısını açmış, 43 adım daha yürümüş ve ön kapıya açmış olmalı.
Down the street, big sign in front of house.
Yolun aşağısında, evin önünde büyük tabela var.
Well, because. He backed down from Steve in front of everybody.
Şey, çünkü... herkesin önünde Steve'e sırt çevirdi.
But, if you shoot me down, let's have it clear, in front of all these men. You're not here to get Julie Maragon out.
Ama beni vurursan, tüm bu adamların önünde şunu açıklığa kavuşturalım, siz Julie Maragon'u almak için burada değilsiniz.
This is certainly not the way I expected this conversation to be going. I thought we were gonna sit here on the front porch and let the moon shine down on us... and, just like those boys in the bushes, let nature take its course.
Bu ay ışığı altında bu verandada oturacağımızı ve çalılardaki çocuklar gibi işleri oluruna bırakacağımızı düşünmüştüm.
He humiliated me in front of you to bring us down to his level.
Bizi kendi seviyesine indirmek istedi. Bunun anlamı nedir?
We shall look up and there will be angels coming down from the sky and they will put food in front of us and perhaps new clothes to wear.
Kafamızı kaldıracağız ve gökyüzünden inen melekler... önümüze yemek koyacaklar ve bize yeni giysiler getirecekler.
Did you notice that the buildings are distributed around three parks which gradually slope down towards the Seine in front of the magnificent Marly woods.
Görkemli Marly ormanlarının önünde bulunan gitgide Seine'nin aşağısına inen üç parkın etrafına dağılan apartmanları fark ettin mi?
Planting himself in front of her and staring her down.
Dikilip kızı seyrediyor.
The man in front had his hands on her chest, and she was kicking her legs up and down because the man in back was trying to tickle her and he kept on laughing!
Öndeki adamın elleri kızın göğsündeydi, ve kız bacaklarını yukarı aşağı sallayıp duruyordu, çünkü arkadaki adam kızı gıdıklamaya çalışıyorken, adam da kahkahalar atmaya devam ediyordu!
You can't let me down like this in front of the men, not in front of the others.
Diğerlerinin önünde bana böyle davranamazsın.
In a minute you're gonna walk past me, in front of me, and down that corridor.
Birazdan çıkacağız. Yanımdan geçeceksin. Önümde yürüyeceksin.
If you dare to treat me like a bawling boy in front of my court, - I'll tear this castle down.
İnsanların önünde bana çocukmuşum gibi davranırsan bu şatoyu gözlerinin önünde yerle bir ederim.
I didn't know what to do, so at 2 in the morning, I got her downstairs, and I opened the drain outside the front door, and I put her body down the drain.
Gerçekten bilemedim, gece 2 gibi onu aşağı kata indirdim... kapını hemen dışındaki rögar kapağını açtım... onu kanalizasyona attım.
Yes, there's a place where you can go in and sit down and eat, and in front of you there's...
Evet, oturup yemek yiyebildiğin bir yer var. Önüne baktığım zaman da...
My mates nailed down my shoes in front of the door of my room, in a hotel in Munich.
Arkadaşlarım ayakkabılarımı, Münih'te otel odamın önüne çivilediler.
Rolling down with her in front of my very eyes!
Gözlerimin önünde kızla fingirdeşiyorsun.
Here's another variation on the caftan theme, this one flowing and soft, in a soft print, and with its sparkle and glamour right down the front.
İşte Kaftan teması üzerine yeni bir varyasyon, bu varyasyon akıcı ve yumuşak, hafif baskılı, ve ta ön yanına değin parlaklık ve ihtişamıyla.
Tell'em to sit down on the floor in front of the desk.
Sıranın önüne geçip yere oturmalarını söyle.
This Fletcher says he'll come right down here in front of us at 200 miles an hour.
Bu Fletcher onun önümüze saatte 200 millik bir hızla geleceğinizi iddia ediyor.
That's why I think... you see a man walking down the street by himself alone at night, lonesome... walking down the street about 6 : 00 in the morning... he'll stand in front of the mirror and say :
İşte bu yüzden... bir adamιn akşam sοkakta tek başιna yürüdüğünü görüyοrsun, yapayalnιz... sabahιn 6'sιnda sοkakta yürüyοr... aynanιn karşιsιna geçip şöyle diyecek...
all it takes is for the crows to be going up or down the Champs Elysees. all it takes is for a grey back a few yards in front of you to turn off suddenly down a grey street ; or else a light or an absence of light, a noise of an absence of noise, a wall, a group of people, a tree, some water, a porch, a fence, advertising posters, paving stones, a pedestrian crossing,
Champs Elysees'de bir aşağı bir yukarı yürüyen kalabalığa birkaç adım önündeki, aniden gri bir sokağa sapan gri sırtlı adama veya bir ışığa ya da ışık yoksunluğuna gürültüye ya da sessizliğe bir duvara, bir grup insana, bir ağaca biraz suya, bir sundurmaya, bir parmaklığa afişlere, kaldırım taşlarına, bir yaya geçidine bir dükkan vitrinine, bir trafik lambasına, bir sokak tabelasına bir tuhafiyecinin tezgahına, bir merdivenin basamağına, bir kavşağa takılıp gidiyorsun.
down in one 23
in front of 31
in front of you 59
in front of me 49
in front of everyone 57
in front 30
in front of all these people 16
in front of everybody 36
front 182
front desk 35
in front of 31
in front of you 59
in front of me 49
in front of everyone 57
in front 30
in front of all these people 16
in front of everybody 36
front 182
front desk 35
front and back 38
front page 47
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
down the street 38
down on your knees 79
down the hall 119
down low 42
front page 47
front row 50
front and center 56
front door 43
front door ajar 17
down the street 38
down on your knees 79
down the hall 119
down low 42
down the stairs 50
down the road 38
down the line 26
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450
down the road 38
down the line 26
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450