English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ F ] / From where i sit

From where i sit traduction Turc

108 traduction parallèle
Not from where I sit.
Buradan gördüğüm kadarıyla hayır.
If the cops find out we're together or if you try to cross me up... You know, you make pretty good targets from where I sit.
Eğer polisler birlikte olduğumuzu öğrenirlerse veya bana engel olmaya çalışırsanız bilirsiniz, oturduğum yerden sizi hedef tahtasına çeviririm.
Maybe I am tough and stubborn, Miss Parker, but from where I sit, it's pretty hard to believe that you're really in love with Tim.
Belki de sert ve inatçıyım ama Tim'e âşık olduğuna inanmak çok zor.
From where I sit, I don't know if I can trust Inspector Kuwayama.
Oturduğum yerden, Müfettiş Kuwayama'ya güvenebilir miyim bilmiyorum.
It seems you have competition, Mr Bond, and from where I sit, I fancy you will find the lady's figure hard to match.
Görünüşe göre rakibiniz var Bay Bond, ve bence bu bayanla başa çıkmakta epey zorlanacaksınız.
From where I sit, the scenery's very pretty.
Oturduğum yerde manzara gayet güzel.
And from where I sit, there just ain't enough damn dogs.
Benim oturduğum tarafta yeterince iyi kurt yok ama.
From where I sit, you have to be very discreet.
Benim konumumda çok tedbirli olmak gerekiyor.
From where I sit... there's no difference.
Oturduğum yerden... hiçbir farkı yok.
Not from where I sit.
Buradan öyle gözükmüyor.
From Where I Sit " -
Bana Göre. "
Well, I'm no expert, but from where I sit, I'd say too big for shoes.
Şey, ben uzman değilim ama gördüğüm kadarıyla ayakkabı için çok büyük diyebilirim.
From where I sit, they've already made a difference.
Bana sorarsanız fark yarattılar bile.
And from where I sit, that means the same damn thing.
Benim bakış açımdan bu da aynı anlama gelir.
From where I sit, we're dealing with shit that ain't in the manual.
Bence kitaplarda olmayan bir pislikle uğraşıyorum.
From where I sit, that renders this standoff meaningless.
Benim açımdan bu inatlaşma gereksiz.
I can pick it up from where I sit.
Ben oturduğum yerden alabiliyorum.
That sounds pretty rash from where I sit.
Bana bu oldukça kararlı gibi geldi.
Your resurrection is strong evidence of a higher power at work, from where I sit.
Bana göre, senin yeniden dirilmen, evrende yüksek bir gücün olduğunun... en güçlü kanıtıdır.
I'm sorry, from where I sit, it's just a different kind of corset.
Üzgünüm ama bence bu sadece başka bir korseye benziyor.
I can only tell you what it looks like from where I sit.
Sana oturduğum yerden bu işin bana nasıl göründüğünü söyleyeyim.
But from where I sit... you ain't shit when it come to policing.
Ama oturduğum yerden bakınca, polislik hakkında hiçbir bok bilmiyorsun.
What with your departure, Jane's to London and the militia to the North with the colourful Mr. Wickham, I must confess, the view from where I sit has been rather grey.
Senin gidişin, Jane'in Londra'ya ve renkli Bay Wickham ve ordunun kuzeye gitmesinden sonra, itiraf etmeliyim ki burası çok sıkıcı oldu.
Well, from where I sit, the problem is if you had access to Russell's Rolls, then you also had access to his gun.
Bana göre şöyle bir sorun var : Russell'ın Rolls-Royce'una erişebildiysen silahına da erişebilmişsindir.
From where I sit, fantastic.
Buradan her şey muhteşem görünüyor.
And from where I sit, Kate's day is right on course.
Ve oturduğum yerden, Kate'in gününün aynı olmasını sağlamalıyım.
And, from where I sit... they're pretty good ones.
Ve, gördüğüm kadarıyla... gerçekten iyi kararlar.
Seems pretty harsh from where I sit.
Oturduğum yerde acı çekiyorum.
- Not from where I sit.
- Buradan öyle görünmüyor.
Ain't nothin'obvious about this sombitch from where I sit.
Buradan bana hiç de aşikar görünmüyor.
Well, from where I sit, it would take... A lot to bring that person back.
Oturduğum yerde, o kişiyi geri getirtmenin maliyeti çok yüksek.
From where I sit, looks like your life's still in the crapper.
Oturduğum yerden hayatın halen berbat.
I think, from where I sit in my plush corner office down the hall, that it's your job to find out.
Sanırım, ben konforlu odamda oturmuş pencereden sokağı izlerken bunu öğrenmek senin işin.
From where I sit you're about to lose big-time.
Oturduğum yerden değerini kaybetmek üzere olduğunu görüyorum.
From where I sit, barging into a mental institution waving the Patriot Act... Which is what you'd need. - And demanding face time with some old lab rat who you think might be behind the most terrifying terror I can imagine...
Anladığım kadarıyla, akıl hastanesine girmek, vatansever ayaklarında ki tam ihtiyacın olan şey korkunç bir terör olayının arkasında olabileceğini düşündüğün yaşlı bir laboratuar faresi ile konuşmak için...
From where I sit, I see a selfish, self-absorbed man with a lot of muscle, but no regard for anyone but yourself.
Ona baktığımda, sadece kendini düşünen, bencil aşırı kaslı ama hiç kimseye saygısı olmayan birini görüyorum.
'Cause from where I sit, those are the only options.
Çünkü ben başka seçenek göremiyorum.
The view from where I sit is quite different.
Buradan baktığında çok farklı görünüyor.
And from where I sit, you're the poster boy.
Ve benim durduğum noktadan bir numaralı adayın sen olduğu görünüyor.
The ball passed about 50cm to the left of the Zardi's goal which is actually the left if you're watching from the south-west stand which is where I sit behind my microphone.
Pas Zardi'nin golüne nazaran 50cm sola atılmıştı tabi aslında burdaki sol eğer güneybatı tarafından, mikrofonun gerisinde oturduğum yerden seyretiyorsanız geçerli.
As a matter of fact, come out from behind that bar... and sit in that stool where I can see you.
Hatta barın arkasından çık ve seni görebileceğim bir şekilde tabureye otur.
I was just thinking how difficult it must be to work out where everybody's going to sit at a banquet like this. What with so many Ambassadors from all sorts of countries, and Bishops and Generals coming.
Herkesin oturacağı yeri ayarlamak oldukça zor olmalı, çok sayıda büyükelçi, piskopos, general oluyor.
Tom, I'm standing in chilly South Park, Colorado, where the residents are entering the third day of their sit-in to try and stop Native Americans from building a superhighway through their town.
Tom, serin South Park'dayım. Kasaba halkının, Yerlilerin kasabalarının içinden geçen otoyol yapmasını engellemek için başlattıkları, oturma eylemi üçüncü gününe girdi.
Where is this strength coming from that I feel flowing into me, that lets me sit up and try to fuckin'touch you, Andy, if only you'll fuckin'let me?
İçime aktığını hissettiğim, oturmama ve sana dokumaya çalışmama imkân veren o kudret nereye gitti? Ama bana izin vermiyorsun ki.
No, I don't think you do know. For all your empathy, for all your sensitivity, I don't think you know what it's like to sit here with the girls from 3 : 00 on and not be able to answer the question "Where's Mommy?"
Ne kadar duyarlı ve anlayışlı olsan da saat üçten beri kızlarla oturup onların "annem nerede" sorusuna yanıt verememek nasıldır bilemezsin.
The one where I sit back and watch as you try to steal my family out from under me?
Sen ailemi çalarken oturup izlemem için geri çekilmemi sağlayacak adım mı?
We're going to do stuff from the Kama Sutra where I sit cross-legged and wiggle while you hold it for two hours like Sting does.
Kama Sutra kitabında gördüğümüz şeyleri yapıyoruz. Ben bağdaş kurup oturdum ve sen onu Sting gibi iki saat boyunca tutarken kıvırıyorum.
What I want to know is why you chose to come in here from the lobby, where you obviously had business, to sit next to me and listen to my conversation?
Neden işinizin olduğu lobiden ta buraya gelerek yanıma oturduğunuzu ve konuşmamı dinlemek istediğinizi merak ediyorum.
But I think it's easy, from where you sit, to jump to conclusions, to twist the evidence. You don't see the intricacies.
Ama sanırım senin için oturduğun yerden sonuç çıkarmak olayları eğip bükmek daha kolay.
You must be out of your damn mind if you think I'm gonna sit here and die after watching you die with some ridiculous grin on your face because you're thinking of sopapillas, or that stupid scene from Summer School where the students all pretend to be dead.
Burada oturup, Sopapillas'ı düşünürken veya tüm öğrencilerin ölü taklidi yaptıkları yaz okulundan aptal bir sahne yüzünden suratında oluşacak komik sırıtışla ölmeni seyrettikten sonra öleceğimi düşünüyorsan, aklını kaçırmış olmalısın.
I do see a similarity across the globe from megalithic sites where these past cultures explain that they were built by the gods.
Ben, küresel çapta, tüm bu megalitik sit alanlarında, geçmişteki kültürlerin ortak bir anlatımlarının, bunların tanrılarca yapıldığı olduğuna inanıyorum. Peki, ama gerçekten tanrılar var mıydı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]