Everything's changing traduction Turc
92 traduction parallèle
It's just that everything is constantly changing.
Konu, her şeyin sürekli olarak değişiyor olması.
For example... under a calm surface, everything's changing.
Örneğin sakin bir dış görünüş altında, her şey değişiyor.
Everything's changing within every class.
Her sınıfın içerisinde her şey değişiyor.
Under a calm surface, everything's changing.
Sakin bir dış görünüş altında, her şey değişiyor.
But it's the best tool we have self-correcting, ever-changing applicable to everything.
Fakat, herşeye uyarlanabilen, kendi kendine düzelten, ve sürekli değişim içinde olan sahip olduğumuz en iyi araçtır...
I mean, but everything changes, and everything's been changing drastically.
Ama her şey değişiyor, her şey çok fazla değişiyor.
What do you mean? Well, it's changing everything.
- Herşeyi değiştirecek.
Well, because I realized that everything I've been doing up to now the bathing, the brushing, the changing of the socks the being nice to people, the trying to succeed it's all for nothing.
Çünkü farkettim ki şuana dek yaptığım her şey banyolar, diş fırçalamalar,.. ... çorap değiştirmeler insanlara yi davranmak,.. ... başarılı olmaya çalışmak hepsi bir hiç içindi.
Everything's changing.
Herşey değişiyor.
Shit's changing everything. Yeah.
- Her şey değişiyor.
Everything's changing.
Her şey değişiyor.
I mean, everything's changing since we've become...
demek istediğim cadı olduğumuzdan beri her şey...
Everything's changing, man.
Herşey değişiyor.
I mean, everything's changing so rapidly. I'm having trouble finding my bearings.
Her şey öyle hızlı değişiyor ki olanları anlamakta zorlanıyorum.
A city like New York where everything's moving at this constant, driving pace it's like a living organism breathing and changing and over time, your relationship to it becomes like this incredible romance.
New York gibi, her şeyin sürekli, her an hareket halinde olduğu bir şehir yaşayan bir organizma gibidir. Soluk alır ve değişir. Onunla ilişkin zaman içinde akıl almaz bir aşka dönüşür.
I just feel like everything's changing.
Her şey değişiyormuş gibi hissediyorum.
I just feel like... I just feel like everything's changing.
Öyle bir his geldi ki her şeyin değişiyormuş gibi geliyor.
And small as they are, strings are changing everything we thought we knew about the universe, especially our ideas about the nature of space.
ötesi küçüklükleri oranında, evren hakkında bildiğimizi sandığımız her şeyi, özellikle de uzayın yapısı hakkındaki fikirlerimizi kökünden değiştirmektedirler.
Everything's changing, Ghani.
Her şey değişiyor, Ghani.
He's already flipping out about everything changing.
Zaten tüm bu değişen şeyler yüzünden panik olmuş durumda.
This baby's changing everything.
bu bebek herşeyi değiştirdi.
That's why everything's so messed up - he's changing it!
Demek bundan herşey karıştı. Herşeyi o değiştiriyor.
Isn't it true that the reason for changing your story today has nothing to do with my client nothing to do with the truth, nothing to do with but has everything to do with your degenerate father and some understanding
Bugün hikâyenizi değiştirmenizin, ne müvekkilimle, ne gerçeklerle ne de adaletle ilgisi yok, değil mi? Bu, sahtekâr babanızla siz ve bölge savcısı arasında yapılan bir anlaşmayla ilgili.
I'm the guy who keeps dropping out and changing majors because he's afraid he really sucks at everything.
Sürekli okulu bırakıp, bölüm değiştiren çünkü her şeyde berbat olan çocuğum.
Everything's changing.
Her şey değişiyor, o kadar.
It feels like since I got pregnant, everything's changing for me, but nothing is changing for you.
Hamile kaldığımdan bu yana benim için her şey değişiyor. Senin içinse hiçbir şey değişmiyor.
everything's changing.
Her şey değişiyor.
What you're proposing is not just changing emperor, it's changing everything.
Önerdiğiniz şey sadece imparatoru değiştirmek değil, bu herşeyi değiştirmektir.
Everything's changing, everything's... hurting.
Her şey değişiyor, her şey acıyor.
Come to think of it, Everyone and everything were changing except for myself, Gyeong-ro, Jeong-gwon
Şimdi düşünüyorum da... herkes ve her şey değişiyor... ben, Gyeong-ro, Jeong-gwon ve arkadaşlarım dışında.
The war's changing everything.
Savaş herşeyi değiştiriyor.
Everything's changing from the way media is sourced to the way we buy things to what we buy.
Her şey değişiyor. Medyadan yararlanılmasından alışverişimize yapma stilimize ve ne alacağımıza kadar.
Besides, we don't want to risk running into your future husband accidentally and messing up everything that's supposed to happen in the future, and completely screwing up the balance of nature, and changing the course of human development
Hem riske atmak istemeyiz. Kazara gelecekteki kocanla rastlaşıp her şeyi berbat etmeni. Bu gelecekte olmalı.
If it found its way into language, it could leap into reality itself, changing everything!
Eğer kelimelerle bile bulaşabiliyorsa gerçekliğe de sızabilir.
Everything's changing, Ada.
Her şey değişiyor, Ada.
It's extraordinary times we live in, everything is changing.
Sıra dışı zamanlarda yaşıyoruz,... her şey değişiyor.
Everything's changing for me.
Benim için her şey değişiyor.
Everything's changing, isn't it?
Her şey değişiyor, değil mi?
But when you're on the cusp of something dramatic and maybe life-changing, it's like a filter comes off and suddenly everything comes alive, and even the smallest moment is imbued with the magic of possibility.
Ama, ne zaman dramatik ya da hayatımızı değiştiren bir olay yaşasak her şey birden daha canlı görünmeye başlar. Ve o küçük anlarda her şeyde büyülü bir taraf olduğunu düşünürüz.
i love all the stuff you said about how our school president never does anything and how she's changing everything.
Söylediğin her şeye, başkanın iyi bir şey yapmamasına ve işleri kötüye götürdüğüne katılıyorum!
"hey, it's a great thing to be catholic- - look, everything is changing in our society."
Katolik olmak iyidir. Ama toplumdaki algılanışa bakın.
Well, everything's changing, huh?
Her şey değişiyor, ha? - Evet.
I have this sense that everything's changing, Booth.
Her şeyin değiştiğini hissediyorum, Booth.
Everything's changing so fast.
Her şey çok hızlı değişiyor.
It's like everything's changing.
Her şey değişiyor gibi.
And while everything is changing, in such flux, it's... it's easy to feel... overlooked.
Her şey böylesine değişirken, gözden kaçmış gibi hissetmek çok normal.
I don't know. It's just, everything's changing so fast.
Sadece her şey çok hızlı değişmeye başladı.
In the topsy-turvy, mixed-up world where everything's always changing, some things are a constant...
Bu alt üst olmuş, karmakarışık dünyada her şey değişebilir... Ama bazı şeyler hep oradadır.
That's a different thing, and it's changing everything, "and I'm like," what? "
Ben de "Nasıl?" tepkisini veririm.
All I know is, everything's changing.
Bildiğim tek şey, herşeyin değişiyor olduğu.
It's just that I thought that moving out here, changing everything, that my life was finally going to be my own, but it's not.
Buraya taşınıp her şeyi değiştirince hayatımın bana ait olacağını düşünmüştüm ama olmadı.
changing 129
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything is fine 327
everybody 7095
everyone 6978
everything 4202
every 358
everywhere 595
everyday 85
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everywhere you go 35
everything is ok 38
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
every day 1374
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everywhere you go 35
everything is ok 38